Bütün evliler mutsuz mu?

Önümde bir aile yürüyor. Anne baba, bir de on dört-on beş yaşlarında oğulları. Acımayla küçümseme arası bir duygu içinde yanlarından geçip gidiyorum. İçimden “Bunlar mutsuzdur” diye geçiriyorum. “Kim bilir kaç yıldır evliler. Çocuğu büyütmek için kim bilir ne zorluklar yaşadılar, hâlâ da yaşıyorlardır. Ayrılmak istiyorlardır aslında, başka hayatlar yaşamak istiyorlardır, ama birlikte aldıkları evi eşyaları paylaşmak zor geliyordur. İkisi de çalışıyordur, kazanıyordur, ev uyudukları ve ortak sorunları paylaştıkları yerdir. Öyle kafalarını eğip yaşayıp gidiyorlardır.”


Kapıyı açarken fark ediyorum, yüzlerine bakmaya gerek bile duymadığımı. Belki gülümsüyorlar, belki huzurlular. El ele değiller diye birbirilerinden bıktıklarını söyleyebilir miyim? Ama el ele olsalardı da şöyle derdim: Kendi gerçeklerini örtmek için el ele tutuşuyorlar. Kendimi doğrulamak için de, her şey yolundaymış gibi davranıp bir anda boşanan çiftleri kendime hatırlatır, rahatlardım.


Kahve hazırlarken küstahlığıma hayret ediyorum. Yüzlerine bile bakmaya gerek duymadığım bir aile hakkında, bir anda psikolojik çözümleme yaptığıma gerçekten inanıyorum. Önyargılarını, ön kabullerini psikolojik çözümleme yeteneği olarak görmek nasıl bir sığlık.


Kendime haksızlık etmek, kendimi suçlamak istemiyorum. Aklıma ilk bunlar geliyorsa bildiklerimden, gözümün önündeki örneklerdendir. Peki bunun istisnası yok mudur? Mesela on yıldır evli olan bir kadınla bir erkeğin tek yaptıkları gerçekten birbirine katlanmak mıdır? Hiç mi iyi zamanlar geçirmiyorlardır? Hep mi rol kesiyorlardır? İstisnalar yok mudur? Benim “istisna” dediğim çift sayısı belki de daha fazla olamaz mı? Yani aslında evliler hayatlarından memnun oldukları için evliliklerini sürdürmeye devam ediyor olamazlar mı? Bu fikir bana niye bu kadar inanılmaz, hatta yalan geliyor?


Evlendikten sonra hiçbir şey eskisi gibi gitmez.

Evlilik bir süre iyi gitse de mutsuzluk bir noktadan sonra kaçınılmazdır?

Ben bunları ne zaman, nerede öğrendim? Tersinin doğru olmadığından nasıl bu kadar eminim?


Bekârlık sonsuz mutluluk mu?

Bekârlıkta bir noktadan sonra mutsuzluk kaçınılmaz değil, öyle mi?


Rutine dönen şey sadece evlilik mi? Ya da hayat sadece evlendikten sonra mı rutine dönüyor? Bunun dışında hep doludizgin devam mı ediyor? Evli olmayanların hayatlarında sürekli sürpriz balonları mı uçuşuyor?


Kiminle nerede yaşarsan yaşa, hayatın bir rutini yok mu? Güneş doğuyor, güneş batıyor. Uyuyorsun uyanıyorsun, işe gidiyorsun. İşe gitmiyorsan evde kahvaltı ediyorsun, kırıntıları süpürüyorsun, öğlen oluyor, çarşıya pazara çıkıyorsun, akşam yemeği hazırlığına girişiyorsun, sonra biraz televizyon izliyorsun. Daha mı entelsin, açıp kitap okuyorsun. Çok mu zenginsin, o zaman ev işlerini birileri yapıyor, ama sen yine her gün aynı saatlerde aynı zevkleri tadıyorsun, bir süre sonra zevk olmaktan çıkan. Hayatın kendi içinde rutinleri var, her yaşamın kendi içinde rutinleri var, bunları arada bir değiştirmek, değiştirmedikleriyle yaşamayı öğrenmek o hayatları yaşayanlara kalmış.


Evli ve çocuklu bir çifte şöyle bir bakıp “mutsuzdur bunlar” diye ahkâm kesmek kimseye düşmüyor. Nasıl bir evliye bir bekâra evliliğin erdemlerini anlatmak düşmüyorsa.


Kendimi evlenmeye ikna etmeye çalışmıyorum. Yapmaya çalıştığım, başkalarının hayatıyla ilgili genellemeler yapma küstahlığından vazgeçmek. Bildiğim hiçbir doğru bana bu hakkı vermiyor, kimseye de vermiyor.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Yazdıkların niz hayatın gerçekleri
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.