Problemler içinden çıkılmaz bir hal aldığında, kendini çözüm bulmaya adayanlar, çözülemez olanı çözmeye çalışmak gibi bir çıkmazla karşı karşıya kalır. Bu çıkmaz, kurtarıcı olarak nitelendirilen insanların sıkıntılarının asıl kaynağını oluşturur. Böyle durumlarda insanı asıl strese sokan, düzeltilemez olanı düzeltmeye ve yönetilemez olanı yönetmeye çalışmanın ağırlığıdır.


Yine de, yıpranmış olsanız da, merhamet yorgunluğu diye bir şey yoktur. Merhamet insan doğasının bir parçasıdır ve kimse kendi olmaktan yorulmaz. Asıl yorucu olan şey tam tersine, kendi olamama halidir. Sorun, çevreye yöneltilen şefkatte değil, insanın kendisine yöneltmediği şefkatin eksikliğidir.


Yönetilemez olanı yönetmeniz gerektiğini kim söylüyor? Tanımı gereği, yönetilemez olan yönetilemez, düzeltilemez olan düzeltilemez. Ama yönetilemez olanı yönetemediğinizde ne hissediyorsunuz? Düzeltilemez olanı düzeltemediğinizde kendiniz hakkında ne düşünüyorsunuz? İşte bu sorular insanın peşinden gitmesi gereken asıl sorular. Elinizden geleni yapmış olmak sizi yeterli hissettiriyor mu? Bu sorunun cevabı pek kolay olmayabilir. Hayattaki ilk deneyimlerinizde size yeterli olmadığınız öğretilmişse, bir kurtarıcı kimliğine bürünerek bunu telafi etmeye çalışıyor olabilirsiniz. Bu her zaman travmatik bir olayın telafisi olmak zorunda değil. Aslında, toplumsal yapı büyük ölçüde yeterli olmadığımız ve olduğumuzu kanıtlamak için daha fazla nitelik veya başarı biriktirmemiz gerektiği inancına dayanıyor ve bunu bize ince mesajlar halinde dayatıyor.


Bu sürekli verici olma halinin ağırlığından arınmak için düşünülmesi gereken, yardım etme ve şifa verme sıfatlarınızın haricinde kim olduğunuz. Bu soruya hemen bir cevap bulmak zor olsa da ne ölçüde bu rolle özdeşleştirdiğinizi bilmeniz için üzerinde durmanız gereken bir konu. Yardım eden sıfatı sizden alındığında veya bunu gerçekleştirmekte zorlandığınızda kimsiniz? Peki, yaşantınızda yer verdiğiniz insanlar çoğunlukla yaraları olan insanlarken, kendinizi tüm olumsuzlukları emen ve içinde tutan biri olmaktan nasıl koruyabilirsiniz?


İnsanların bir kısmı başkalarının ıstırabını kendinden uzak tutmak için etrafını duvarlarla çevirir. Bu, özellikle tıp gibi alanlarda kullanılan, çok yaygın bir savunma tepkisi. Profesyonel ile diğer kişi arasındaki bu engel, profesyonelin karşısındakinin acısını gerçekten görmediği ve hissetmediği anlamına gelir ve kişiyi sorunun ne olduğunu ve nasıl çözeceğini bilen bir uzmana dönüştürür. Bu tür bir tutum genellikle travmaya bir tepkidir ve birçok insanı incitebilir.


Mikroskobik insan hücrelerinin koruyucu çevresi, bazı şeyleri içeri alan ve bazı şeyleri dışarıda tutan yarı geçirgen bir zardan oluşur. Duygusal anlamda, bu yarı geçirgen zarı örnek alarak kendimizi geliştirmeliyiz. Bizi bunaltmasını önleyerek karşıdakinin acısını hissetmek zorundayız. Şifanın gerçekleşmesi için şefkatiniz onlara akabilir, ama aynı zamanda şefkat, kendinize doğru da akmalıdır. Arkadaş, aile üyesi veya terapist olarak kurtarıcıya düşen iş, düzeltilemez olanı düzeltmek değil, karşıdakinin hayatının düzeltilemez yönlerini yaşamalarına ve mümkünse ruhsal olarak büyümelerine yardımcı olmaktır.




Merhametin beş seviyesi

Karşıdaki insanın iyiliğini sağlamak için hissettiğimiz ve hissettirebileceğimiz duygular çok çeşitli olsa da bunları 5 başlık altında inceleyebiliriz.


Sıradan insan şefkati

Sıradan demek bir sitemin değil, kim olduğumuzun bir parçası. Bu karşıdaki acı çektikçe diğer tarafın da incindiği anlamına geliyor.


Merak ve anlayış şefkati

Acı çeken biri için kötü hissetmek yeterli değildir: hikâyelerini de anlamaya çalışmalıyız. İnsanı buna iten şey, merak ve anlayıştır.


Tanıma şefkati

Bu, aslında etrafımızdakilerden pek de farklı olmadığımızın duygusu. Her durumda, benzerlikleri görmeye kararlı gözlerle karşıdakini tanımak, sizi sadece karşı karşıya iki insan yapar.


Gerçeğin şefkati

İşlev bozukluğu veya zihinsel sağlık koşulları dediğimiz şeylerin çoğu, insanların travmalarının acısını hissetmekten kaçınmak için oluşturdukları savunmalardan kaynaklanır. İnsanın hâlihazırda içinde olan bir acıya karşı kalkan örmektense, gerçeğine şefkat duymak aslolandır.


Olasılık şefkati

Birini acılarıyla, acılarıyla ya da geçmişiyle özdeşleştirmediğinizde ortaya çıkan bu duygu belki de şefkatin en zor formu. Karşınızdaki insanın temel gerçekliğini görürsünüz ve bunu yapmak için çok net gözlere ihtiyacınız vardır. İnsanın içinde aşamadığı, bırakamadığı yüklerin ardında, bir olasılık denizi…


Merhametli davranmanın yardımcı olmadığı hiçbir durum yoktur. Yardımcı olmayan şey imkânsızı üstlenmektir. Büyük psikoterapistlerden biri olan Alice Miller, "Neden şiddetli travmaları olan bazı insanlar canlı bir yaşam sürmeyi başarır ve diğerleri yenik düşer?" sorusunu sordu. Bunu başaran insanların empati kuran bir tanığın varlığıyla kutsandığını fark etti. İnsanların neler yaşadığını değiştiremeyiz ama onlar için empati kurabilen bir tanık olabiliriz.


Bu yazı Gabor Mate tarafından kaleme alınmıştır. HTHayat, İngilizce'den aslında çevirmiştir.


Referans:

Gabor Maté. "Helper Syndrome: When Are We Enough?" Şuradan alındı: https://www.psychotherapynetworker.org/magazine/article/2577/helper-syndrome/38ce6fec-0411-473e-a98d-c1f0dd2e155f/OIM (2021).




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.