Bir anne olamama hikayesi

Kadını, anne olmadan kutsal kabul etmeyenlerin coğrafyasında bir anne olamama hikayesi bu. Evlenmeden, evlenip de çocuk yapmadan sürecek bir yaşamın ayrıksılığıyla mücadele edemeyecek bir kadının var olabilmek için inatla çocuk doğurmaya çalışırken kendi yaşamıyla oynadığı kumarın hikayesi. Baskılarıyla, sürekli parmak sallayıp azarlayan kurallarıyla, adına gelenek dediği yaşam tarzlarıyla eline kan bulaşmış bu toplumdan bir kadın hikayesi.


Onu tanıdığımda tam on bir kez tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmayı denemiş, birinde ölüme yaklaştığı bir dış gebelik de dahil olmak üzere her birinden daha da çok yara alarak ‘başarısızlıkla’ çıkmıştı. Ruhunda açılan yaralardansa bedeninde açılanlar önemli değil çünkü beden daha kolay iyileşir demeyeceğim. Bazen de iyileşmez. Aldığın her nefesle, yediğin her besinle içindeki çürümeyi daha da çok büyüttüğünün farkına bile varmazsın üstelik.



Her denemeden sonra geçmesi gereken süreyi bile beklemeden bedenine defalarca hormon ve arkasından döl yüklenmesine böylesine hunharca neden müsaade ettiğini sormuştum hikayesini ilk dinlediğimde. O kadar mı çok istiyordun çocuk sahibi olmayı? Hayır demişti, hayır! Ailem istiyordu, köylülerim istiyordu, çevrem istiyordu, inan ki kocam bile o kadar değil. Benim için o kadar önemli değildi, n’apayım olamıyor der geçerdim. Biraz kızmış, çokça üzülmüştüm. Ta ki bütün bunların bedeninde korkunç yaralar açıp onu altı ayda ölüme götüren o hastalığa yakalanmasına sebep olduğunu öğrenene kadar. İşte o zaman çok kızmış lakin az üzülememiştim.


Özgür bir ortamda yetişmiş ve hala da öyle yaşayan bir kadın için bekar ya da evli, çocuksuz olmak bir toplumsal baskı yaratmayabilir ama bu, bu toplumdaki pek çok kadın için geçerli değil. Bir kadına, arka arkaya on bir kere tüp bebek tedavisi olacak kadar kendisinin çocuk isteyip istemediğini bile düşündürmeyecek denli kuvvetli, o lanet olasıca toplumsal baskı. Toplum denen, çevre denen o kitle sen hayatınla kumar oynayıp kaybettiğinde birkaç saat arkandan ağlayıp kurallarına uymayanları yılan diliyle sokarak hayatına kaldığı yerden devam ediyor.


Doğal yollarla anne olamıyorsan tıp herkesi anne yapmak için kolları çoktan sıvadı bile. Tüp bebek tedavisiyle anne olmayan kimse kalmasın! Tüm bu pompalamaların içinde bu tedavilerin kadınlara ne kadar zarar verdiği neden hiç konuşulmuyor? Çünkü dev bir sektör ve çoğu kadın için çok hassas bir durum söz konusu. Kaz gelecek yerden doğru bilgi vermemek esirgenmez.


Anneler gününün şatafatlı, tantanalı kutlamaları arasında cenneti annelerin ayakları altına serenlerin bu uğurdaki baskılarından vakitsizce cennetlik olan arkadaşımı ve onun gibileri düşünmeden edemiyorum. Yaşamı ve mutluluğu belirli kalıpların içine sokanlardan oldum olası hiç hazzetmedim. Anne olmayan ya da olamayan bir kadını, sürekli yaşamından mutlu olduğunun ispatını vermek zorunda bırakanların azıcık aynayı kendilerine döndürmeye cesaretleri olsa keşke.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Harika bir yazı.
    CEVAPLA
  • Misafir sevgili zeren biliyorsun ben bir anneyim hatta anneanneyim. yazını okurken acı, üzüntü, öfke, acıma vb karmaşık duygular yaşadım. ben yirmi yedi yaşında anne oldum ama çocuk yaşımdan beri anneyim. arkadaşlarımla evcilik oynarken, okula giderken, iş hayatımda, mahallemde, tüylü dostlarımla hep anneydim. yani annelik sadece çocuk doğurarak yaşanmaz. insanın doğasında vardır. kiminde çok yoğun bir duygu olarak ortaya çıkar. kiminde ise hiç yoktur. bunu çok iyi anlayabiliyorum. toplumun baskısıyla da olsa insanın kendine bu kadar eziyet etmesi nasıl bir şeydir aklım hafsalam almıyor. insanın ot
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.