Sorun bende mi?
Merhaba Yeşim Hanım, bir sorunum var işin içinden 3 yıldır çıkamıyorum. Konu görümcem. Eşimden önceki ilişkimde kız kardeşinden çok çekmiştim bundan dolayı şu anki görümcemle ilişki kurmaktan çekindiğimi eşime ilk başta anlattım. O da bana “Her insan bir değildir. Herkesi aynı kefeye koyamazsın” demişti. Bu sözden sonra benden 2 yaş küçük görümcemi kardeşimden ayırmadm. Allah yukarda o düğün hazırlığındaydı o sıralarda. Ben işe gitmeden evvel onun evini dizmeye yardıma gittim, kınada, düğünde hep yanındaydım... Kimseleri yok akraba olarak konuşmuyorlar. Ben daha sözlüydüm işten izin alıp sabahtan akşama kadar kız kardeşi gibi yanında bekledim. Dış çekiminde, her şeyde yanında oldum elimle besledim o sacçlarını yaptırırken. Her neyse... O ise işi bittikten sonra teşekkür etmeyi bırak beni bunları yapmaya zorunluymuşum gibi tavır alıp insanların içinde görmezden geldi. Ailesinin yanında benimle selamlaşmadan gelip oturdu ve kimse hiçbir şey demedi. Aksine bize geldiklerinde, biz onlara gittiğimizde, benim düğün alışverişlerimde hep ondan bahsedildi, hep onunla konuşuldu. Sanki ben yok gibiydim... Eşim de bu durumlarda yoktu yanımda. Ne zaman anlatmaya çalışsam sinirlendi hep onun yüzünden huzursuzduk. Kavga ettiğimizde konu o değilmiş gibiydi ama ufacık meseleden nişan atma oluyordu çünkü asıl meselenin görümcem olduğunu ikimiz de biliyorduk. Çok inişler çıkışlar yaşandı, aileler duydu, sinir krizleri geçirdim vs. Şu anda yaptıklarını anlatmak değil istediğim konuya geleyim. Bu kadar yaşananlara rağmen benden özür dileyen olmadı bir şey yokmuş gibi herkes devam etti. Ben hep onunla ilgili konuşmalarda dışarda kaldım, çocukları oldu bu sefer sürekli torundan bahsedildi. Biz bir ara şehir dışındaydık birkaç ay sonra kayınvalidem ve kayınpederim yanımıza geldiler ama sanırsınız ki görümcem de geldi... Kahvaltı yaparken, televizyon izlerken, akşam yemekte hep ondan bahsedip görüntülü konuştular. İçimden kusmak geliyordu tamam bir şeyler oldu, şu an herkes iyi ama bu kadarı insann gözüne sokulmaz. Ben abarttigimi düşünüyordum bana kayınpeder “Sen de bunaldın değil mi hep torundan bahsetmemizden?” dedi anladım ki dışardan bile farkediliyor, yaptığının o da farkında. Ve ben de hamileyim o sırada. Bu olanlar yüzünden hep kendimi onunla kıyaslamaya başladım. Sayılmak için illa kötülük mü yapmak lazım? diye sorguladım. İyi olmayı istemek eziklik diye düşündüm. Saçlarımı, burnumu hiçbir yerimi artık beğenmez, sorgular olmuştum. O ev hanımı, ben çalışıyordum. Ev hanımı olmaya özendim, tamamen özgüvenimi yitirmiştim. Psikoloğa gittim, konuşamadan ağladım sadece. Bu hale geldigim için yapanların yanına kar kaldığı için isyan ettim. Zaman geçtikçe biraz toparladım ama hala bitmedi. Tabii ki size yazmamdan anlıyorsunuz zaten. Bitmedi… Çünkü eşim yaşadıklarımın çoğuna şahitken, hissettiklerimin neredeyse hepsini bilirken her gün aynı şehirde olduğu kardeşini arar. Arasın diyeceksiniz, arasın ama benim içime kurt düşecek şekilde değil. Şöyle her gün annesini babasını sabah akşam olmak üzere iki kez arar, yanımda degilse yanıma gelir, sesli bir sekilde konuşur ama kardeşini gizli arar. Dışarı çıkınca arar, benden uzakta arar... Bundan rahatsız olduğum için yine çok kavga ettik, değişmeyecek dedi bana. Bu koronadan dolayı evde çoğunlukla. Evdeyken aradığında da sessiz şekilde konuşur. Onu her şeyde kayırıyor gibi... Ben onu aklımdan atmak istedikçe kimse bana unutturnuyor. Ailesiyle konuşurken sürekli görümcemden bahsediyorlar, ben yorum yapmam belki rahatsız olduğumu anlarlar diye... Kayınvalidem anladı sanırım ki o çok bahsetmez, konu açılsa uzatmaz. Bu sefer eşim açıyor. Artık gerçekten bıktım. Izdırap gibi. Eşimi seviyorum ama onu sevmek artık çok ağır geliyor. Bugün dışarı çıktı çıkınca onu aramış, açmamış. Eve gelince aradı, ben yatak odamdaym o içerinin kapısını kapattıi televizyonun sesini normalde açmaz ama televizyonun sesini açtı öyle konuştu. Dinlerken anladım ki yolda aramış. Konuşma bitti televizyonun sesi kesildi. Söyleyin Allah aşkına ben mi abartıyorum? Sinirden içeriye gidip kavga edicektim sonra daha kötü olur diye geri çekildim. Oturdum ağladım. Kendime diyorun ki sen abartıyorsun senden çekindiğinden sessiz konuşuyordur diyorum ama içimde bir şey var. Buna hiç inanmıyor. Bu kadar şeye katlanırdm ama eşime coğu yalanını yakaladığım için artık güvenmiyorum ve bu da ondan uzaklaşmama sebep oluyor. O yüzden “Ne için, bunca stres kim için? Bu adam için mi?” diye sorguluyorum. Evlilik çok zormuş. Sizin yazılarınızla vazgeçmemeye elimden geleni yapmaya çalışayım diyorum ama kendime bunu yediremiyorum. Soruyorum size, sorun bende mi yoksa gerçekten bir sorun var mı? Nolur bana yazın, çok ihtiyacım var keşke sizinle oturup dertleşebilsem. İçim dağlara taşlara sığmazken her şeyi bu maile sığdırmaya çalıştım. Kendimi ne kadar anlatabildim, yaşananları yeterince aktarabildim mi bilmiyorum ama beni anlayacağınızı umuyorum. Şimdiden teşekkür ederim.
Yeşim Tijen'in cevabı:
Hayatta her şey sevgiyle anlamını bulur sevgili kızım. Bu insanın kendisi içinde geçerlidir, kendinizi sevmezseniz kendinizi var edemezsiniz. Hak ettiğiniz yeri bulamazsınız yaşamın içinde, öyle varlık göstermeden yaşarsınız. Yazdıklarınızı okuyunca gencecik bir kadın için üzüldüm, kendini sevmeyen kendisiyle uğraşan görümcesine kafayı takmış hayatını zehir eden bir kadını görmekten mutlu olmadım tabii… Saçını, burnunu beğenmeyen başkası olmaya çalışan bir kadın... Oysa eminim o kadın çok güzel sadece aklını kullanmayı bilememiş, duygularına takılı kalmış. Yaşadığı bu sıkıntıların asıl kaynağının kendi olduğunun farkında bile değil. Takılı kaldığı düşüncelerden uzaklaşabilse gerçekleri görecek. Onu da yapamamış ama bana yazmayı akıl etmiş. İyi de yapmış.
İnsanın en büyük amacı önce kendini ortaya çıkarmak kendini bulmak olmalı. Bu da kendini sevmeye başlamakla kabul etmekle aklını kullanmakla olur. Sanırım siz ne yüzünüzü ne aklınızı ne de kalbinizi kullanmışsınız. Bir savaş açmışsınız hem kendinize hem sizin dışınızdakilere ki bu yaklaşımınızla sadece mağlup olursunuz o yüzden kendinize hayata bakış açınızı değiştirmek zorundasınız. Başka türlü huzur bulamazsınız. Sorunlar yaşıyorsunuz içinizde dışınızda. Neden? Çünkü insan sevilmek, takdir edilmek, kabul görmek ve onaylanmak ihtiyacı duyuyor. Bu kabul önce kendinde olmazsa yani kişi kendini sevmez, onaylamaz, beğenmezse içinde bir takım sorunlar yaşamasına dolayısıyla da dışarıdakilerle sorunlar yaşamasına neden oluyor. Bu durumu kendine güvensizlik olarak yorumlayabiliriz. İnsanın bütün sorunlarının baş kaynağıdır güvensizlik. Düşük özüne saygı içinde olanlar için en basit bir söz bile sürtüşme ve sorun demek olabiliyor. Farklı anlamlar çıkarabilir manalar yükleyebilir ama kendine güveni olan insan söylenen sözde bir arayışa girmez ne de olsa kendinden emindir. İnsanların o kendine güvene, kendini sevmeye, kendinle barışık olmaya yemek içmek kadar ihtiyacı vardır. Varlığı hayatımızın kalitesini yükseltir. Bu güveni içsel barışıklığı yaşayan kişinin dış dünyadan gelen sıkıntılara karşı en büyük silahıdır kalkanıdır adeta. Ne derlerse ne yaparlarsa yapsınlar kendine güveni olan insan kendini tanıyıp bildiğinden sendeleyebilir ama öyle kolay düşüp yıkılmaz yavrum. Sizin yaşadıklarınızdan bu derece yıkılmanız kendinizi görümcenizle ve ailesiyle eşinizle savaşır halde bulmanız kendinizi yetersiz hissetmelerinizden. Bu yetersizlikle yaşananlara bakınca ister istemez alıngan da oluyor. “Düşük özgüven insana başka neler yapar?” derseniz aynen sizde yaptıklarını yapar. Kıyas, kıskanma, depresif hal ve hareketler mutsuzluk yaratma diyeceğim. Bakın siz de görümcenizle kendinizi yaşamınızı kıyaslamaya başlamışsınız. Onun gibi ev hanımı olmak istemişsiniz. Bunlar, kendinizi ona benzetmeye çalışmak vs. yanlış düşünceler. Daha mı kabul göreceksiniz sanıyorsunuz? Ona benzemek sizi daha sevilir kılmayacak, kopya olacaksınız, aslı var görümceniz. Siz kopya olarak yine geride kalacaksınız. Çözüm bu değil. Çözüm kendini bilmekte bulmakta kendini oluşturabilmekte... Siz kendinize özel davranışlarınızla var olabilirsiniz ancak siz görümcenize olan kırgınlığınızla kızgınlığınızla hayatınıza bakmaktan vazgeçmeye başlayarak hayatınızı güzelleştirmeye başlayabilirsiniz. Hayatınızda farkında olmadığınız artılar var. Bunlardan biri sizin çalışıyor, görümcenizin ev kadını olması sizin adınıza çalışan bir kadın olmanız bir artıdır. Ona özenip hayatınızdaki artıları eksiye düşürmemelisiniz. Bunun gibi başka şeyler de vardır benim bilmediğim... Siz bulacak, görecek, mutlu olacaksınız. Sizin çalışmanıza dönersek... Çalışma hayatı sizin özgürlüğünüz sizin gücünüz, elinizdeki en büyük güç. Bunun bilincinde olun lütfen. Diğer yine ona benzemeye çalışmalarınız saçlarınızı, burnunuzu beğenmemeleriniz... Hep kendinize eleştirisel sevgisiz bakmanızdan. Siz siz olduğunuz için özelsiniz, güzelsiniz. İnsanın güzelliğine güzellik katacak olan kendisidir. Bunu davranışlarınızla, hoşgörünüzle, toleranslarınızla, kendinizi okuyarak, öğrenerek, geliştirmelerinizle yapabilirsiniz. Sadece sizin için değil, herkes için bu şekilde gelişir. İnsanların ilk karşılaşmada baktıkları fiziki özellikler daha sonrasında gözden kaybolur çünkü kişiler sonrasında artık karakterleriyle var ya da yok olurlar. Onları karakterinden ötürü sevimli güzel ya da güzelse de çirkin bulursunuz. Siz saçınıza, burnunuza aklınızı takmak yerine içinizi kendinize açıp okumaya başlasanız, oradaki kıza kendi olma fırsatını verseniz belki görümcenizden de ilerde olacaksınız. Becerilerinizi yeteneklerinizi ortaya çıkararak kendinizi ortaya çıkaracak olan sade sizsiniz başkası değil. İnsan bu şekilde kendini ortaya çıkarır. Bunu yapmadan bir yerlere varmak imkansız.
Diğer bir husus beklentiler içinde olmak... Beklentiler içinde hayata bakmak hayal kırıklıklarına sebep olur. Ne kadar az beklenti içinde olursanız o kadar huzurlu olursunuz. İnsan ilişkilerinde kabul için beklentilerle değil; içinizden geldiği için, sevdiğiniz için bir takım şeyleri yapmalı karşınızdan da yaptığınız şeyler için bir karşılık beklememelisiniz. Çünkü herkes kendine yakışanı yapar genelde böyle olur. Ama bilerek, bekleyerek, umarak bir takım şeyler yapıyorsanız samimiyetsizliğiniz hissedilir. İnsan davranışlarındaki içtenlikle samimiyetle karşısındakince onaylanır. Bu onayı bekleyerek adımlar atmaktansa içtenlikle yaklaşımınız, ortaya koyarak adımlar atar kucaklarsanız elleriniz boş kalsa bile kendinizi bu kadar kötü hissetmezsiniz çünkü kendinizi bilirsiniz. Gelelim eşinize... Eşiniz sizin yaklaşımlarınız karşısında sizi üzmemek adına gizli gizli kardeşiyle konuşuyordur. Burada art niyet değil iyi niyet aramalısınız. Kardeşini sizin için hayatından çıkaramaz. Bu duruma böyle bakmayıp ayrılmaları düşünmek… Akılla değil duygularla yaşadıklarınıza bakmak olmuyor mu? Hayatınızı kendinizin zorlaştırdığını görmelisiniz. Tabii ki eşinizin ailesinin yanlış tutumları da vardır. Siz yeni aileye girmiş bir gelinsiniz daha duyarlı, sevecen yaklaşımlarda bulunmalıydılar, sizi kucaklamalıydılar. Bu kucak yeterince açılmamış olabilir. Fakat siz size düşen kısmından sorumlusunuz. Kendinize güveninizi kendinizdeki güzel yönlerinizi becerilerinizi görerek onları kendinize göstererek ruhunuzda okşaya okşaya oluşturmaya çalışırsanız hayatınızda her şey güzelleşmeye başlayacaktır. Bunun için de mutlaka okuyun. Kendinizi okuyarak, öğrenerek geliştirin yavrum. Bunun ilacı bu. Güven oluştuktan sonra ne sizden daha güzel olanı ne daha becerikli olanı kıskanırsınız. Kendine güvenen insanın yarışı kendisiyledir. Siz de öyle yapmalısınız. Şimdi çıkarın bakayım aklınızdaki tüm olumsuz duygu ve düşünceleri kendiniz için elinizden geleni yapmaya başlayın bir an önce Eşinize, evliliğinize, kayınvalidenize, görümcenize kendine güvenen bir kadın olarak bakın. O zaman hak ettiğiniz değeri zamanla göreceksinizdir. Herkesten, her şeyden önce siz kendinizi sevin yavrum. Gösterin kendinizi kendinize...
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR