Sevgilimle sürekli ayrılıp barışıyoruz
Yeşim Hanım merhaba, öncelikle, uzun seneler süren bir ilişkim vardı. Bu yıllar içinde sevgilim ile 1 gün iyi isek 3 gün kötüyüz. O ilk zamanlarda ve son zamanlarda hep bırakıp giden taraf oldu, bense erkek olmama rağmen peşinden koşan, yalvaran taraf. Sürekli her fırsatta o kadar laçkalaştırdı ki hep ayrılık, hep ayrılık.
Ben 2. senemizde eski sevgilisine mesaj atıp halini hatrını sorduğu mesajını yakaladım ama buna rağmen uzatmadım, barıştık devam ettik. Sonrasında yine böyle birkaç olay oldu aramızda ama ne uzattım ne de bitirdim. En son benim canıma tak ettirdi. Beni evinden atmalar falan... Bir ay peşinde, affedersiniz, köpek etti beni. Yine toparladık derken, ben onun telefonunda güzel hitaplar edildiği birkaç mesaj yakaladım ve konuşmayı sürdürmüş. Sonrasında buna rağmen ben gene uzatmadım. Çocuğu engelledi, oturduk, konuştuk. En son artık bende her şey koptu. Benim ailem ile tanışacaktı. Eğer gerçekten ciddi düşünüyorsa tanışmasını, yoksa beni bir sorumluluk altına sokmamasını söyledim. Tanışmak istedi, tanıştı. Sonrasında kısa bir çalışma hayatı olmuştu. Orada tanıştığı daha 4 günlük kişi buna mesaj yazmış. Bu mesajı gördüm ve artık tahammülüm kalmadı. Bağırdım, çağırdım. O ise girdi yatağına, yattı. “Git evimden” diyerek beni kovdu, ben de çıkıp gittim. Tabii ben yüzlerce mesaj atıyorum. Bir yakınımı aramış beni, şikayet etmiş. Sinirli, bana hakaret ediyor, “onu sevmiyorum” demiş. Sizce ben bundan sonra nasıl bir yol izlemeliyim?
Bana lütfen yardımcı olur musunuz?
Yeşim Tijen’in cevabı:
Merhaba, kendini bahtsız bulan sevgili genç okurum, bu sözünüzle beni güldürdünüz. Niye bahtsız olacaksınız? Allah korusun. İnşallah güzel günleriniz olacaktır. “Ne zaman?” mı dediniz? Öyle duydum sanki. Hemen zaman veriyorum. “Gerçekleri gördüğünüz zaman” diyorum. Peki sormak istiyorum; siz o gerçekleri görmek için tüm duyularınızı açacak mısınız? Tamamını buraya almadığım mailinizde bana ilişkinizi anlattınız. Ben bu ilişkide ne gördüm derseniz; birbirini seven ama birbiriyle uyum içinde olmayan bir çift gördüm. Her birbirini seven çift uyum içinde olsaydı mutsuz evlilik olmazdı. Biri, diğerini kaşı, gözü, tatlı dili, cesareti, özgüveni, ufacık bir şeyi için bile sevebilir ama bir sevgide uyum yoksa o birliktelikte ilişki zordur, hep ayrı düşerler. Uyum bu denli önemlidir. Diğer yandan, bir ilişkiyi bağımlı bir şekilde yaşamak, kendini ortaya koyamamak demektir. Siz bu ilişkide “siz” olabildiniz mi? Her ayrılıkta bu kadar bir insanın peşinde olursanız siz, “siz” olamazsınız diye düşünüyorum. Yaşadığı ilişkide tüm bunları fark edip ilişkisini noktalayabilenler için hayat yeni şanslar sunar ama bazı insanın da gözlerini, kulağını, tüm duyularını sevgisi kapatır. Körebe oynar. Halbuki insanlar konuşmalarıyla, davranışlarıyla, birbirlerine mesajlar verir. Birçok insan bu mesajları fark edebilir. Bu mesajlar ille sözle verilmez, sözsüz de verilebilir. Bu da vücut diliyle olur. Yani alttan alttan birbirine verilen mesajlar vardır.
Sizin kız arkadaşınız bunca senelik ilişkiyi kah ayrılıp kah barışmakla sürdürmüş ama bu ayrılıp barışmalar da okumasını bilene bir mesajdır. Hep sizin onun peşinden koşmanız, ayrılığı kabul etmemeniz sizin ona verdiğiniz mesajdır: “Seni çok seviyorum. Senden vazgeçemem.” Kız arkadaşınızın sürekli ayrılmaları ise “Olmuyor. Bir şeyler yolunda gitmiyor” mesajıdır. Siz hiçbir ayrılığı ve bu ayrılıklarla verilen mesajları kabul etmemiş olsanız da artık sona gelmişsiniz diye düşünüyorum. Ya herro ya merro, o noktadasınız. Yaşadığınız huzursuzluklar, ayrılıp barışmalar hep ikiniz arasında bir türlü yaşayamadığınız uyumun eksikliğinden. Birbirinizden farklısınız. Hiç farkında değilsiniz ve dolayısıyla birbirinizi duymuyorsunuz. Birinin sürekli yanında, yakınında olabilirsiniz. Onun sizden beklentilerini karşılayamadıktan sonra sizin varlığınızın, yanında olmanızın o kişi için bir anlamı yoktur. O kendini eksik hissetmeye devam eder. Önemli olan, birinin yanında çok zaman geçirmek değildir. Birlikteyken onun hayatını nasıl etkilediğiniz, ona neler kattığınızdır. Onun ruhuna, aklına, kalbine ulaşan sözleriniz, davranışlarınız, ilginizdir. Siz bunca çabanıza, özverinize rağmen onun kalbine yeterince ulaşamamışsınız ya da şöyle diyeyim, onun istediği anlamda ulaşamamışsınız. İşte bu eksiklikler kişiyi dürter, huzursuz eder. En ufak bir şeyde ilişkiden kaçmaya çalışır, kız arkadaşınızın yaptığı gibi. O şöyle düşünüyor: “Onu seviyorum ama onunla mutlu değilim.” Bunun farkında olduğu için sizden sürekli ayrılıp duruyor. Siz de ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Hani avucunuzda taşıdığınız su gibi düşünün. Avucunuzu ufacık bir gevşetmenizde su akıp gidecek, elleriniz boş kalacak. Bu ilişkiyi aynen böyle taşımaya çalışıyorsunuz. Aslında yaşadıklarınızdan yorulmuşsunuz ama o kadar bu ilişkiye kapılmışsınız ki size yaptıklarının farkında değilsiniz. Endişeli, sinirli ve mutsuzsunuz. Bu nereye kadar böyle sürecek? Yazık değil mi size? Kendinizi değerli hissettirmeyen biriyle bu ilişkiyi sürdürmek aslında kendinize yazık etmektir.
Gençken sizin gibi körü körüne sevebiliyor insan. Oysa bir bilseniz önemli olanın, yaşadığınız birlikteliğin size mutluluk vermesi, hayatınıza pozitif etkisi olması gerektiğini. Bu genç kızla evlendiğinizi düşünsenize; sürekli kavga, dövüş yaşanılan bir ilişki evlilikle kutsanmayacak, mutluluğa ulaşmayacaksınız. Aynı bu haliniz bir dargın, bir barışık devam edecektir. Yine surat, yine kavga. Hem artık bu sefer kendi evinizden kovulacaksınız. Kangrenleşmiş bir evlilik olacak sizinki. Yapmayın ne olur, o gözlerinizi açın, çocuğum. Mutlaka, sevdiğinize göre iyidir, hoştur, lakin sizin için ideal eş mi? Mühim olan, bu kısmı. Bunun idrakinde olmak zorundasınız.
Bazen yaşadıklarınıza kayıp olarak, yenilgi olarak bakabilirsiniz. Burada, kayıp olarak gördüğünüz bir ilişkiyi sorguladığınızda, değişime kendinizi zorlarsınız. Bir şeyleri daha iyi fark edersiniz. Bu da iyi bir kazançtır. Her kazanım, insanı daha büyük mutluluğa ulaştırır, bunu biliyor musunuz? Bana yazdığınız diğer hususları da göz önünde bulundurarak; sizin birbirinize uygun olmadığınızı, bu genç kızla mutlu olamayacağınızı ben görebiliyorum ama önemli olan bunu benim değil, sizin görebilmenizdir. Siz yine de “onu istiyorum” diyorsanız; tavsiyem, “onu uzunca bir süre hiç aramayın, hiçbir şekilde haber yollamayın” olacak. Sessiz, tepkisiz kalın. Yokluğunuzu iyice hissetsin. Sizsiz kalsın. Düşünsün. Eksikliğinizi hissedecek mi? Özleyecek mi? Bunları kendi içinde bir görsün. Siz de onda kendi değerinizi bu ayrılıkla görmüş olacaksınız. Bence bunu siz de merak ediyorsunuzdur. O yüzden, artık irade zamanı diyorum. Hadi sevgili oğlum, gösterin iradenizi! Bu karmaşık ilişkiden her şekilde çıkışınız, iradenize sahip çıkmanızdadır. Yani çözüm sizde. “Onu aramayacağım, yeter artık!” diyebilecek CESARETİNİZDE. “Ben onsuz da yapabilirim!” diyebileceğiniz İRADENİZDE. “İlerde daha uygun birini bulurum” diyebilen UMUDUNUZDA. “Allah büyük, bunu atlatırım” diyen İNANCINIZDA. Çözüm daima insanın kendisindedir.
Sevgiler, sevgili okurlarım...
YORUMLAR