Sanırım eşimi sevmiyorum…
Merhaba Yeşim Hanım,
Size daha önce eşimin ailesinin beni maddi anlamda çok suistimal ettiğinden, düğün sırasında yaşadığım maddi sıkıntılardan ve bu duruma da eşimin öncülük ettiğinden, benim ise eşimin ailesine karşı hiç ses çıkarmayıp içime atmam ile bu durumları eşimle paylaşmamdan dolayı yaşadığım olumsuz düşünce ve duyguları paylaşmıştım.
Şimdi nerdeyse 3 yıl olacak evliyiz. 9 aylık bir oğlum var. Bebeğime annem ve babam bakacağı için 1 yıl önce yakınlarına taşındık. Eşimin bekarken abisiyle birlikte ortak ödeyerek aldıkları ama tapusu abisinin üzerine olan ev vardı. Ben tapunun abisinin üzerine olduğunu evlendikten sonra öğrendim ve tepki gösterdim. Evin satılmasını istedim, bir süre satılık olarak kalsa da hiç arayan soran olmayınca evin kalan payını da alabileceğimizi söyledim. Evin üzerinde ipotek olduğu için (bildiğim kadarı ile 10 bin TL’ydi) eşim abisine ön ödeme yapmamız gerektiğini söyledi. 30 bin TL ön ödeme yaptım ve bankadan gönderirken de ev için ön ödeme olduğunu açıklama kısmına da yazdım. Daha sonra ev için para istemeye devam ettiler. Bu süre boyunca da evin bize satılması ile ilgili de hiçbir girişimde bulunmadı. Eşimin ablalarından öğrendim ki meğerse evin sadece üzerindeki ipotek tutarı 35 bin TL’ymiş ve bu tutarı verse dahi abisi başka kredileri de bu evi ipotek ederek aldığından kalkmıyormuş. Ben herkese kızdım ve paramı geri istedim, daha sonra paramı geri verdiler.
Bu olaydan 1 hafta sonra doğuma girdim, zor bir doğum oldu. Eşimin ailesinden kimse gelmedi, gelenler de dışarıda eşimi tebrik edip gitti. Çocuğum 1 haftalıkken üvey kaynanam ve kayınpederim çocuğu görmeye gelmişler, hediye olarak da kullanılmış bebek kıyafeti getirmişler. Annem ve babam ben sinirlenmeyeyim diye çöpe atmış, ”Çocuğunun her şeyi var zaten, bu aile görgüsüz. Boş ver kızım sen çalışıyorsun, eksiği yok çocuğunun, Allah’a şükür” dediler. Çok içime oturdu, bilerek yaptılar bunu, bana daha fazla zarar vermek içindi bu çingenelik meselesi. Sonra ben üvey kaynanama bütün her şeyi anlatan içimi döken bir mesaj attım. Çok pişmandım yüzlerine tükürmediğime. Sonra sabah 7’de aradım. “Eğer benim kocam senin kocana baba diyecekse bana karım demeyecek! Sen de annelik ruhu olsaydı, 2 çocuğunu bırakıp koca peşine düşmezdin” diye belki de en son çemkirmem gereken kişiye patlamıştım. O üveydi sonuçta. Bütün ablaları ve ablalarının çocukları beni engelledi. Eşim evden gitti. Eşimin kuzeni geri eve getirdi. Aileni bırakma, sahip çık dedi. Bütün sülale bizim ayrılık kararımızı, eşimin evden gitmesini konuşmuş, zaten millete malzeme lazım. Çocuğum 6 aylık olana kadar hep ağladım. Eşim ailesini korudu, beni savunmadı, arkamda durmadı. Eniştesi bile beni tehdit etti, “ailene zarar veririz” dedi. Ben boşanma davası başlattım. Eşimin amcası beni ikna etmeye çalıştı, eşimin ablalarına kızdı, eşimi arayıp benim haklı olduğumun üzerinde durdu. Eşim ise hala ailesinin tarafındaydı. Ben de bütün birikimi kendim yaptığım için bankadaki parayı oğlumla bana bırakmasını (çünkü ben biriktirdim o parayı) kendisinden hiçbir nafaka talep etmediğimi söyledim. Eşimin amcası beni çok sefer ikna etmeye çalıştı ama ben gururuma yedirememiştim. Beni küçücük bebeğimle bırakıp gitmişti. Annem, babam ve ben her gün ağladık. 50 kiloya düştüm. Sütüm gelmedi. Bebeğimin alerjik rahatsızlıkları sebebiyle hep hastaneye taşındık, bunların hiçbirinden haberi yoktu. Eğer ben çalışmamış olsaydım, maddi gücüm olmamış olsaydı nasıl kalkardım bunun altından?
Eşimin ailesinden kimse “boşanmayın” diye aramadı. Eşim, anlaşmalı boşanacağını avukatıma söylemişti ama imzaya gelmedi, hep erteledi. Sonra barışmak istedi, “sizsiz olmuyor” dedi. Affettiğime pişmanım. Çünkü artık onu sevemiyorum. Bebeğim babasız büyümesin diye mi yaptım, yoksa o psikolojiyle onu çok mu özlemiştim, bilmiyorum ama eşime karşı çok soğuğum artık. Bana sahip çıkmadı. Maddi olarak da her yükü ben taşıyorum. Şu an bunları iş yerimden yazıyorum. Bütün kötü giden şeylere rağmen iş yerimde terfi aldım ve benden sahaya gitmem isteniyor. Bebeğimle babam ve annem ilgileniyor. Sahaya gitmem, tecrübe kazanmam açısından çok önemli ve yurt dışına gitmem için CV’me yazacağım çok iyi bir deneyim. Çoğu zaman bu yaşadığım bütün saçmalıklara neden katlandığımı, neden boşanmadığımı, neden artık hiçbir şey hissedemediğim, eline dahi dokunamadığım bir adama kocam dediğimi anlayamıyorum. Mutsuzum, tek mutluluğum bebeğim. Çok yoğun çalıştığımdan, sahaya inersem uzun süre göremeyeceğimden bebeğimin benden uzaklaşmasından korkuyorum. Ben onun geleceği için çalışıyorum. Sorumsuz bir babası var, geleceğini düşünmeyen… Eşimin ailesi asla evime giremez ve bebeğimin yüzünü dahi göremez diye şart koydum. Eşim de evde dahi telefon ile ailesiyle görüşmüyor. Her an boşanabiliriz. Aile terapisi de alıyoruz. “Sevgi emekti” sözü çok doğruymuş. Ben sanırım eşimi sevmiyorum… (Soru uzunluğu nedeni ile kısaltılmıştır.)
Yeşim Tijen’in cevabı:
Evlenince insanlar bir olur, TEK değil. Birçok konuda beraber karar verir, birbirlerinin her koşulda yanında olurlar. Evliliğin temeli zaten bu bir olmaya dayalıdır. Bu tekliği son noktasına kadar yaşamış bir kadın olarak siz kimi, neyi kurtarmaya çalışıyorsunuz sevgili kızım? Eşiniz sizi kaybetmiş artık yanınızda olsa bile. Sizin tüm gayret ve emeklerinize inat, çocuğu olmasına rağmen hala aile olmayı başaramamış bir adamla evlisiniz. Bu savaşa değen karısına değer veren, ona sahip çıkan biri yok. Aksine sahipsiz ve yalnız bırakan bir adam var. O zaman, zaten yalnızsanız niye bu adamı taşıyacaksınız? Yokluğunda hayatınızda ne eksilecek, taşıyacağınız yük olabilir mi? Eskiden yazdığınızda da size gücün sizde olduğunu, ailesine karşı dik durmanızı söylediğimi hatırlıyorum. Eşiniz madden yetersiz olabilir, bunu anlayabiliriz ama anlayamadığım daima, manen yetersizliklerdir. Bir evlilikte hem madden yetersizlik hem manen yetersizlik varsa o evliliğe tahammül etmek zorlaşır. Birinden biri, insanı tutar. İkisi de yoksa tutacak ne kalıyor, bir evlilik cüzdanı mı? Erkek, evlenince artık bir aile sahibi olduğunu ve bu sorumluluğu taşıması gerektiğini bilecek. Hala “ailemin menfaatleri önde gelir” diyorsa gidip ailesiyle yaşayacak ama görüyoruz ki onu da yapmakta eşiniz zorlanmış, size geri dönmüş. Ne için döndü? Ona sağladıklarınız yüzünden olabilir mi? Tabii, bir de sevgisi vardır. Gördüğüm kadarıyla size kendisini seveceğiniz hiçbir şey vermemiş. “Şurasından bu adamı sevebilirim, dayanabilirim“ diyemiyorsunuz. Bu onun adına çok büyük bir eksiklik, sizin içinizde kocaman bir soru işaretini doğmasına neden oluyor. “Niye çekiyorum?” demeye başlamışsınız. Evliliğin kutsallığına inanan ben de sormak istiyorum; böyle durumlarla karşılaştığınızda hiçbir olumlu varlık göstermeyen bir adamı niye hala çekiyorsunuz, sevgili okurum? Size emek, değer vermeyen biriyle beraber olmakla kendinize neyi ispat edeceksiniz? Evliliğe verdiğiniz değeri, yuvanın kutsallığını mı? Bunlar doğru ama yaşanan evliliklere göre her şey değişiyor. Böylesi durumlarda hepsi anlamını yitiriyor. Boşa kürek çekmek gibi hiçbir yere varamayacağınız bir yolda küreği çekip sadece yorulursunuz. Şimdiki gibi ruhunuz yorgun, bedeniniz yorgun ne yapacağını bilmez bir hale gelirsiniz.
İnsanoğlu başkalarına gerçekleri söylemekte zorlanmaz, borç bilir söyler de kendisine gerçekleri söylemekte zorlanır. Gerçeklerden kaçar adeta, garip bir gerçektir bu. Siz de şu an her şeyi bilip görüyor, ama susuyorsunuz. İçinizde bir dağ büyütüyorsunuz. Bu dağ bir yerden volkan olarak patlayacak. Konuşun, susmayın, bağırın çağırın, içinize atmayın, rahatsızlanmaya zemin hazırlamayın. İçinizdeki isyanı susturmayın. Vermekte zorlandığınız bu kararla, evliliğinize kıyamamakla aslında kendinize kıydığınızı görün istiyorum kelimelerimle. Sevginin, saygının, arzunun kaybedildiği bir hayatı yaşayamaya neden devam edeceksiniz? Kaderinize küsmek kahretmek için mi, bu hayatı yaşamak için mi onunla evlenmiştiniz? Eşiniz şu anda yanınızda yaşıyor olsa da kalbinizde af etmediğinizi gördüm. Kırılan bir kalbiniz, susturamadığınız öfkeniz var, bunlarla aynı evin içinde yaşıyorsunuz. Yüreğinizde açmış olduğu yarayı, varlığı kapatmaya, iyileştirmeye yetmemiş. Bundan sonra da kalbinizde eski yerini bulamayacak. Estirdikleri yelle yüreğinizden sevgisi uçup gitmiş, bir cesarete kalmışsınız.
Boşanmak kararı çok zor ulaşılan bir karardır. Ah, inanın içim gider bunu söylerken ama kendinize bu eziyeti yapmayın. Eşini sevmediğini anlayamadığı için senelerini harcayan kadınlar biliyorum. Evliliğe girmesi kolaydır, bu hayalle genç kızlar büyür. Bir güzel söze, güzel vaatlere tutulurlar ama çıkması, işte o çok zordur kadınlar için. Tutukludurlar, evli kalmaya işlenmişlerdir senelerce. Bu işlenişi içinden atmak, kendini, toplumu aşmak ne kadar zor. İşte bütün bunların esaretinde bu noktaya gelseler bile bahanelere tutunup evliliklerinde kalmaya çabalarlar ama adı üstünde bahaneler kendini kandırmaktan başka bir işe yaramazlar. Sadece süreci boş yere uzatmaya yararla. Zaman kaybı yani, ama yine de haklı olarak elinden geleni yapmanın rahatlığını hissetmek isterler. Sizinki gibi “sabır” derler, “biraz daha” derler. Siz kendinizi “bu evliliği yürütebilirim” diye daha ne kadar kandıracaksınız? Çevrenizden mi utanıp çekiniyorsunuz? Bekar bir kadın olarak yaşamaktan mı korkuyorsunuz? Ondan çocuğunuz var diye mi bu evliliği istemeye istemeye çekeceksiniz? Siz gerçekten güçlü bir kadınsınız, bunların hepsini aşabilecek kadar güçlü... Niye görmüyorsunuz, bu evlilikle yaşlanmanız gerekmiyor. Bu evlilik sizin kaderiniz değil. Siz devam etmek isterseniz devam edecek, istemezseniz bitecek ve kendinize bir şans daha vereceksiniz, daha akıllı daha bilinçli olarak. Bunu çok görmeyin kendinize.
Çocuğunuz adına endişelenmeyin. Uzakta olsanız da güveneceğiniz bir aileniz var, sizi yetiştirmişler. Çocuğunuz ona vereceğiniz imkanlarla büyüyecek. Siz, eminim, tüm boş vakitlerinizde onunla dolu dolu saatler geçirecek, aradaki boşluğu kapatmak için elinizden geleni yapacaksınız, bundan hiç kuşkum yok. Hayallerinizle geleceğinize, kariyerinize odaklanarak hayat yolunuza çocuğunuzla devam edin. Yarın neler getirir, bilinmez. İyi ki yarınlarda ümitler var ama bugüne hakkını vermezsek yarına ümidimiz olmaz, değil mi?
Hadi cesaret, sevgili kızım! Cesaret olmazsa insan bir yere varamaz.
Sevgiler, sevgili okurlarım...
YORUMLAR