Eşim eve gelmiyor...

Merhaba Yeşim Hanım,

Öncelikle sizi çok seviyorum. Nereden başlayacağımı bilmiyorum bu yüzden kısa ve öz anlatmak istiyorum. 18 yaşımda yetiştirme yurdundan çıktıktan sonra devletin sayesinde bir iş sahibi oldum. Sonra biriyle tanıştım ve ne olduğunu anlamadan onların ailesinin içinde buldum kendimi. Doğu şehirlerinden birinde yaşıyorum. Kocam ilk başlarda benimle çok ilgileniyordu, çok seviyordu. 1 yıl oldu ama ben ondan evlenmeden önceki verdiği sözleri, vaatleri göremiyorum. Eve gelmiyor, geldiği zaman sürekli kavga ediyoruz. Aramızda hiç iletişim yok ve maddi sıkıntıları ortaya atıyor sürekli... Bana ne önerirsiniz?


Yeşim Tijen'in cevabı:

Bilmem gerekenleri bilseydim

Hiçbir şeyi önemsemezdim

Şu gelip geçici ömrümü

Hevesim uğruna heba etmezdim

- Hasan Karataş


Ben de sizleri çok seviyorum sevgili okurum, bana güvenerek, inanarak yaşamlarına dahil eden sizleri seviyor ve çok önemsiyorum. Yegane amacım, sizlerin yaşamındaki sorunlara önerilerimle çözüm olabilmek. O yüzden de yeni yılın bu ilk yazısını hazırlarken yazdıklarımın sizin yolunuza ışık olup aydınlatmasını istiyorum. Yetiştirme yurdunda yaşayıp size verilen iş imkanıyla hayata tek başınıza mücadeleye başladığınızda eksik olan, en büyük ihtiyacınız olan sevilmek duygusuyla karşılaştığınızda önünü arkasını düşünmeden kendinizi kaptırdınız. Devlet sizi okutmuş, devletimiz var olsun yuvanız olmaya çalışmış ama dört duvarla, içinde yemekler de pişse yuva olunamıyor. Bu aileleriyle yaşayan birçok kişi için de bu şekilde olabiliyor. Yuvada olması gereken en önemli unsur sevgi. Büyütülemiyor, paylaşılamıyorsa dört duvar yuvaya dönüşemiyor. Sadece barınılıyor. Yoksa bu kadar erken yaşta iş hayatına başlar başlamaz 18 yaşında birine eş olmayı tercih etmezdiniz. Onu tanıyınca işte bana eş dediniz. Yaşamınızın en önemli tercihini bilinçsizce kullandınız. Neden acele ettiniz, bir yuva arıyordunuz. Evet devlet size iş verdi bundan sonra başının çaresine sen bak dedi, daha küçük demedi, benim görevim buraya kadardı dedi. Anne, babanın görevi hiç biter mi, bitmez. Ailelerin birçoğu için bu böyle. Kendileri yaşadıkları sürece evlatlarına sahip olmaya çalışır, imkanlarınca sorumluluk duygularınca,sevgilerince bu desteği gösterirler ama devlet benden bu kadar diyerek işin içinden çıkabiliyor. Yaşına, hayata karşı tecrübesizliğine hiç bakmadan hayatın acımasız kollarına büyüttüğü çocukları zamanı geldi diyerek bırakıveriyor. Kendi kendinizle, şaşkın kalakalıyorsunuz. Oysa bu tek başına kalma döneminde de devlet küçücük yaştaki bu gençlerin en azından ayaklarını yere basana kadar arkalarında durmalı ki, korkmasınlar, kendilerine güvenebilsin, doğru yolda yürüyebilsinler. Tabii bunlar çok derin konular ama olması gereken kısaca bu emanete iyi sahip çıkmak, emaneti güven kazanmış bir durumda hayata teslim etmek.


Size önerime gelince evliliklerde kişilerin ellerinden geleni yapmalarından yana olan biriyim. Elinden gelenden sonrasında bir şeyler değişmiyorsa gönü rahatlığıyla gidebilmektir. Kimse kimseyi ömür boyu taşımak zorunda değil, herkesin ederi, verdiği değer sizde yaşattığı sevgi, saygı kadar olmalı. Ötesi acizlik ve aptallıktan başka bir şey değil. Sizin konunuz da eşiniz sorunu maddiyat olarak sunmuş olsa bile sorun sadece maddiyat değildir. Karakteriyle bağlantılı. Kuşkusuz maddiyat yaşamları etkiliyor, enerjileri tüketiyor ama diğer yandan kişilerin hayatlarında birbirlerine karşı sevgi, saygı ve değer varsa bunlar da enerjidir. Tutuşturan, ateşleyen enerjidir. Biri alırken öbürü yeniden enerji doldurur. Yeter ki yüreklerde birbirine karşı sevgi olsun. Sevgi, artı sorumluluk duygusu. Karşınızdakine verdiğiniz değer... Bunlar kişide yoksa eşittir eşiniz olur. Eşiniz kendince sizi sevmiş ve evlenmiş. Her evlilik büyük aşklarla yapılmıyor, bazen cinsel arzunun tetiklemesiyle bazen evliliğe hevesle bazen sevdiğini sanmakla bazen evlenmiş olmak içinde yapılıyor. Bunların hepsi yanlış hesaplar, doğrusu karşılıklı uyum denklik ve sevginizden ve karşınızdakinin sizde ki değerinden emin olmak. Sizin evliliğiniz, eşinizin bu yoksunlukları yüzünden bu durumda. Bu duyguları ona yükleyebilir misiniz? Hayır yükleyemezsiniz ama siz bu evlilik için kendinizce elinizden geleni yaparak ileri de gelişebilecek durumlara karşı sorumluluğunun yükünü taşımazsınız. Size yazımın başında bir evin yuva olmasından bahsettim. Yuva yapmak kadının işidir. Bu sıcaklığı vermek emekle, sevgiyle olur ve sabırla. Siz şimdi çok genç olmakla beraber eşsiniz. Eş olmak, kadın olmak bunlar aynı şey gibi kulağa gelse bile aynı şey değildir. Nice eş vardır ki hasbelkader eştir ama kadın değildir. Kadın olmak kendini tanımakla, kendine güvenmekle, kendini eğitmekle, önemsemekle, değer vermekle, kendine saçından tırnağına özen göstermekle başlar, devam eder... Kadın olmak sıcaklıktır, sevgidir, cinsellik ve şefkattir. Kadın olmak hepsi olurken aynı zamanda dikte durabilmektir. Yeri geldiğinde kendi kişiliğini ortaya koyabilmektir. Zor mu gözüküyor? Zor değil bunları yapmayı kendinize borçlusunuz. Hayata kadın olarak geldiyseniz, hakkını vereceksiniz. Hem kendinize, hem eşinize bu kadınlığınızı yaşattıkça akıllı bir adamsa, size değer veriyorsa sizi kaybetmemek için kendi kendini değiştirecek. Değişmezse siz güçlendikçe, hayata karşı bilinçlendikçe onun yanında kalmayı zaten istemeyeceksiniz. Yani aslında çözüm onda gibi zannetseniz de çözüm sizde. Aklınızda... Sizin yalnız olmanız, sahipsiz olmanız onun işini kolaylaştırmış olabilir ama bu sahipsizlik sizi korkutmasın. Aklınızı kullanarak güce de sahip olabilirsiniz. Bunun için kendinize, geleceğinize mümkünse dışarıdan okuyarak yatırım yapın. Bunu yapmak zor ise meslek kursları açılıyor belediyelerce bunlara mutlaka gidin ücretsiz olması lazım. Gününüze hakkını vererek yaşayın ama yarınlarınızı daima düşünün. Bütün bu üstü kapalı geçtiğim ama ima yoluyla anlattığım konulardan sonra size geleceğinizde var olacağından tereddütünüz olan birinden çocuk yapmamanızı önereceğim. İlk önce eş sorumluluğunu taşıyarak kendini ispatlamak zorunda. Sizin zorunluluğunuz ise çalışmak. Çalışmak zorundasınız. Kadının en büyük garantisi günümüzde işidir. Kadın çalışma hayatıyla hem kendini hem hayatını değerli kılar. Söz hakkı olur. Çalışmaktan asla vazgeçmeyin. Vaatlerine gelince vadetmek kolay bir şeydir onun içinde vaattir. Gerçekleştirmek o apayrı bir durumdur, karakter sahibi olmayı gerektirir.


Sevgiler…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Eşim kedine ve okadına ev tutmuş ve ben bunu yeni öğrendim ne yapayım eşim benim bildiyimi bilmiyor çok kötüyüm
    CEVAPLA
  • Misafir yuva yapmak kadının görevi değildir, böyle diye diye kadınların tek görevi hayali evlilikten başka bişey olmuyor, evliliği iyi gitmeyince yuvamı yapamadım diye sucluluk hissedip ayrılamıyorlar bile.. bari siz yapmayın ya.. böyle tavsiyeler vereceğinize kadınlara vizyon katın.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.