Duyularla öğrenmek…
İnsanı diğer canlılardan farklı kılan akılcı kararlar verebilme, mantık yürütebilme, plan yapabilme, önceliklerini belirleyebilme gibi zihinsel beceriler beyine dış dünyadan gelen bilgiyle beslenirler. Dış dünyadan bilgi akışı ise duyular aracılığıyla gerçekleşir. Bireyin tüm entellektüel, duygusal ve sosyal yetkinlikleri duyular aracılığıyla bilginin zihinsel süreçlerde işlenmesi sonucu oluşur.
Yaşamın ilk yılları hem beyin gelişimi hem de duyuları kullanma becerilerinin gelişimi açısından son derece kritik bir dönemdir. Doğumdan itibaren çocuk cisimleri ağzına alarak, seslerini dinleyerek, dokunarak, gözlemleyerek, kısacası duyuları etkin olarak kullanarak tanır ve anlamlandırır.
Bu dönemde çocuğun sosyal, duygusal, zihinsel, fiziksel ve dil gelişimi için duyusal olarak uyarılması, farklı duyu kanallarını stimüle eden uyaranlarla karşılaşma fırsatını bulması gerekir.
Erken çocukluktaki kritik gelişim dönemlerinde duyularını etkin olarak kullanma fırsatını bulamayan çocuklar çevrenin kendilerine sunduğu bilgilere yeterli duyarlılığı gösteremezler. Duyusal farkındalıklarının düşük olması sonucunda zihinsel süreçleri de optimum gelişmeyi göstermez. Bu nedenle günlük yaşamda duyu gelişiminin desteklenmesi, erken çocukluk dönemindeki eğitim programlarına duyu gelişimi çalışmalarının entegre edilmesi çocuğun tüm alanlardaki gelişiminde hayati önem taşır.
Günümüzde okul öncesi eğitimde çocuklara duyularıyla öğrenmeyi destekleyen pek çok fırsat sunulur. Kum ve suyla oynamak dokunma duyusunu, müzik aktiviteleri işitme duyusunu, renkli sanat çalışmaları, renk renk oyuncaklar görme duyusunu, ara öğünlerde sunulan değişik atıştırmalıklar tad almayı geliştirme fırsatıdır çocuk için.
Montessori metodu bu yaygın uygulamaların ötesinde, duyu gelişimine sistemli bir yaklaşım getirir. Bu programdaki uygulamalar ve bu uygulamalarda kullanılan materyaller doğal gelişim sürecinde öğrenmenin duyuların sağladığı bilgi akışına bağlı olduğu gerçeği dikkate alınarak tasarlanmıştır.
Montessori duyu çalışmaları çocuğun çevresindeki uyaranların özelliklerini doğru algılamalarını, tanımlayabilmelerini, uyaranlar arası farklılıkları belirleyebilmelerini sağlar. Çalışmaların amacı bu özellikler arasındaki en küçük farklılıkları dahi ayırdedebilme becerisini geliştirmektir.
Maria Montessori rafine bir algı sistemi için sadece 5 temel duyunun hedefleyen çalışmaların yeterli olmayacağını görmüş, temel duyuları bir arada kullanan veya bu duyuların alt gruplarını oluşturan kinestetik, termik, stereognostik ve barik duyuların gelişimini de hedeflemiştir.
Kinestetik duyu çocuğun kasları aracılığıyla vücudu ve hareketleri ile ilgili farkındalığını sağlar. Emekleme, yürüme, daha ileriki yaşlarda bisiklete binebilme becerisi gibi beyin kas koordinasyonunu gerektiren beceriler kinestetik duyunun sağladığı bilgi akışı ile gelişir. Termik, stereognostik ve barik duyular ise dokunma duyusunun üç farklı boyutudur. Termik duyu çalışmaları dokunma duyusuyla oluşan ısı algısını rafine etmeyi hedefler.
Termik duyuyu dokunmadan farklılaştıran özelik ısının sadece dokunulan noktada değil bu noktadan vücuda yayılarak algılanmasıdır. Stereognostik duyu bir cismin boyut ve şeklini görme duyusunu kullanmaksızın, dokunarak tanımayı sağlayan duyudur. Bir cismi steregnostik olarak algılamak çocuğun zihninde o cismi resmetmesini sağlar. Dokunarak alınan bilginin görselleştirilmesi sürecinin gerektirdiği zihinsel çalışma çocuğun zihinsel becerilerinin gelişimine büyük katkı sağlar.
Barik duyu ise ağırlık ve basınç algısı ile ilgilidir. Barik duyu çalışmaları çocuğun cisimlerin ağırlık ve yüzeyler üzerinde oluşturdukları basınç farklılıklarını ayrıştırabilmesini hedefler.
Çocuğa duyu gelişimi için gerekli uyaranların sunulduğu bir ortam ve bu uyaranlarla deneyimler yaşama fırsat verilmelidir. Çocuk doğal bir merakla etraftaki uyaranlara yönlenecek, bu uyaranlara dokunmak, onları ağzına almak, sallamak, yere atmak isteyecektir.
Çocuk için tehlike içermeyen her durumda onun bu merakını gidermesine izin vermek gelişimini olumlu destekler. Çocuklar duyularını hassaslaştırmak için aynı şeyi tekrar tekrar yapma ihtiyacını hissedebilir.
Ebeveyn zaman zaman defalarca tekrarlanan bu hareketleri durdurma gereğini duysa da çocuğa izin vermeli ve tekrarın çocukta başarı ve o beceriye hâkimiyet duygusunu geliştirdiğini unutmamalıdır.
Duyu gelişimi çocuğun çevresini daha iyi gözlemlemesini, çevrenin kendisine sunduğu bilgileri doğru algılamasını, detayları fark edebilmesini ve tüm bu bilgileri zihinsel süreçlerinde etkin bir şekilde kullanabilmesini sağlar. Duyu gelişimini destekleyen her aktivite çocuğun aynı zamanda bellek, dikkat ve konsantrasyon becerilerini destekler ve hayat boyu ihtiyaç duyacağı pek çok zihinsel becerinin alt yapısını oluşturur.
YORUMLAR