İnsanız, zorlanıyoruz

“Artık dayanamıyorum” dedi küçük yaştaki bir yakınım, üç gün önce.

“Artık dayanamıyorum” dedim birkaç gün önce.

“Artık dayanamıyorum” dedi bir arkadaşım, iki gün önce.

ve dayandık. Hala buradayız.

İş yeri kapanan, sevdiği ölen, malum hastalığı üç kere geçiren, düğünü iptal olan, şiddet gören, kronik hastalığa tutulan, eğitim-öğretim göremeyen… Örnekleri saya saya, örneklere tutuna tutuna azgın bir nehirde yol alıyoruz. Örneklerin kendisi “Peki ben ne yapayım?” diyor. Utanıyoruz. Zorlandığımız için utanıyoruz. İtiraf edemiyoruz. Deliliğin sınırından şükür cümleleri çekip alıyor. Ne var ki bu gerçek bir avuntu olamıyor.

Bir yandan sürekli değişen zeminde yerimizi bulmaya çalışıyoruz. Diğer yandan gündelik hayatı kotarmaya çalışıyoruz. Söylenenlere göre, psikolojik dayanıklılığımız esnek olmamıza bağlı. Mücadele ederken kırılmamak için esnek olmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu ihtiyacın farkında değiliz ama organizma böyle işliyor. Zorluklara dayanmak için psikolojik dayanıklılık geliştirirken duygusal savunma mekanizmalarımızı işletiyorsak vay halimize ki çoğunlukla bunu yapıyoruz. Çocukluk yaralarımıza, yaşantıların bugünkü etkilerine, psikolojik şemalarımıza eğilmediysek her bir yaranın kabuğu sertleşiyor. Halimiz neyse, iyice katılaşıyoruz. Yaraların altına bakarsak da zorlanıyoruz, her türlü…

Anlamaya çalışmak, formüle etmek, uğraşmak, mücadele etmek, oldurmaya çalışmak hem fizik gücü gerektiriyor hem de mental yük getiriyor. Bunlar sinir sistemini sık sık savaşma/kaçma veya donma haline sokuyor. Ben böyle anları fark ettiğimde, fark etmiş olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Bu fark ediş, adeta bulutların aralanıp üzerime ışığın indiği bir an oluyor. Bana verilen bu şansı kullanmanın en iyi yolu, dünyaya geldiğimde içgüdüsel olarak bildiğim ilk şeyi yapmak ve nefes almak. Ancak bu sefer, o anı yeni doğmuş bir bebeğin nefesle karşılaşması gibi yaşamıyorum. Bilincimi devreye sokuyorum ve farkındalığımı, nefesi nasıl verdiğime getiriyorum. İşte o anda tek yapabildiğim şey bu. Bunu yapabildiğimi görmek -nörobilimciler çok daha iyi izah ediyor olsa da- beynimde güvenliğe dair bağlantıları hareketlendiriyor. Bu güvenlik hissi ile sanki yeniden şarj oluyorum.

Bir an durup nefes almak ve nefes vermek, o anda yapabildiğimiz yegâne şeyin o olduğunu hatırlatan, bizi hem aciz hem de kontrol eden olmak arasında götürüp getiren mucizevi bir pratik.

Nefes alıp verme anlarını yaşarken aklıma düşünceler yine üşüşmeye başladığında hem kafamın içinde hem de dış koşullarda üzerime gelen dünyaya şunu söylüyorum: “Şu anda bu kadarını yapabiliyorum.”

Eğer sıkışıklık, hayal kırıklığı, bıkkınlık, tükenmişlik, yorgunluk ve usanma hali artık gündelik temeliniz, çayınız-çorbanız haline geldiyse birer dakikalık, birer kelimelik, birer nefeslik molaları arttırmanın zamanı gelmiştir. Hele ki hal ve hareketlerinizde, düşünce sisteminizde yoğun bir çaba göze çarpıyorsa molalar artık elzem demektir. Kişinin o anki halini fark etmesi, adını koyabilmesi, bunun üzerine yapıp yapamadıklarına değil de o anda sadece nefesine odaklanabilmesi büyük adımdır, hafife almamak gerekir. Eğer bunları yapabiliyorsanız veya yapar hale gelebiliyorsanız, harikulade bir iş başarıyorsunuz demektir.


Kendinize veya karşınızdakine bir tek kelime söyleyin ve o kelimeye bir an alan tanıyın. Bir nefes alın, bir nefes verin ve kelimenin etkilerinin tadını çıkarın.

“Zorlanıyorum.”

Zorlanıyorsanız bunu söyleyiverin. İster nefes verirken içinizden söyleyin. İsterseniz sizden bir şey istendiğinde ve beklendiğinde söyleyin. Bir şey yapmanız gerekirken kendi kendinize söyleyin. Durumunuz neyse söyleyin. Kendinize bir dakikalık alan açın. Nefes alın, nefes verin. Hala bu dünyada yaşayan bir insansak iyi haber şu ki nefes alabiliyoruz. O zaman bundan faydalanalım.

İnsanız. Bu aralar böyleyiz.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.