Anneler holding başına!
Ben başarıyla ciddi anlamda beslenen biriyim. Ama güzel bir huyum var, bu duygum kendime odaklı değil, sonuca odaklı da değil. Gösterilen emeğe sevinirim.
Herkesin başarısıyla mutlu olurum. Hiç tanımadığım birinin hakederek aldığı terfiye öyle bir keyiflenirim ki bir anda güçlendiğimi hissederim.
Dünyayı böyle yorumlamamız gerektiğine inanırım, bir gün biri başaracak, bu başarı hepimize iyilik getirecek, bir diğer gün başka biri ve bu şekilde sıra başkasının başarısına kendisininmiş gibi sevinebilen ve çalışkan olan herkese gelecek.
Ülkemizde ne yazık ki henüz kadınlar gerçek potansiyellerini ortaya çıkartamadılar. Bu nedenle aradan sıyrılıp erkek egemen iş hayatında ismini en üstlere yazdırtabilen kadınların başarılarına ister istemez erkeklerinkinden daha başka bir hayranlık duyuyorum.
‘’Kadın’’ın arkasındaki ve yanındaki kadınlarla daha da güçleneceğini biliyorum.
Yakın bir zamanda, iş hayatında söz sahibi olan, üst düzey kadın yöneticilerin biraraya gelip fikir alışverişinde bulundukları öğle yemeklerinden birine davet edilmiştim.
Gazetelerde kariyer basamaklarını birer birer tırmandıkça haberlerini sevinçle okuduğum pekçok kadınla bir “Power Lunch’’ta buluşmak çok keyifliydi.
İşte bu hafta bu değerli kadınlardan birinin Milliyet Gazetesi’nde okuduğum söyleşisiyle ilgili bir şeyler paylaşmak istiyorum.
Türkiye Citibank’ın ilk Türk genel müdürü olan Serra Akçaoğlu, röportajında “Evimiz bir holding gibi, annem de CEO’muz’’ demiş.
Annesinin, kardeşinin ve kendisinin başarısındaki payını samimiyetle anlatmış. Ve çok espirili bir şekilde de bitirmiş: “Annem bu kadar yatırımı başka iki insana yapsaydım herhalde devlet başkanı olurlardı.” diyor. “Şimdi bu hedefi koymasından korkuyoruz’’.
Gerçekten gıpta ettim anlattıklarına ve ister istemez kendimi düşündüm.
Ailedeki anne figürü çok önemli. Hedef gösteren, kontrollü annelerin çocukları hayatta daha sağlam adımlarla ilerliyor.
Sadece hedef göstermekle iş bitmiyor şüphesiz, olabildiğince destek olmak gerekiyor. Ben de anneme iş hayatımın tümünü borçluyum diyebilirim.
Üstelik kariyer sahibi pek çok arkadaşımla da konuştuğumda, başarıya giden yolda annelerinin fedakarlıklarını hepsi minnettarlıkla anlatıyor.
Ben iş hayatından ayrılalı neredeyse iki sene olacak. Geçen bu süre zarfında etrafıma ‘’Kendimi holding yönetir gibi hissediyorum.’’ dedim defalarca. Serra Akçaoğlu’nun röportajını okudukça “Doğru bir duyguymuş hissettiğim’’ diye düşündüm.
Evde olan annenin daha da kontrollü olması gerekiyor, okul sonrası çocuklara kapıyı açmanın huzuruyla iş bitmiyor. Siz ne yapıyorsanız birebir kopyalanılacağınızı bilerek davranmalısınız.
Güler yüzlü olmalısınız, hangi şartta olursa olsun üretmelisiniz, okumalısınız, oturuşunuza, kalkışınıza, yediğinize, içtiğinize dikkat etmelisiniz, spor yapmalısınız, disiplinden ödün vermemelisiniz, hiçbir programı aksatmamalısınız ve tüm bu kontrollü yaşamın içinde çocuklarınızla eğlenebilmeli, yeri geldiğinde arkadaş olabilmelisiniz.
Kontrollü “Kaplan’’ anneler, emek harcayarak basaran çocuklar… Buna inanıyorsanız, Amy Chua’nun Türkçe’ye çevrilmiş ‘Kaplan Annenin Zafer Marşı’ isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Her annenin kendi doğrularına göre hayatına uyarlayabileceği anne deneyimleriyle dolu bir kitap.
Amaç biz annelerin yapamadıklarını çocuklar üzerinde uygulamak değil, aksine çocuklarımıza sonsuz bir güven duyarak onların yapabileceklerinin belli bir süre yöneticisi olmak.
Bir nevi ‘Holding’in sorumluluğundan kaçmamak…
>>Enginar salatası tarifi için tıklayınız...
YORUMLAR