Korkmayan var mı?
Tarih kitaplarının yazacağı, zorlu, endişe, korku dolu günlerden geçiyoruz.
Korkuyoruz. Bilgi kirliliğinde boğulmamaya çalışırken sadece resmi hesapları takip ediyoruz ancak doğruluk payından emin olmamamıza rağmen gelen mesajlara da kayıtsız kalamıyor, iki kat artan korkuyla baş etmeye çalışıyoruz.
Ben bu yazıyı yazarken Türkiye’de şu an vaka sayısı 18. Yayınlandığı zaman geometrik artmamış olacak umarım. Az önceki yeni habere göre de “81 ilde, tiyatro, sinema, konser salonu, düğün salonu, lokanta/kafe, kahvehane, internet kafe, her türlü oyun salonları, her türlü kapalı çocuk oyun alanları yüzme havuzu, hamam geçici bir süreliğine bugün saat 24:00 itibariyle durdurulacak...” Birçok yer kapatılıyor ancak iş yerlerinin büyük kısmı açık. İnsanlar korkuyla işe gidip geliyor. Haberleri elimiz titreyerek açtığımız da bir gerçek. Şu anda zaten herkesin mesaj kutusunda olan istatistikleri, ihtimalleri yazmak değil amacım.
Sosyal medyada bunları paylaşmayı sevmiyorum. Herkes birbirini korkuturken ben evden çıkmadığımız hayatı paylaşmayı tercih ediyorum. Oyunlar, ev işleri, yemekler… Çoğunlukla “ne güzel oluyor, kafamız dağılıyor paylaşımlarınla” yorumunu alıyorum ancak işte arada bir de “Sen ne anlarsın ki” mesajları geliyor. Gelsin. Sosyal medyada kimseyi mutlu etmek mümkün değil. İnsanların klavye kahramanlıklarını engellemek de keza… Takmıyorum da zaten.
Benim de işlerim bir bir erteleniyor. Başka zaman olsa kahrolurdum ama şu an ülkece bu günleri atlatalım her şey düzelecek diye düşünmek istiyorum. Öyle de düşünüyorum. Şu anda işim iptal oldu diye oturup karalar bağlamanın bana hiçbir faydası yok, zararı var. Binlerce, hatta on binlerce kişi aynı durumda. Birçok sektör büyük zorluk çekiyor. Şimdi kendi iptallerimi düşünmem cidden doğru olmaz.
Sürekli motive etmeye çalışıyorum kendimi. Irmak’la zaman geçiriyoruz, ders tekrarı yapıyoruz film izliyoruz, kitap okuyoruz, ev işlerini beraber yapıyoruz. 70 metrekare evdeyiz. Balkon yok. Bahçeye insek hava soğuk. Sahile gidebiliriz kimseyle temas etmeden paten kayabiliriz ama hava çok soğuk işte. Bir üşütsek, bir öksürsek yaşayacağımız korkuyu hayal edebiliyor musunuz? Onları korumak için bir haftadır annemlerle görüşmüyoruz. Neyse ki babam ikna oldu, dükkanı açmıyor.
Aslında böyle rahat görünüyorum da yaşadığım endişeyi korkuyu bir ben bilirim. Aklımdan geçen senaryolardan kaç korku, kaç gerilim filmi çıkar… Önlemlerin alındığını düşünüp rahatlatıyorum kendimi. Gün içinde bu konuyu telefonda konuşmak istemiyorum, Irmak geriliyor, daha da korkuyor.
Hiç olmadığı kadar temizlik yapıyorum. Zaten ben yapıyordum ev işlerini de şu anda yaptıklarıma kendim bile inanamıyorum. Sirkeli sular kolonyalar… Bir yandan “Sakin ol Şebnem” derken, sürekli doktor arkadaşıma sorular sorar ve çıkmam gerektiğinde dediklerini bir bir yaparken, diğer yandan da ciddi panik yaşıyorum.
Arada derede kayboluyorum. Tıpkı sizin gibi. Tıpkı herkes gibi. Toplu taşıma işe işe gitmek zorunda olan, işe gitmeyen ancak eşi her gün gidip gelen, kendi çalıştığı için çocuğuyla olamayan, işleri tepe taklak olan herkes gibi… Herkesin korkusu başka. Bu korkuları, yaşanan zorlukları karşılaştırmak yerine herkes birbirine destek olmayı denese, en azından bu konudan yara almayacağız.
Yine de söylediğim gibi panik mesajlarını paylaşmayı da yaymayı da sevmiyorum. Herkes korkarken yalan yanlış bilgilerle insanları germek son isteğim. Kişisel gelişim kitapları okuyor, sakin kalmak için ne yöntem varsa deniyorum. Yoga da dahil buna.
Bugünlerin bir an önce geçmesini diliyorum. Herkes gibi. Dünyadaki korkunç tablonun düzelmesini, ülkemizin bu tabloya dahil olmamasını can-ı gönülden istiyorum.
Zaten farkındaysanız, yazamıyorum. Diğer yandan haberlere baktığım için moralim giderek düşüyor ve yazamıyorum. Aklımdakileri aktarabildim mi, emin değilim. Karmakarışığım… Belki de yazmamak en doğrusu. Geçecek. Evet. Bunlar da geçecek…
Bilgisayarı yeniden açtığımda daha kötü haberlerle karşılaşmamak dileğiyle diye bitirsem…
YORUMLAR