Anne kaçamağı da lazımmış

Bangır bangır yazdım geçen hafta sosyal medya hesaplarıma, ilk kez baba kızı iki gün bırakıp şehir dışına gideceğimi. Neden yazdım? Her zamanki gibi paylaşıp rahatlamak için. Hani benim gibi anneler varsa görüp rahatlayacağım. Zaten bana “iyi ki yazıyorsunuz rahatlıyoruz” yorumları geliyor da, hepsi karşılıklı işte. Ben de rahatlıyorum. Ben de kendimi yalnız hissetmiyorum.


Cuma sabahı çıktım evden, Pazar gecesi döndüm. Hani aslında uyuyamayacağım, gece uyanacağım “e yanımda kimse yok” diye düşüneceğim sandım. Öyle olmadı. Belki yorgunluktan belki de babasıyla olduğunu bilmemden dolayı deliksiz uyudum. Hatta yattığım gibi kalktım. Ki normalde dön dön uyuyamam! Yanındaki annem bile olsa, babasından başka biriyle olması benim uykum kaçırırdı. Bu arada ilk kez iki gün bıraktım diyorum da, biliyorum klinik vaka olduğumu. Çünkü kızım yedi yaşında.


Daha önce tüm gün iş için yalnız bıraktığımda, plan yapmıştım. Şu etkinliğe katılabilir, şu tiyatroya gidebilirsiniz diye. Yine tonla etkinlik buldum da sesimi çıkarmadım. Hatta Arkın “şuraya gideceğiz” dediğinde ses etmedim. İçimdeki kadın “hava güzel orada ne işleri var” dese de.


Döndüğümde bana en çok sarılan tahmin ettiğim gibi Irmak olmadı. Sarıldık, gözü elimdeki hediye torbasındaydı. Dedim “Hediyeyi merak etmen beni özlemediğin anlamına gelmez. Rahat ol. Koş aç peki.” Asıl Arkın’dan böyle bir sarılma beklemiyordum. Artık ya özledi, ya çok şükür geldi dedi, bilemiyorum. Kurcalamadım. Özledi diye düşünmek iyi geliyor. Hatta “İş iyi miydi” dedikten sonra “Eğlenmişsindir umarım” cümlesi böyle içimi hoplattı. Sarılasım geldi.


Sordum, “Neler hissettin” dedim. İlk cevabı “Eğer küçük olsaydı zorlanırdım fakat yedi yaş tatlıymış” dedi. E onu ben de biliyorum! Yıllardır anne kız baş başa nerelere gittik, her yaşı ayrı yazarım! Bezli olsa, yemek seçtiği dönemde olsa, uyku saati olsa, puset olsa, durum başka olurdu… Ne hissettin bana yazar mısın diye sorduğumda aşağıdakiler geldi.


“Gönül rahatlığıyla birlikte gezip tozmaya başladım. Çantasını yap, üstüne bir şey dökülür mü derdim yok. Dökülse de işlemler çok daha kolay. Çantasını da kendisine hazırlattırıyorum. Kritik konu dışarıda tuvalete götürmek. Yakın zamanda kendi başına girip hijyenine dikkat edebileceğini umut ediyorum.Birlikte spor yapabiliyoruz. O bisiklet, ben yürüme koşu karışık gayet iyi tempo tutuyor. Aynı yaş grubunun olduğu bir arkadaş topluluğunda gönül rahatlığıyla bırakıyorum. O onlarla, ben arkadaşlarımla takılabiliyorum. Oynadığımız oyunlar gelişti. Miniş diye tutturmuyor. Satranç, Abalone gibi akıl oyunları oynayabiliyoruz. Barbie aldırıyor annesine ama çok zevk aldığını sanmıyorum. Kafa geliştirici oyunlar almaya sonuna kadar varım gerisi para tuzağı ve gereksiz geliyor.”


Yine bana laf gelmiş. O halde buradan yazayım: Barbie alıyorum çünkü çok oynuyor ve ben de seviyorum. Hem de çok seviyorum. Yani almaya devam edeceğim. Evdeki kutu oyunlarının yarısından fazlasını da benim aldığımı hatırlatıp gözlerinden öperim canım.


Ah bir de yakın zamanda da herhangi bir yerde kendi başına tuvalete giremez. Bu kadar çok şey duyduğumuz bir ortamda tek başına tuvalete göndermemiz mümkün değil canım. Ayrıca arkadaşlarınla takılmayı da eklediğin için beni şaşırtmadım. Ancak haklısın, ben de aynısını hissediyorum.


Ve… Neymiş? Bundan sonra gerek iş gerek kendim için küçük kaçamaklar yapabilirmişim. Evdeki herkese iyi geliyormuş. Babalar “yapamam” dedikleri her şeyin altından güzel bir şekilde kalkıyormuş. Neymiş? Bu zamana kadar beklediğime yanmalıymışım…



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.