Çocuğa saygı…
Birkaç aydır her fırsatta Irmak’ı alıp bir yerlere gidiyorum. Okuldaki bir kulübün turnuvası için Kuşadası, sonra Lüleburgaz, Eskişehir, Kapadokya… Hatta bu yazıyı da Kapadokya’dan yazıyorum. Hazır taze taze bir şey yaşamışken…
Ihlara Vadisi’ne gittik, 300 küsur basamakla iniliyor. Birimiz önde, birimiz arkada, ortada Irmak. (Hani birimiz önde gidiyor ki, düşerse üstümüze gelsin koruyalım diye…) Yavaş yavaş iniyoruz basamakları. Çok kalabalık zaten, istesek de hızlı olamayız. Vadide de ortamıza alıp yürüdük hep. (Bu da başka yazı konusu olsun da birkaç cümle eklemek istiyorum. Önümden su yılanı geçti. Normalde zıplamam lazım korkudan. Aman Irmak korkmasın diye cılız bir çığlık atmakla yetindim. Keza o da o sırada sineklerden kaçmakla meşguldü.)
Neyse, aradan bir aile çıkıyor. Kenarda bir yerde durmuşlar. Önde baba, arkada kucağında bebek ile anne. Baba, benim önüme atladı. “Pardon” demek yok, “bir dakika” demek yok. Arkadan da anne fırladı, Irmak’ın yolunu kesti. Dengesi bozuldu çocuğun. Her zamanki ben, tutamadım kendimi. “Annesin, kucağında çocukla yürüyüp başka çocuğun önünü kesiyorsun. Sıfır saygı” diye bağırdım arkasından. Döndü baktı. Ne işe yaradı? Hiç…
Sonra indik vadiye. Çekirdek kabukları, pet şişeler, tenekeler… Özellikle manzara kısmı. Hani izliyorlar ya film gibi, çıt çıt çekirdek çitleniyor. Görevliler var. Temizliyorlar. Onların yaptıkları nereye kadar? İnsanların temiz olması gerekmiyor mu? Bize tek düşen temiz tutmak ise bunu neden başaramıyoruz? Düşündüm sonra. Sen kimden saygı bekliyorsun ki? Çocuğa, yaşadığı çevreye, insanlara saygı duysa sorarlar mı?
- Kazık kadar çocuk olmuş, neden hâlâ pusete biniyor?
- Ay tek çocuk mu yazık yalnız kalmasın.
- “Annesi” yedirmesen onu…
- A bak, başkaları zıplamıyor sen de dur ne yaramaz şeysin öyle…
- Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?
- Şimdi öcü gelecek ama!
- Ay kıza benzemiş kesin çocuğun saçlarını.
- Bak kızlar arabayla oynar mı hiç?
- Sen kız mısın bebekle oynuyorsun?
Cümleler uçuyor havada. Önüne geçemiyorsun. Durduramıyorsun. Bazen karşındakinin ağzı torba olsun da büzeyim istiyorsun. Ben nitekim hepsine cevap verdim, devam da ediyorum da kimsenin taktığı yok…
Bir örnek daha, alışveriş merkezlerindeki otoparklar. Engelli yerine park eden araç görmüşsünüzdür. Israrla uyarıyorum, inadına bekliyorum yer değiştirmeleri için. Hem doğruyu yapıyor hem de bir kamyon laf yiyorum üstüne ancak pes etmek yok! Örnek insan mıyım? Asla. Fakat bildiklerimi de uygulamazsam işte o zaman “umursamaz” insan olmaz mıyım?
Saygı duymamız lazım. Büyük küçük herkese, yaşadığımız ülkenin her karışına… Belki böyle her seferinde uyararak bir şeyler başarabiliriz. Bu arada, dayanamıyorum, çocukları yol tarafından yürütenlere de, bebekle yola atlayanlara da o sırada araba kullansam dahi camdan laf yetiştiriyorum.
Arkın, babam, annem “bir gün dayak yiyeceksin” dese de devam edeceğim. Umarım bir gün başka bir yazının konusu yediğim dayak olmaz…
YORUMLAR