Bir mühendisle 10 yılı devirmek…
Çok zevklidir, çok eğlencelidir ama bir mühendisle yaşamak bazen sınanıyor gibi hissettirir. Bunu biliyorum, çünkü kendi blogumda (manyakanne.com) bu konuyu sıkça dile getirmiştim. En basit blogda bile görürsünüz hangi kelimeler arandığında size geldiğini. İşte bana en sık gelen cümlelerin başında “bir mühendisle yaşamak” yer alıyor. Varın siz düşünün gerisini.
Hatta yazmak yetmedi, #seboyla1dakika videoları çekiyorum Instagram’da benim mühendis beyle. Ne zamandır yeni bir yazı hazırlamak istiyordum, o da buraya kısmetmiş.
Ay ben korkmaya başladım. Üzüm üzüme baka baka kararır mı desek, körle yatan şaşı kalkar mı bilemiyorum ancak bu uzun süreli beraberliklerde birbirine benzeme işinden korkuyorum. O bana benzese ya keşke…
Mühendisle yaşamak nasıldır? Çok eğlenceli olduğu kadar bir İkizler burcunu delirtecek kadar, aslında zordur. Bir şey anlatmaya başlıyorum, arada o kadar soru geliyor ki ne anlattığımı unutuyorum mesela.
-Azra ile buluştum. Süper bir restoran keşfettik.
-Saçın açık mıydı toplu mu?
-Ya ben sana ne soruyorum, sen ne soruyorsun?
-E söylesen işte.
-Of Arkın boşver unut gitsin. Yokum ben şu an, yok!
Alışverişe çıkıyoruz, torbaların da ücretli satıldığı marketlerden birindeyiz mesela. Ben ne zaman tek gitsem, torba da alıyorum. E sonra mutlaka kullanılıyor onlar. Ziyan olması söz konusu değil. O almaz. Asla almaz. Her şeyi tek tek arabaya dolduruyor, sonra bagaj bir gidiyoruz, boy boy torba bizi bekliyor. Buz torbasına kadar. O torbalar evde boşaltılıyor, sonra yeniden arabaya iniyor.
Ah torba demişken. Hani vardır ya torba koyduğumuz plastik kaplar. Onlarda bizim torbalar nasıl durur? Boy sırasına göre. Onu da geçtim. “gerektiğinde çöp torbası yapılabilecekler” bir kenara, “kıyafet koymak için kullanılabilecekler” başka yana ayrılır. Bana kalsa ben hepsini beraber koyarım, lazım olduğunda çeker alırım.
Diyelim ki bir zamanlar çok uygun fiyata aldığım kahve makinesi bozuluyor, ben tamiri yenisinden pahalıya geleceği için atmak üzere bir kenara koyuyorum, bakıyorum hop kendisi tamir edilecekler arasına konmuş. Yalnız dikkat, tamir edilmemiş, edilecekler arasında konmuş. Bizim 70 metrekarelik minnak evde ebeveyn banyosundaki duş teknesini gören apartmanın tüm elektronik aletlerini biz tamir ediyoruz zanneder! Hepsi orada. Her yaz bana bir geliyorlar, “atacağım” diyorum, bu kez hepsi yazlığa gidiyor! Önüm arkam sağım solum bozuk elektronik cihaz dolu. Elektronik alet demişken, bir şey aldığımızda kutusunu atmaz. Kullanalı iki ay olsa bile atılamaz o kutu. Çünkü lazım olabilirmiş cihaza bir şey olursa.
-Arkın kullandık artık bu makineyi, atalım kutusunu.
-Ya dursun işte orada, sana ne zararı var?
-Yahu ne demek ne zararı var, kapağı açtığım da kutular üstüme devriliyor.
-Açma sen de o zaman, koyma oraya başka bir şey.
-E ama evde yer mi var?
-At başka şeyler.
-Of Arkın, çöp ev diye gelip belediye temizleyecek bu evi!
Güzel bir özellik, hakkını yemeyeyim, kolyelerim birbirine karışınca başvurduğum tek adres. Bir saat sakin sakin zincirleri birbirinden ayırıyor!
Koltukta yatarak film izleyeceğiz değil mi… Yoook. Öyle yatamazsın kafana göre. Önce ölçecek. Senin boyun şu kadar sen bu tarafa, benim boyum şu kadar ben bu tarafa. Sen sola dön. Hah şimdi böyle izleyelim. Arada bir su içmeye kalksan, yanıyor devreler. Bırak yayılalım işte. Hayır diyelim ki ihtiyaç molasına kalkan o, pozisyonu değiştirmeden bekleyeceğim diye kaskatı kesiliyor vücudum.
Bir İkizler burcu olan ben evin şeklini ayda iki kere değiştirdiğimde eskiden eve girer girmez bir titreme geliyordu kendisine, artık alıştı.
Her zaman alışveriş yaptığımız markete gittiğimizde, reyonların yeri değiştiyse 10 dakika kendine gelemiyor. Her nasılsa yeni düzeni aklında tutuyor, bir sonraki ayın eksik listesini hazırladığımda bu düzene göre yeniden yazıyor.
İzlediği dizilerin hepsi cüzdanında bir kağıtta saklı. X dizisi sezon 8 bölüm 2, Y dizisi sezon 4 bölüm 5 diye gidiyor liste. Öyle de küçük yazmış ki dördündü bölümü izledi mi hemen yanına bir check atıp devam ediyor. Benim hayatımda böyle listem olmadı.
Sabahları saati 7.15 değil, 7.20 değil, 7.18’e kurulu. Hesaplamış, tuvalette şu kadar kalıyorum, şu kadar sürede tıraş oluyorum, şu kadar saniyede giyiniyorum derken bulmuş doğru saati. Herhangi birinde sapma olsa, mesela istediği gömleği bulamasa bizim yatağın bazasına saklanasım geliyor. 7.18 nedir yahu? 18, 7.18…
Bir de mesela bir haber var beklediğim, çok da umutlu değilim. Ben direkt bozuluyorum, o sonucu görmeden üzülmeyi geçtim, asla aklına bile getirmiyor.
En babası, yol tarifi. 30 metre sonra sağa dön, 75 metre sonra sola dön, 168 metre düz git. Elli kere anlattım. Yapamam ben. De ki “marketin köşesinden sağa dön, sonra kırımızı siteyi görünce sağa dön, yeşil kapıyı görene kadar düz git…” Metre hesabımı yapacağım, araba mı kullanacağım?
Ay daha yazarım da zor yani. Türkçe Matematikçi ben, Fenci kocayla mücadeleme yılmadan devam edeceğim!
YORUMLAR