Emzirmede babanın rolü
“Çünkü, insan hakları önce ailede korunmaya başlar...”
“Emzirmek anne ve bebeği arasındaki bir ilişkidir ve babanın bu ilişkide nasıl bir yeri olabilir?” diye düşünülebilir. Babanın, bebeğiyle olan ilişkisi zaman içinde ve babanın kurduğu ilgi bağlamında gelişir. Anne ve bebeğin ilişkisi ise doğumdan itibaren başlayan en özel bağdır. Bu anlamda, babanın da anne ve bebeği arasındaki ilişkide önemli bir rolü olabilir.
Aile, başlarda kadın ve erkekten veya hukuksal bağlamda karı ve kocadan oluşan özel bir ilişkidir. Özel dememin sebebi, çiftlerin kendi özgün sınırlarını çizmeleri, yani kadın ve erkek ya da karı ve koca olarak üzerlerine alacakları görev ve sorumlulukları, hatta toplum içindeki anlaşılma biçimlerini belirlemeleri, kendi istek ve tutumlarına bağlıdır. Biraz açmak gerekirse çiftler nasıl, nerede ve ne şekilde yaşayacaklarına kendileri karar verebilirler. Yani, yaşam tarzları bir anlaşmanın ürünü olarak özeldir. Özellikle kapalı toplumlarda karşılaşılabilen baskıcı geniş aile tutumlarını bu konunun dışında bırakırsak, çiftlerin özgün kararlar alabilmelerinin mümkün olabileceğinden söz edilebilir.
Özellikle insan hakları bağlamında değerlendirildiğinde, çiftlerin birbirlerine karşı bazı sorumluklar taşıdıkları ve bu sorumlulukların en önemli özelliğinin de varoluşsal olanaklarının gerçekleşmesine katkıda bulunmak olduğunu söylemek mümkündür. Seçim ve irade özgürlüğüne göre, bir toplumdaki her kişinin aile kurmasına ilişkin bir baskı ve zorunluluk doğru olmayacaktır. Aile kurmak, bir çatı altında yaşam sürdürmenin başka bir formudur. Bu formun içeriği çiftlerin karşılıklı anlaşmaları ile oluşturulduğunda mutluluktan söz etmek mümkün olabilir. Ancak, kadın ve erkek dünyaya bir çocuk getirdiklerinde kamusal alana açılırlar; yani, özel olandan ayrı olarak toplumsal sorumlulukları başlar. Bu sorumlulukların başında ise bebeklerini sağlıklı büyütmek ve ona sevgi vermek gelir.
Yaşamda anne ve bebeği arasındaki sevginin ise çok özel bir yeri vardır. Bu sevgi en temel, en özel ve en sezgisel olanıdır. Bebeklik döneminden itibaren bu sevgiyi derinden hisseden bir çocuk, sevmeyi de öğrenmeye başlar. Yani, “Sevmeyi öğrenmenin başlangıcı sevilmektir” denilebilir. Yapılan çalışmalara göre; sevgi dolu büyüyen çocukların bilişsel, ruhsal ve fiziksel becerileri hızlı bir gelişim grafiği göstermektedir. Hatta bazı görüşlere göre büyüme çağındaki çocuklarda sevgi eksikliğinin başarısızlığın temelinde yer alabileceği vurgulanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü, UNESCO ve UNICEF
“Bebeklerin ve çocukların bakımı” hakkında hazırladıkları tavsiye raporunda şöyle der:
Bebekler, doğum anında hızlı bir biçimde öğrenmeye başlarlar. Onların büyüdükçe gelişecek olan hızlı öğrenme becerilerini, aldıkları sevgi, ilgi ve uyarımlar destekler. Doğumdan sonra ilk bir saat içinde kurulan ten teması ve emzirme, bebeklerin daha iyi bir büyüme ve gelişim elde etmesine yardımcı olur ve de anneleri ile kurdukları iletişim, huzurlu olmalarını sağlar. Bebeğin çevredeki dünyayı keşfetmesi kullandığı dokunma, işitme, koku, görme ve tat gibi araçlar aracılığıyla olur. Bebeklerin zihinleri, onlara dokunulduğunda, onlarla konuşulduğunda ve farklı nesnelerle karşılaştıklarında hızlı bir biçimde gelişim özellikleri gösterir. Bebekler, doğumun ardından sevildiklerini ve güvende olduklarını hissettiklerinde çabuk öğrenir; hızlı bir gelişim grafiği gösterirler.
Kısacası, sevgi bir insanın geleceğini şekillendirebilir. Sevgiyle büyüyen nesiller, sevgi dolu ve barışçıl nesillere dönüşebilir. Dolayısıyla anne ve bebek arasındaki sevgi bağı en temel bağ olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle de emzirme eylemi, anne ve bebeği arasındaki bağın gelişmesinde eşsiz bir avantaj sağlar. Emzirmek normal ve doğal bir eylem olarak insan yavrusunun gelişimine ve sevgi dünyasına aslında olması gerekeni yapar.
Burada annenin payı ve rolü çok açıktır. Dünyaya gelen bir bebeğin annesini emmesi her şeyden önce bir beslenme hakkıdır. Anne ise, bebeğini emzirerek aslında varlığında bulunan çok önemli bir olanağı da gerçekleştirmiş olur. Yani, bir bebeğin annesini emmeye hakkı olduğu gibi annenin de bebeğini emzirmeye hakkı vardır. Dolayısıyla emzirme hakkını korumak, aynı zamanda anne ve bebek arasındaki temel hakların da korunmasını ifade eder. Bu bağlamda anne ve bebeği arasındaki bu özel ilişkide babanın rolü de büyük olacaktır. Babanın yapması gerekenler annenin emzirmesine olanak sağlamak, desteklemek, yardımcı olmak ve emzirmenin sürdürülebilmesi için anneyle karşılıklı alışveriş içinde bulunmaktır.
Baba, annenin emzirme hakkını ve bebeğin emme hakkını nasıl korur?
Öncelikle, bir babanın anne ve bebeği arasında özel bir bağ olduğu ve emzirme eyleminin de bu bağın temelinde yer aldığı bilinciyle hareket etmesi gerekir. Çiftler bu dönemde emzirme hakkında doğru bilgileri araştırarak birbirine aktarmaya çalışabilirler. Bu anlamda anne ve babanın karşılıklı iletişimlerini sürdürebilmeleri hem birbirlerini anlamak hem de birbirlerine destek olmak bakımından önemli olabilir. Anne, günlük emzirme rutini içerisinde ve bebeğin bakımıyla ilgili gerekliliklerde açık ve net bir ifadeyle destek istemekten çekinmemelidir. Mükemmel annelik kaygısının, çoğu zaman annelerin kaygı eşiklerinin üzerine çıktığı gözlemlenmektedir. Bu bağlamda yapılması gereken en önemli şey kaygıların paylaşılması olabilir. Bu paylaşımların sonucunda mükemmellik olgusunun bir kenara bırakılmasında yarar vardır. Bir bebeğin bakımı konusunda çiftlerin yaşadığı ya da yaşayabileceği acemilikler ortak olarak kabul edilmelidir. Belki de anne ve babalıkta mükemmel olan, ortak hareket edebilme başarısını gösterebilmekle mümkün olacaktır.
Özetle, babanın anne ve bebek arasındaki ilişkiye gösterdiği desteğin temeli aslında birlikte hareket edebilmekle mümkün olabilir. Birlikte karar almak ve bu kararı birlikte sürdürmek; yani yardımlaşmak, hem anneye hem de babaya büyük destek sağlayabilir. Kısacası, tek kişinin başarısı pek çok konuda olduğu gibi aile ilişkisinde de karşılıklı etkileşime bağlı olabilir.
Yararlanılan kaynaklar:
- UNICEF, WHO, UNESCO: Facts for life: A Communication Challenge. New York: UNICEF 2002, p:26.
YORUMLAR