“Yeterli süt” üretememenin nedenleri

Emzirmek fizyolojik, anatomik ve duygusal bir işleyişin sonucunda bebeğin besin ve sevgi ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerçekleşir. Gebelik, doğum ve emzirme bir bütün olarak aynı sürecin farklı aşamalarıdır. Her anne, dünyaya getirdiği bebeği için yeterli sütü üretebilecek temel biyolojik bir koda sahiptir.


Anne vücudunun süt üretimi, arz talep dengesine dayanır. Yani ne kadar talep varsa o ölçüde de arz gerçekleşir. Annenin vücudu, bebeğini emzirme sıklığından talebin şiddetini algılar ve ihtiyacı karşılayacak oranda süt üretir. Eğer sık emen bir bebek yoksa süt üretimine duyulan yoğun ihtiyaç da yok demektir. Öyleyse, her anne için geçerli olan ve süt üretimini olumsuz etkileyebilecek en önemli nedenlerin başında bebeğin sık emzirilmemesi gelebilir. Aynı şekilde, bebeğin meme ucunu doğru bir şekilde kavrayamaması ve aktif emmemesi de süt üretimini olumsuz etkileyebilir.


Ancak bilindiği gibi, dünya genelinde bazı ülkelerde ve ülkemizdeki emzirme oranlarına bakıldığında son derece düşük yüzdelerle karşılaşılmaktadır. Bir annenin emzirememesinin çok çeşitli nedenleri olabilir. Bunlar; yetersiz destek, bilgi eksikliği, yanlış uygulamalar, sosyal ve kişisel nedenler olarak sıralanabilir. Emzirememek ve yeterli sütü üretememek birbirinden oldukça farklı şeylerdir. Bir annenin sütünün az olduğu ya da hiç olmadığı yorumunu yapması ile süt üretiminin gerçekten yetersiz olması da birbirinden oldukça farklıdır. Bir annenin dünyaya getirdiği bebeğini emzirememesi ve yeterli ya da hiç süt üretememesi son derece istisnai nedenlerden kaynaklanabilir. Bunlar; annenin fizyolojik olarak daha baştan sahip olduğu hormonsal dengesizlikler ya da süt kanallarındaki gelişimsel bozukluk olabilir ve bu nedenler son derece istisnaidir.


Her annenin süt üretimini olumsuz etkileyebilecek nedenleri kısaca sıralayalım:


  • Bebeğin sık emzirilmemesi: 24 saatlik dilimde 8-12 kereden az emzirmek.
  • Bebeğin memeye doğru konumlanarak emzirilmemesi: Bebeğin areolanın en az ¾’nü kavramadan sadece meme başını çekerek emmesi.
  • Bebeğin aktif bir şekilde emmemesi: Emmek refleksif olarak emme/yutma/nefes koordinasyonunun kurulması ile gerçekleşir. Bebek bu koordinasyonu gösteremiyorsa.
  • Annenin yoğun stres veya telaşla emzirmesi: Her anne emzirme başlangıcında belirli bir oranda tedirginlik yaşayabilir. Ancak bu tedirginlik kaygılı ve stresli bir emzirme sürecine dönüşüyorsa, bu durum, hem süt üretimini hem de bebeğin meme talebini olumsuz etkileyebilir.
  • Annenin sütünden şüphe duyarak mamaya yönelmesi: Emzirme başlangıcında bazı sağlık uzmanları annenin sütünden gereksiz bir şüphe duyarak bebeğe mama önerebilmektedir. Benzer bir şüpheyi anne de duyarak sağlık uzmanı önersin ya da önermesin mama takviyesine yönelebilir. Bir bebeğin aldığı her mama miktarı anne sütünden eksiltir. Çünkü karnı doyan bebeğin meme talebi azalır ve talep azalınca annenin süt üretimi yavaşlar.

Bir annenin emzirme sürecinde yukarıda sıralanan nedenler söz konusu değilse ve her şeye rağmen yeterli oranda süt üretimi gerçekleşemiyorsa, yapılan bilimsel incelemeler sonucunda, bazı fizyolojik nedenlerin de yetersiz süt üretimi ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir.




Yetersiz süt üretimine neden olabilen fizyolojik nedenler:


Plasenta previa: Plasenta previanın oluşum nedeni kesin olarak bilinememekle birlikte anne rahmindeki bebeğin eşi olan plasentanın, bebek ile doğum kanalının arasında yer alması, yani doğum kanalını kapatmasıdır. Bu durum gebeliğin son 3 ayı içinde anlaşılır ve gebeliğin bu sürecinde kanamalar gerçekleşir. Bu kanamaların şiddeti previanın tam, kısmi ya da marjinal olup olmamasına bağlıdır. Geçirilen her kanama rahimin sağlıklı çalışmasını olumsuz etkiler. Süt üretimi için sağlıklı bir rahim çok önemlidir. Çünkü gebeliğin ortalarında anne vücuduna bebeğin haftasının bilgisini ve “süt üret” sinyalini gönderecek olan plasental laktojen hormonu da işlevini kesik kesik gerçekleştirecektir. Bu durum, doğumdan sonra bebek sık emzirildiğinde düzene girecek olsa da, emzirme başlangıcında annelerin yeterli sütünün gecikmesine neden olabilir.


Meme küçültme operasyonları: Bu tür operasyonlar, meme iç dokusundaki yağların süt kanalları ve sinirlerden ayrılarak büyük bir kısmının alınmasıdır. Bu işlemlerde meme ucu dediğimiz memenin kahverengi kısmı olan areola da kaçınılmaz olarak memeden ayrılır (çıkartılır). Tüm bu uygulamalar memenin fizyolojik ve anatomik olarak belirli oranda bir travma yaşamasına neden olur. Bu travma sonucunda annenin süt kanalları, areola ve meme içinde bulunan emzirme sırasında beyne sinyal gönderecek olan 4. interkostal sinir de zedelenmiş olabilir. Annenin emzirme başarısı için son derece gerekli olan bu organların işlevinin bozulması yeterli süt üretiminin yapılamamasına neden olabilir. Ancak, bu operasyonları yapan uzman tarafından işlemin ne ölçüde titizlikle gerçekleştirildiği de önemlidir. Yani, meme iç dokularındaki travmanın şiddeti süt üretiminin kapasitesini belirleyebilir. Bu operasyonu geçirmiş olmasına rağmen bebeğini emziren anneler de olduğu bilinmektedir. Ancak gözlemlenen, süt üretim ve depolama kapasitenin olumsuz etkilenmesi nedeniyle bu annelerin oldukça sık emzirme gerekliliği yaşıyor olmalarıdır.


Diyabet ve obezite: Yapılan araştırmalarda, diyabet ve obezite nedeniyle laktojenez ll (sütün otokrin evresi) evresindeki yeterli süt miktarının gecikebileceği görülmüştür. Bunun en önemli nedenlerinden biri, yüksek yağlı beslenmenin ve kilo alımının bir sonucu olarak artan meme içi yağ oranının, alveol gelişimini ve laktosit (süt yapan hücreler) gelişimini olumsuz etkileyebildiği düşünülmektedir. Ayrıca, yükselen insülin düzeylerinin leptin düzeylerini de yükselttiğinden süt çıkarma refleksini olumsuz etkileyebildiği anlaşılmıştır.


Tiroid bozukluğu: Bir kadının vücudundaki Tiroid hormonunun sağlıklı aktivitesi, emzirme başarısı için son derece önemlidir. Çünkü tiroid hormonu beyinin ön hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. Annenin süt üretiminden sorumlu olan hormon Prolaktin de yine aynı bölgeden salgılanır. Dolayısıyla tiroid hormonunun salgısal bozukluğu, prolaktin reseptörlerinin de olumsuz aktivasyonuna neden olabilir. Böyle bir sağlık sorununa sahip annelerin, endokrinologları ile görüşerek emzirme dönemine uygun olan ilaçlarla tedavilerini ve emzirme süreçlerini sürdürebilmeleri mümkündür.



Yukarıda sıralanan süt üretimini olumsuz etkileyebilecek tüm biyolojik nedenler için bir kesinlik telaffuz etmek doğru olmayabilir. Her annenin vücudunun bebeğiyle ilişkisinde eşsiz bir kimya söz konusudur. Annenin yaşadığı olası sağlık sorunlarının zamanında tespit ve tedavisi ile emzirme süreci sorunsuz devam ettirilebilir. Bu anlamda, bir annenin emzirmeye dair kararlılığı ve isteği sonucunda gerekli desteği almaya yönelmesi, emzirme başarısı için önemli bir faktör olabilir.






Yararlanılan kaynaklar:


1.) Pang WW, Hartmann PE. (2007) Initiation of human lactation: secretory differentiation and secretory activation. Journal of mammary gland biology and neoplasia 12(4):211-21

2.) Zimmpelman A, Kaufmann ML. (2002) Breastfeeding nursing after breast surgery. Zentralbl Gynakol. 124(11):525-8

3.) Davies HA, Clark JD, Dalton KJ, Edwards OM. (1989) Insulin requirements of diabetic women who breast feed 298(6684) 1357-8 http://www.pubmedcentral.nih.gov/articlerender.fcgi?tool=pubmed&pubmedid=2502253

4.) Li R, Jewell SD. (2003) Maternal obesity and breast-feeding practices Am J Clin Nutr 77:931-936

5.) Abalovich M, Amino N, Barbour LA, et al. (2007) Management of Thyroid Dysfunction during Pregnancy and Postpartum: An Endocrine Society Clinical Practice Guideline J Clin Endocrinol Metab 92(8 Suppl):S1-47

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.