Bir garsonun günlüğü - 2

Sekiz yıldır bu işi yapıyorum. Beni hâlâ hem şaşırtan, hem eğlendiren, hem de sinirlendirenler, evde kıçını silsin diye oturduğu kafeden, restorandan, çay bahçesinden peçete, kâğıt havlu yürütenlerdir. Çayın yanındaki kıytırık şekerleri ceplerine atanlardır. Gelmişsin, yemişsin, yemişsin, iyice şişmişsin, dünya para bayılmışsın, giderken yaptığına bak. Bunları uzaktan çekip, DVD’ye basıp giderken ceplerine koymak lazım “müessesemizin hediyesi” diye. Herkes kendini uzaktan izlese, aklından geçeni güya gizliden yaparken neye benzediğini bir görse insanın insana ettiği azalır. Bu fikrimde ısrarlıyım.


İnsanı küçük hesaplar yıkar. Çünkü küçük avantalarla zenginleşmeye çalışırken kendini fakirlik hissi içinde yaşamaya mahkûm edersin.


Hesabı birbirine yıkmaya çalışanlar da genellikle bunlar arasından çıkar. Çeşitli yöntemler denerler. Hesap geldiği sırada tuvalete gitme numarası klasiktir ama etkilidir. “Hadi bu sefer benden olsun”, “Hadi bizden olsun”, “Sen bi dahaki sefere ödersin” lafı sık söylenir. Ellerini ceplerine atıp yalandan para arayanlar, cüzdanını karıştırıp “Hay allah, bankaya gitmemişim” diye mırıldananlar, burnuna kadar dolu kredi kartından renk vermeden payına düşeni çektirmeye çalışanlar, “Aaaa limiti var halbuki” diye. Aralarında yüzsüzlüğüne şapka çıkarılacaklar ise, eğilip yanındakine “Abi bende yok, bugün sen ödesen” diyenlerdir.


Bunlar arasında kafadan beş parasız masaya oturanları ayırmak gerekir. Onlar zaten hesap ödemeyeceklerini bilerek masaya otururlar. İyidirler, kimseye bir zararları yoktur, eğlencelidirler, muhabbetleri seviliyordur. Masanın kalantorları ille de onu da çağırırlar, oturturlar, onunla iyi vakit geçirirler, yediğini içtiğini öder evine gönderirler. Biri konuşur mutlu olur, öteki karnını doyurup beleş içti diye sevinir. Bu gurupla ilgili en büyük sıkıntı, onları sepetlemenin neredeyse imkânsız olmasıdır. Gece saat bir olur, iki olur, üç olur, bir türlü gitmezler. Bir defasında sabah altıda sekiz çize çize gittiler. Gittik iki garson bir bulaşıkçı mutfakta uyuduk. Dört saat sonra uyanıp başa sardık.


Masrafı şirkete yazdıracakları oturuşlarından anlarsın. Oturur oturmaz mönüyü sorarlar, bütün mezelerden isterler, telaffuzu en zor olanlarla en pahalıları sipariş ederler. Doysalar da yemeye devam ederler. Yemek biter meyve söylerler, meyve biter kahve isterler, kahve biter birer kahve daha isterler. Faturaya şirketin adı doğru yazılmış mı diye döne döne bakarlar. Ayıp olmasın diye ceplerindeki bozuklukları bahşiş diye bırakırlar. Bazısı bir şirkette orta düzey yönetici filandır, harcadığı harcırahtır, ama karşısındaki kadına bunu çaktırmaz, faturayı ona duyurmadan istemek için kasaya gelir. Sonra şirketin verdiği arabaya atlar, gaza basar, uzaklaşırlar.


Parayı karşıdaki görmesin diye masa altından sayanlar vardır bir de. Kimi cebinde bir tomarla gezdiği görülsün istemez, kimi bunu ayıp bulur. Bunlar genellikle nakit çalışan esnaflardır. Karanlık işler çevirenler de cepleri şişkin gezerler, ama onları vücut dillerine bakarak ayırmak kolaydır. Başları, bakışları diktir. Otururken göğüslerini şişirirler. Hep kumaş takım elbise gömlek giyerler. Bonkördürler. Ekonomik krizlerden en az etkilenenlerdir. Suyu bile tehdit ederek isterler.


Arkası haftaya



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Ne kadar tanidik davranislar ozellikle sirketin odeyecegini bilerek doymak bilmeyenler cevremde cok var.devamini keyifle bekliyorum sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.