Romantik ortam ve kalp kırıklığı

Biz demekten hep sıkıntı duydum. İnsanı kalıba döken, kendisi olmasını engelleyen, başka türlüsünü denemesine, keşfetmesine izin vermeyen bir söz. İşyerlerinde ekip olmakla da, aile sülale olmakla da ilgili huzursuzluğum hep bu oldu.


Fakat biz demeyi sevmemem, benim de herkes gibi bir insan topluluğu içinde yetiştiğim, bir kültürün parçası olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Bugün iyi kötü, her neysem, o kültüre rağmen ve o kültür sayesindedir. Rağmenleri kaşımayı sevmiyorum, sayesinde olanları konuşmak sanki daha iyi.


Vicdan duygumun gelişmesinde, güçlenmesinde bu kültürün payı olduğunu sanıyorum. İş güç sebebiyle çok gezmek zorunda kaldım. Çok gezince de çok gördüm. Kömürünü gizlice süresiz ödünç alan öğrenci komşuları için dönüp ailesine “Demek ihtiyaçları var, hiç bozuntuya vermeyin” diyen insanlar tanıdım. Kendine pişirdiğini işsiz komşusuyla gün saymadan paylaşanlara denk geldim. Harcırahı yetişmediği için utana sıkıla tek oda kiralayan kadınlı erkekli gazeteci grubuna “Borcunuz yok” diyen otel sahipleriyle karşılaştım. Kiralık arabanın patlak lastiğini değiştirip “Bir şey istemez, hadi yolunuz açık olsun” diyen otomobil tamircileri çıktı yoluma.


Romantik, sulugöz veya salak değilim. Bütün bunlara şahit olurken arada kazıklandığım, tacizden sıyırdığım da oldu. Bazen yolum resmî binalara düştü, bir kenarda oturup sıramı bekledim. Beklerken de izledim. Küçük yerlerde takım elbise giyip bayraklı masalarda oturanların ziyaretçisi bol olur. Kerli ferliler bekletilmeden odalarda ağırlanır, işleri tez görülür. Koridorlarda bekleşenlere pek saygılı davranılmaz, çünkü saygı duyulmaz. Onları önce odacılar, sonra da odalarda bekleyenler azarlar. Kaç kere kulağımla duydum.


Ama elektriğim yolum yok diyen biriyle, yalnız bir ihtiyarla “Loş ışıkta romantik ortam seviyorsun” diyerek dalga geçen birine hiç rastlamadım. Onu da bir haberde okudum.


Bazen haberleri üçer kez doğrulayarak okuyorum. Bir umut yalandır diye. İnsanın yalan haber okumak istemesi fena bir duygu.


Yazılanlar doğruydu. Sözleri sarf eden bir bakandı. Hadise bir taziye çadırında gerçekleşmişti. O taziye çadırı bir yurt yangınında hayatları sönüp gidenlerin ardından kurulmuştu. Bakanın ne on iki can umurundaydı, ne de yoksulluk, yoksunluk. Çaresiz biriyle aklınca kafa bulmuştu. Bunun tek bir adı vardı, o da vicdansızlıktı.


Haberleri okurken derin bir keder duyuyorum. Çünkü içinde yetiştiğim topluluk, tepeden tırnağa vicdanını yitiriyor. Sözü sevmesem de, olduğumu kabul ettiğim bir biz vardı. Şimdi o bizi de kaybediyorum. Toprak kayması gibi.


Bir hafta oldu. Kalbim hâlâ kırık. Kimse karanlıkta kalmasa.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Cok uzucu gercekten her seye bir kilif bulur olduk.
    CEVAPLA
  • Misafir Ne diyeceğimi bilemedim
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.