Çantamda karanfilli vardı

Sebepsiz bir ağlama hissi. Evde durma, oturma, hep annenin eteğinde ablanın dibinde olma isteği, ihtiyacı. Her yıl bu dönemde aynı şey. Sabah uyanıp alarma kırılma, kendi sıcaklığında kıvrılma hali. Pijamalı kahvaltı, pencere kenarında kahve, telvelere kulak verme. Ev rehavetiyle kanepeye serilme, belki hafiften sızma.


“Öğlene ne yiyelim?”

“Makarna?”

“Sosa azıcık sarmısak?”

“Tabii ki.”

Nasılsa evdesin. Şefkat terapisi.

Düşük tondan hafif sohbet. Gerginlik yok. Ne zamandır hatırlamadığın, çok gerilerde kalmış günlerden bahsetme. Komik halleriniz. Nihayet biraz gülümsedin. Hayatında otuz yıl biriktirdiğin kaç kişi var ki.


“Biraz yürüyelim istersen.”

“Yok, sonra çıkarız.”

Sonra ne zaman? Bilmiyorsun. Evde iyisin. Hesapsız açılmış kucağa kendini bırakmışsın, kıpırdayasın yok. Biraz daha, biraz daha kalma arzusu.


“Televizyonu açayım mı?”

Ayakkabıyla gezsen evi onun kadar kirletemezsin.

“Yok. Belki sonra film izleriz.”

Sonu iyi biten bir film. Kimsenin üzülmediği, kimsenin ölmediği, herkesin güldüğü, en kötü hallerle dalga geçilen, her şeyi unutturan.


“Telefon çalıyor, geliyorum hemen.”

“Boşver, sonra açarsın.”

“Belki önemlidir.”

“Öyleyse bir daha arar.”


Telefonu eğitmeli. Bazen müsait olmayabilirsin. Müsait olabilirsin, ama konuşmak istemeyebilirsin. Konuşmak isteyebilirsin, ama o an konuşmak istediğin belki o değil.


Hiç bunları düşünesin yok. Mevsim ağır, beden ağır. Hayvanlar çözmüş durumu, fazla yiyip bir kenarda kıvrılıyorlar. Bir insan yavaşlamıyor, bedenini bunca zorlayınca ruhu da hayatı kaldıramıyor. Belki de öğrenmeyen tek canlı.


“Biraz müzik?”

“Olur.”

Müzik ama konuşmayan. Görünmeyen ezalara pansuman yapan. Mehmet Güreli, Doğu Rüzgârı. Yusuf Latif. Belki yumuşacık ses, sözler, Berry.


“Yakar mısın?”

“Dur, çantamda karanfilli vardı.”

Biraz duman. Arada olanı biteni görmemek için lazım. Hem kötü kokuları da bastırıyor.


“Kahve?”

“Tamam.”

Bu kaçıncı?.

“Pencere kenarına geç istersen.”

“Perdeyi de biraz açayım.”

Kahve bahane ve herkesin biraz gökyüzüne ihtiyacı var.

Tek laf etmeden fincanı ters çevirme. İyi şeyler duyma arzusu. Seni bilenin telveleri konuşturması, pansumanın başka türü.


Akşam üzeri yemek hazırlığı.

“Camı aç biraz havalansın istersen.”

“Bilmem.”

Şefkat kokusu çıksın gitsin istemiyorsun. Ocağı yakmayalı kim bilir kaç ay oldu.


Mürekkebi bitmeye yüz tutmuş, doldurmalı kartuş gibiysen, kendini doldurmaktan yorgunsan evde ol. Yalnız olma. Sonu “... istersen” diye biten cümleler duymak için. Arada sen de söyle ama.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir çay demledim istersen gel beraber içelim
    CEVAPLA
  • Misafir samimiyet kelimelerden ancak bu kadar hissettirilebilirdi,ellerinize sağlık :)
    CEVAPLA
  • Misafir Gece 3gibi uyaniyorum ay ışığı odayı iyice aydinlatsin diye perdeyi aciyorim sonra ocaktaki sütlü Türk kahvesi aliyorum camin önündeki sandalyeme oturup yıldızları seyrediyorum
    CEVAPLA
  • Misafir Ne kadar guzel anlatmissiniz kendimi buldum bu yazinizda.sevgiler
    CEVAPLA
  • Misafir Sıkıcı çpk sıkıcı durumlar tüm bu kaos ortasında satılacak pozitifleri bulmak kolay olmuyor bazen, insanlaeda ümit yok çünkü hiçbir şeyi değiştirememe rahatsızlığı var. İyi bir pazar diliyorum ..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.