Bende…
Hamileliğimle, kızımla, kendimle ilgili yazmaya niyetli olduğum bu köşede, bugün çok zorlanıyorum bunlardan bahsetmeye…
Dün anneler günüydü, bir gece öncesinde yüzlerce insanımız öldü, ne doğru dürüst haber alabiliyoruz, ne de anlayabiliyoruz olanları, oradakileri. Her şey çok karanlık…
Dün anneler günüydü, akşamında ise bir maç yüzünden gencecik bir çocuk öldü. Fanatizm mi bunun adı, hiçbir zaman anlayamadığım?
Dün anneler günüydü, bugün gazetede 10 yaşından beri yanında çalıştığı adamın tecavüzüne uğrayan bir kız, 17 yaşında hamile kalınca ortaya çıkan dramı ile mahkeme salonlarındaydı. 58 yaşındaki adam bağırmadı diyerek kendini savundu.
Uzaktaki sesler böyle yankılanırken kulağımda, yakınımdakiler de hiç umut vermedi bana. Yakındakileri anlatmayacağım ama.
Hayal kırıklığı var her tarafta. İçimde ve yanımda büyüyen kızlarımla, tam da en umutlu, en mutlu olmam gereken zamanda, kendimi dışa kapatıp nasıl sağır olabilirim, nasıl kör olabilirim diye uğraşıyorum 2 gündür, olmuyor.
2 gündür bir yumru ile uyanıyorum boğazımda. Bugün nasıl yapsam da kafamı dağıtsam diyorum, gideceğimiz tatili, bebeğimin odasını, kızımın neşesini hayal ediyorum, sonra bu halimden, bu bencilliğimden utanıyorum.
Ama biliyorum bugün değilse de birkaç gün sonra parlayan gün ışığı, kızımın cıvıltısı, bebeğimin karnımdaki dokunuşlarıyla yine ben devam edeceğim mutlu hayatıma.
Çok değil 3–4 gün önce aklımdan geçen; kendi seçimi ne olursa olsun, insan mutlu olmayı seçerse, yol ayrımlarında neyi seçtiğinin önemi kalmıyor iken…
Şimdi gerçekten neyi seçtiğimizin önemi yok çünkü şans eseri yaşıyoruz bu hayatları, bu mutluluğu, bu üzüntüleri hiçbir şeyi seçmiyoruz aslında akıntıyla gidiyoruz sadece diye düşünüyorum.
Dedim ya ilk hamileliğimde bir sevgi kelebeğiymişim, şimdi ise uçamıyorum öyle. Ne yaparsam yapayım hep bir kanadım kırık, hep ayaklarım yerde.
İki hamileliğim arasındaki en büyük fark; benim içimde, benim kalbimde…
YORUMLAR