Bir kişiyi keşfetmenin keyfi…
Dergicilik hayatımızın zirvede olduğu, bununla bağlantılı olarak sosyal hayatımızın da tepeye vurduğu, kızlı, erkekli, eşcinselli gezip eğlendiğimiz dönemde (ki 1990’ların başları) tanıdığım nefis bir erkek vardı. Meslektaşım ve arkadaşımdı. Çok yakın bir arkadaşımla da ilişkileri olmuştu, benle değil!
Yakışıklı, bilgili, enteresan, yetenekli ve çok komik biriydi. Ağır takılan, çok güldüren ama kendisi lüzumsuz gülmeyen ve gizli çapkın bir gençti. Özel tavlama teknikleri vardı. Hatta özel yemek mönüleri vardı ve en önemlisi de ıspanak püresiydi. O ıspanak püresi ile pek çok kadını tavladığını anlatırdı bize. Kısmen tanık olduğumu da söyleyebilirim.
Aradan yıllar geçti, birkaç kere konuştuk. Evlenip kızları olduğunu biliyordum.
Ortak arkadaşlarımızdan birine sordum; nedir bizimkinin son durum diye…
Hala evli, âşık ve çok mutlu olduğunu, ailesiyle çiftlik gibi bir evde yaşadıklarını söyledi.
Ve kendisinin kurduğu bir cümleyi iletti: “Bin kadınla yattıktan sonra bir kadını fethetmenin lüksünü ve keyfini yaşıyorum.”
İşte, bu laf üzerine bir yazı yazarım dedim ben de arkadaşlarıma…
Bu laftan ders mi almalı? Bu lafı motto mu edinmeli? Bir amaç mı olmalı? Ne yapmalı bu cümleyle?
Oturup ağlamalı mı? Yoksa tanıdığımız bütün insanlara mesaj mı atmalı? Erkek kadın ayırımı yapmadan!
Bu bir kafa mı, bir dönem mi? Olgunluk mu, doygunluk mu? Nedir bu?
Gerçekten etkilendim. İçim bir cız etti.
Birisinin benim için bu cümleyi kurmasını isteyeceğimden anında emin oldum.
Ama ben birisi için bu cümleyi kurabilir miyim?
Ya da 10 sene sonra hala bu cümlenin arkasında durabilecek miyim, diye de düşündüm.
Bu lafın ardında duyguların dışında istikrar, sadakat, özveri ve fedakârlık olduğuna eminim. Nitekim bütün bunların var olduğu pek çok ilişki şeklinde bile böyle bir durumu yakalamak mümkün olmuyor.
Pek çok ilişkimizi ‘elde edebilmek’ zaferi üzerine kurarız. Farkında olsak da olmasak da…
Kaçanı kovalamak herkesin tarzı olmasa bile akılda bir yer bırakır. Pek çok kişi tarafından beğenilmek ve istenmek insanları hep güçlü kılar. Biz o kişiyi fark etmesek bile onun ilgisi olduğunu öğrenmek, onu fark etmemizi sağlar.
Bu kadar ilgi-iletişim içindeyken, bütün bunları göz ardı edip bütün yoğunluğu bir kişiye vermek müthiş bir başarı sanırım.
Çünkü bu cümlede bırakılan şeylerden daha çok odaklanma var. Bir kişiyi keşfetmenin keyfi…
Muhtemelen hâlâ da keşfedilecek bir şeyler biliyordur ki asıl heyecan veren kısmı bu oldu benim için. Yıllar geçmesine rağmen bir kişide ve bir ilişkide yeni bir şeyleri bulmayı becerebilmek…
Oluru var mı açıkçası bilemedim. Bana biraz ütopik bir durummuş gibi geliyor.
Bir insanla uzun süre, hatta hayatınızın sonuna kadar yaşarsınız ama sürekli onda keşfedilecek bir şey arayabilir misiniz, ya da bulabilir misiniz, ya da o kişide bu malzeme var mı emin olamıyorum.
Ben mi karamsarım acaba?
YORUMLAR