40 sonrası kadın türleri
Nasıl bir 40 sonrası kadını olacağımıza karar vermek için önce durumumuzu iyice bilmek ve oturtmak gerekir. Ona göre önümüzdeki zamanlar için bir profil belirleyeceğiz.
Öncelikle 40’larına gelip medeni halin ne olduğu gerçekten önem taşır. Sadece başkaları için değil, kendiniz için de... Doğrusunu isterseniz 40’larına hiç evlenmemiş bir kadın olarak gelmekle, boşanmış bir kadına olarak gelmek aynı şey değildir. Evet, bütün karınların doğurması gerekmediği gibi, bütün kadınların da evlenmesine gerek yoktur. Bunu kabul ediyorum. Ama 30’lu yıllarını “evlenmedim, beni alan bir kişi bile çıkmadı” krizini başarıyla atlatmışsanız ve aşmış biri olarak 40’lara geldiyseniz o zaman diyecek lafım yok size.
Türk kadınının genel bir portresi vardır. Genelde babadan sevgi göremedikleri için (ki çoğu eski baba sevse bile sevgisini belli etmediğinden) kadınlar evlendiklerinde kocadan ilgi beklerler. Bir süre kocaya sararlar. Sonra bakarlar ki kocadan da hayır yok, hoop çocuklara, varsa da erkek çocuklarına takarlar. Bir taraftan onların hayatlarını kendi istediklerine göre yönlendirip bozmaya çalışırken bir taraftan da oğullarının onları çok takmaması yine bu kadının hüzünlenmesine yol açar.
Maalesef bu genel bir profil tabi. Herkes böyle değil. Ama kadınların belli bir yaştan ve özellikle de evlendikten sonra kendilerini koy vermelerindeki sebebin bir bölümü de burada yatar. Başka bir sebep de, “eh evlendim, oğlanı da doğurdum!” olabiliyor zaman zaman!
Başka bir 40’lık tipi de evle kafayı yiyendir. Evli ya da boşanmış olması fark etmez. Hayatı sadece ev - ev işi - evin içinde yaşayanlar üzerine kuruludur. Temizlik, yemek… Evet yemek… Bunların alt sınıfta olanları mantı börek çörekle uğraşırken biraz sınıf atlayanları ekolojik, organik, natürel peşinde koşar. Kafayı o kadar bunlara takarlar ki, olması gerekenden tiksindirirler sizi. “Lanet olsun, hormon yiyeceğim işte” dedirtirler. Ekolojiye, organiklere kızar durursunuz. Sanki suçlu doğadaymış gibi…
Ve tabii bunların görüntüsü de çok parlak değildir. Nedense kendini 50’lik 40’lar gibi hisseder, öyle giyinirler. Saçları, lütfen yaptıkları makyajı öyledir. Her kadını fhotoshop ya da estetik harikası sanırlar.
Bunların bazıları arada sosyalleşmek için bir kafe ya da bar belirleyip “müdavim” bile olmaya kalkabilirler. 40’ından sonra lokanta ya da kafede 3–5 insan tanıyıp muhabbet etmenin müdavimlik olduğunu düşünürler. Oysaki bu güne kadar nerdeymişler? Bundan sonra kolay mı ekibe dâhil olmak!
Bir grup vardır ki, 40 olmayı bilinçaltı utanç sayar, olması gereken 30’lu havalarını da fazla görüp 20’lerinde görünmeye çalışırlar. Zapzayıftırlar. Son derece pahalı parçalar alsalar da giyimleri “kötü”dür. Yakışmaz, ucuz durur. Her şeye rağmen yüzleriyle ruhları, ruhlarıyla kılıkları, bir şeyler bir şeylerle tutmaz kendini ve bu, anlayan gözlere hemen batar. En komik durum 20’lik kızlar gibi davranıp konuşmaya başladıklarında ortaya çıkar. Kalakalırsınız. Tatlı bir tebessümle bakarsınız onlara. Biraz daha hazmetmiş olsalardı durumu ne hoş bir kadın çıkacaktı ortaya diye düşünürsünüz. Çünkü bunlar her şeyi böyle kiloları, görüntüleri gibi uç noktalarda yaşarlar. Ya en az, ya da en çok. Çoğunlukla evlidirler. Ama çok da fark etmez. Birkaç kere de evlenebilir, rahat rahat da boşanabilirler. Ama onları da severiz çünkü hayatımızda renktirler…
Gelelim bir başka ekibe, hiç evlenmemişlere... Onların diğerlerine oranla daha bakımlı ve hoş göründükleri kaçınılmaz bir gerçek. Çoğu çalışan kadındır. Zaten çalışmayanlar da ortada görünmezler. Kariyer onların en büyük, hatta tek gücüdür çünkü. Evlenmemek tercihleri mi? Soru işareti! Sanırım çoğunun değil. Ama inanın bazısı o kadar işe gömülmüş oluyor ki kafayı kaldırdıklarında kendilerinin birden 40’lık olduklarını fark etmişlerdir. Eh bu zamandan sonra da bulmak, beğenmek… Oh babam oh! Eğer kompleksli değillerse, hayatta fıstık gibi takılmaya devam edebilirler.
Çevrelerini kurarken ona göre ayarlar, bekârlara ağırlık verirler. Ama arada evli ve çocukla arkadaşlarla görüşmeyi de ihmal etmezler. Seyahat etmek en büyük keyifleri olmalıdır bence.
Ve son grup, 40’ına barışık girenler. Ya da nispeten barışık diyelim. Doğruya doğru bu yaşa gelip de bunu düşünmeyen kadın yok gibidir. "Ay bununla uğraşamam, derdim başımdan aşkın” diyen bir sürü kadından çok azının gerçekten bununla uğraşamayacağına inanıyorum. Onları bir kenara bırakırsak, hakkını vererek, yediğiyle içtiğiyle, giydiğiyle, taktığıyla, bakışıyla konuşmasıyla 40’larını yaşayan kadınlar da yok değil. Onlar biliyor, makyaj yapmak zorunda değil. Ama yapması söz konusuysa nasıl yapacaklarını biliyor.
Kendi tarzlarnı oluşturmuşlar, başkalarının kendilerinden bekledikleri doğrultusunda değiller… Evlerini, işlerini dengelemekle kalmayıp, kendilerine de özel zaman ayırmayı öğrenmişlerdir. Onlara da ara ara heyheyler gelir ama sanırım gider…
YORUMLAR