Hayatımızın değişim dönemleri

Çok inişli çıkışlı hayatı olan bir insan olmadım.

Zeki, eğlenceli, pozitif, maddi imkânları yeterli, aydın ama geleneklerine saygılı, esprili bir ailede büyüdüm.


Tabii ki çocukluğumdan annemle babamın asla uzamayan bazı küçük kavgalarını, babamın detaylarını tam anlamadığım iş değiştirmelerini hatırlıyorum ama bunlar ne benim ne de ailemizin temel yaşam standartlarında ve ilişkilerimizde hiçbir değişikliğe sebep olmamıştı.


Çok büyük acılar çekmedik, çok büyük sevinçler yaşamadık. Ama belli bir yaylanma içinde pek çok güzel şey yaşadık.


Kardeşim de, ben de bambaşka tarzlarda ama “adam gibi adam” olduk.


Ben ailenin çılgın, marjinal hatta muhtemelen kimilerine göre potansiyel dejenere kızıyken çalışkan başarılı bir çılgın haline geldim.


Kardeşim ise her zaman ağır, snob ve mesafeli olarak ailemden aldığı ağırlığı daha çok taşıdı üzerinde. Bende biraz yavşaklık vardı. Herkesle konuşur, her deliğe girer, her şeye burnunu sokar ama birden de yok olabilirdim.


Böyle böyle yılları geçirdik. Ben sosyete kulüplerinden batakhanelere kadar her yerdeydim. Gezdim, eğlendim, yedim, içtim.


Ve 28 yaşında, 7 sene evvel ilk gördüğümde aşık olduğum ama arada pek bir yakınlaşma yaşayamadığım adamla birden yakınlaşıp evlenme kararı aldık.


Şimdi bakıyorum da, hayatımdaki birinci değişim dönemi o zaman başlamış; 30’lu yaşlarımın başında… Kazançlar ve kazançların yoğrulması dönemi… Evlilik, çocuk, öncelikle ve yeni kariyerim…


Evet, aşık olduğum adamla evlendim, nefis bir evim oldu. Eşimin işi dolayısıyla tarzım olsa da olmasa da hayal edemeyeceğim eşyalara ve onların teatral başarıda dekorasyonunda oturma lüksüne sahip oldum.


Sıradan tabak çanağım, başkalarının misafire çıkardıklarıydı. Eşim çok iyi yemek pişirdiği için ben de iyi yemek yapmayı öğrenmeye başladım.


Ve çocuğum oldu. Tam istediğim gibi, devasa bir erkek! Güler yüzlü, koca gözlü… Ve tabi ki sağlıklı… Bana hiç sıkıntı çektirmedi, beni üzmedi. Dünyalarımı karartan geceler yaşatmadı. Normal bir bebekten ve çocuktan fazla hiçbir sıkıntımız olmadı.


Sonra işim parladı. 12 yıllık mesleğimi ilk “anne yazar” olarak yoğunlaştırdım ve Hürriyet’teki yeni anne sayfasına başladım.


Gerçekten ilk defa böyle bir şey yapılıyordu ve manevi olarak büyük takdirini, yararını gördüm, gururunu taşıdım. Çok özel insanlarla tanıştım, çok anneden ilginç tecrübeler dinledim. Çocukların yaptıkları binlerce resmi, yazdıkları yüzlerce hikâyeyi okudum.


Maya dergi grubundaki keyifli iş ortamına başladım. Parents ve Perfect Wedding dergileri’nin editörü oldum ve güzel bir ekip kurduk. Eğlenerek, mutlu olarak çalışmaya başladık.


Derken yıllar geçti… Ben 30’lara başladığım yıllardan daha tecrübeli, daha olgun, daha güzel, daha havalı, daha zayıf, daha tok olarak 40’lara başladım.

Ne var ki bu sefer beni ikinci değişim dönemi bekliyormuş; kayıplar ve kayıpların beni yoğurması…


Önce yaşadığım aşkı kaybettim. Dolayısıyla da sonrasında evliliğimi… O kocaman evden ve eşyalardan, 90 metrekare bomboş bir eve geçtim. Üç ay sonra “bahçe” lakaplı son derece renkli bir kişilik olan anneannemi kaybettim.


Arada anneme kanser teşhisi kondu ve geçtiğimiz hafta onu da kaybettim. Oysa annem sadece bir anne değil, arkadaş, öğretmen, örnek, her şeydi bana.


Çok okurdu, her şey de aklında kalırdı. Onun lakabı ise “Her şeyi bilen kadın”dı.


Üstelik sadece bilen değil, yapan da bir kadındı. Üstelik çok güzel ve havalıydı.

Velhasıl geleneksel cuma yemeklerindeki 6 kişilik aile soframız babam ve oğlumla üç kişiye düştü…


Annemle son zamanlarda yine gülmeye devam ederdik; “Hale bak, Hollywood filmi gibi başlayan hayatımız, Türk filmine döndü” derdik.


Çok enteresandır ki bu kadar şeye rağmen şükredebiliyor ve daha olumsuz şeyleri çağırmamak için bütün gücümle gülümsemeye devam ediyorum.


Bu iki kişinin ama özellikle annemin ölürken bana bir takım özellikleri geçirdiğini hissediyorum. Sık bir ağırlık var üzerimde. Rafine bir olgunluk sanki… Başım daha da dik…


Evet, yine değişim dönemi içindeyim. Umarım olumsuz olanlar artık bitmiştir. Çünkü olumsuzluklardan da olumlu anlamlar çıkarmak için elimden geleni yapıyorum.

Yoruldum demeyeceğim, sıkıldım demeyeceğim. Öğrenmekten, çabalamaktan vazgeçmeyeceğim. Eğlenmekten de vazgeçmeyeceğim.

Sanırım daha da annem olma yoluna girdim…



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.