Kafaya takmayın!



Şöyle bir bakıyorum da yurdum genelinde olmasa bile benim muhatap olduğum çevrede yıllar geçtikçe kadınlar daha güzelleşmiş. Daha şık ve bakımlı olmuşlar. Bir de çoğunlukla daha zayıflar.



Ben her zaman kız irisi oldum. Hatta bir ara “Hükümet gibi kadın” benzetmelerine layık görüldüm. Adımlarımı “Yürürken ortalık dan dan inlerdi” diye tarif edenler olmuştur. Bu iriliğin üstüne bir de 2 sene hormon tedavisi görerek hamile kaldım ve doğurdum.


Biliyor musunuz, 107 kiloyla doğuma girdim. 100 kiloyla da çıkmışımdır. Boyum da 175 falan. Şu anda ne o zamanki resimlerimi görmek, ne de kazara o zamanlardan bir kıyafetle karşılaşmak bile istemem ama inanın o dönemde de bunu dert etmedim.


Bir kere olabilecek en güzel sebepten kilo almıştım. İlaç ya da beslenme, ne fark eder. Hamilelik söz konusu. Zaten sonrasındaki emzirme döneminde epey bir kilo kendi kendine gitti.


Son 5 sene daha ilginçtir. Çünkü 66–67 kiloya kadar indim ve hiçbir özel çaba sarf etmeden…


Arada gaza geldim spora gittim. O kadar, ama kısa kısa. Hiçbir ciddi rejimi uygulamadım. Hatta sanırım rejim bile yapmadım.


Fakat kendimi terbiye ettim ve her sene düzenli olarak azar azar zayıfladım. Hiç kafama takmadım. Sadece beynimi disipline ettim. Dikkat ettim. Bakın, kilo vermiş birinin ukalalığını yapmak istemem ama sizinle paylaşmak istememin sebebi bunu kendi kendime, farkında bile olmadan, hiçbir şeyden elimi ayağımı kesmeden yapmış olmam. Her şeyden yiyerek ama biraz daha az ve seyrek yiyerek…


E tabi sıkıntı ve üzüntü de vardı biraz beni yemekten kesen. Bir de çevremde kafayı yemekle bozmuş, bütün dünyası yemek olmuş ya da olacak gibi insanlar gördükçe ben yemekten soğur oldum. Keyfimi, hırsımı, üzüntümü, hıncımı yemekten çıkarmamayı öğrendim. Yani en ufak bir durum değişikliğinde yemeğe sarmadım. Hatta arada sigarayı bile bıraktım.


Şu aralar bakıyorum ki ortalıkla bir sürü farklı diyet ve kitapları dolaşıyor. Bir sürü doktorun adı bir zirveye çıkıyor, bir yerin dibini sokuluyor. Kilo verdiğimiz zaman “çok iyi”ler, kendi disiplinsizliğimizden kiloları geri aldığımızda “tu kaka”.


Bir kere bir şeyi anlamak lazım ki eğer kilo sorunumuz varsa, bunun altında bir sebep de vardır. Tıbbı olanları bir kenara bırakıyorum ama kafamızın içinde halledemediğimiz psikolojik bir hesaplaşmamız olduğuna inanıyorum ben. Bir kere bunu çözmeden ya da en azından “evet ya, var kafada bir sorun ama neyse ne... ben bunun yüzünden kafayı yemekle bozmayacağım” demeden, ne diyet yaparsanız yapın, bir süre sonra kiloları geri alırsınız. Çünkü kafanızı ve hayatınızdaki bazı şeyleri değiştirmeniz gerekir zayıf kalabilmek için.


Tercihlerinizi, önceliklerinizi de bileceksiniz. Mesela ben haftada 2 gece içki içerim. 1-2 kadeh değil, sıkı miktarda çünkü duramam. O da olmasa belki 6-7 kilo daha zayıf olurdum ama buna gerek görmüyorum. Ayrıca ihtiyaç da duymuyorum.


Her gün tartıya çıkarım. Bir gün aldığımı görsem, ertesi gün idare etmeye çalışırım. Bazen beceririm, bazen koy veririm. Ama hiçbir şekilde alığım o kiloyu üzerime yerleştirmeme kararı aldım. O yüzden ikinci gün koy vermem. 67’yi geçmeyeceğim. Belki minik bir deparla 65 olur, sonraki birkaç ay onu sabitlemekle uğraşırım. Ve belki 65…


O yüzden hangi diyete başlayacağınıza karar vermeden önce bir kafayı toplayın. Gerçekten aynada vücudunuza bakın. Biraz daha zayıf olsanız daha iyi olacağınız şüphesiz. E daha da rahat edeceksiniz. İltifatları boş verin bile.


Geçenlerde ilginç bir sistemle tanıştım. MFB diye size yemek getiren bir işletme burası. Tek başına yaşayan bir kadın olsam, hiç düşünmem hemen onlarla anlaşırdım. Ama evde sürekli aç bir ergen var. Hem yemek yapma zahmetinden kurtulurdum. (Ki gerçekten yemek yapmayı sevmiyorum...) Hem de sağlıklı ve şişmanlatmayan, hatta isteğe göre zayıflatan yemekler elime hazır gelirdi. Çünkü bu sistemde seçenekleriniz de çok. İster hazır mönülerden seçiyorsunuz ister de kafanıza göre sipariş veriyorsunuz. Sistemi öğrenmek için internet sitesine bakın. Benim anlatmak istediğim başka…


Buranın beslenme uzmanı Linda Günyuz, 40 yaşına gelmiş bizlerin kilo vermesiyle ilgili bir takım fikirlerini ve önerilerini paylaştı benle. Çok haklı olduğu noktalar var.


Parantezdekiler benim eklemelerim:


1. “Hayır” Demenin Güveni: Fazladan bir kadeh şarap veya bir porsiyon tatlı almanız için yapılan arkadaş baskısına, başkaları ne düşünür endişesine artık eskisi kadar boyun eymezsiniz. Kendi isteklerinizi, yeme kapasitenizi başkasına göre değil kendi arzuladığınız gibi ayarlamanız gerektiğini bilirsiniz. (Hatta bunu onlara çaktırmadan bile yapabilirsiniz. Bir lokma yediğinizi, koca dilim diye sunabilirsiniz. )


2. Daha Fazla Destek: Arkadaşlarınız yağlı, kremalı bir makarna yerine sağlıklı domatesli bir makarnaya yöneldiğinizde sizinle aynı durumda olduklarından sizi anlarlar. (Neyse ki böyle arkadaşlarım yok, çevrem sürekli onu yiyelim mii, tatlı alalım mııı diyenlerle dolu)

3. Düzgün Yemek Yemek: Yaşınız ilerledikçe yemek yemenin hayatın büyük zevklerinden biri olduğunu fark edersiniz. Açlık diyetlerini artık geride bırakır, yemek yapma zevkini keşfedip, yemekle şarabı sağlıklı bir şekilde birleştirmeyi öğrenmişsinizdir. (Evet değecek bir şey için kalori almayı kabul edebilirim ben de)

4. Çocuklarınıza Örnek Olun: İster küçük, ister ergenlik çağında çocuklarınız olsun, çocuk sahibi olmak, sizin gerek düzgün beslenerek, gerek spor yaparak onlara iyi örnek olmak konusunda bilinçli olmaya iter. (Kesinlikle… Ama benimki hiç oralı değil)

6. Stresle Baş Edin: Fazla yemenin-içmenin ve sigara kullanmanın stres dozunuzu arttırdığını belki yaşayarak öğrendiniz. Yoğun hayatla baş etmenin en iyi yolu kendinize vakit ayırıp egzersize, yogaya, meditasyona ve güzellik terapilerine yönelmek- kendinize özel zaman ayırmaktır. (Bence buna eklenecek daha cazip öneriler var ama yazmayayım şimdi.)

5. İrade: Doğrusunu isterseniz, yaşınız ilerledikçe iradenize artık daha çok güvenmeli, konsantrasyonunuzun bozulmasına izin vermemelisiniz. (Burada bir sorun var. Tahammül gücümüz azalıyor ama yaş ilerledikçe)

7. Ne İstediğinizi biliyorsunuz? Jimnastik çılgınlığına kapılmaya vaktiniz yoksa gerçekten zevk aldığınız şey, huzur veren olmalıdır. Eğer zevk aldığınız aktiviteyi yaparsanız, devam etme olasılığınız çok yüksektir.

8. Zaman: Zamanın ne kadar çabuk geçtiğinin farkındaysanız, ertelemenin bir seçenek olmadığını bilirsiniz. Bir kere kesin karar alırsanız uymanız daha kolay olur.

9. Sabır: Aynı zamanda biliyorsunuz ki son beş yılda aldığınız kilolar bir haftada yok olmayacak. Kiloları uzak tutmanın bir yolu da tutarlı bir şekilde kilo verecek sabrınızın olmasıdır.

10. Süper Örnekler: Piyasada, “genç ve ince” kalıbına uymayıp da çekici, formda, sağlıklı ve güçlü görüntüsüyle harika örnek teşkil edenler vardır. Ajda Pekkan, Helen Mirren ve hatta Madonna bize yaşlanırken hala çarpıcı olunabileceğini gösteren kişilerdir. (Hiçbir mahsuru yok)


Kısaca diyeceğim şu ki: BENİM YÖNTEMİMİ KULLANIN KAFAYA TAKMAYIN!



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.