Neden “jigolo” olmuşum!

Yıl 1989, Orta 1’e başlamışım. Sınıfta bir kız… Kız bana bakmış, ben kıza… Yıl 1990, 1991, 1992, 1993 ve 1994… 6 yıl boyunca sınıf arkadaşımla bakışıp durmuşuz… Sonunda mezuniyet ve biz iki platonik âşık ayrılmışız…

Kalbimde sadece kızın kokusu kalmış…

Yıl 1995, üniversiteye başlamışım. O zamanlar “kızlı, erkekli” ilişkilerin ancak aylar sonra öpüşmeye dönüştüğü zamanlar… Hâlâ bakire olmayan “kız”lara kötü gözle bakılan zamanlar! İlk “kızlı, erkekli” diyaloglarım başlamış…

Aradan yıllar geçmiş…

Aylar önce bir ilişkim olmuş… Öyle bir sevmişim ki 36 yaşımda ilk kez bu atmosferde hayat olduğunun farkına varmışım… Nefes almanın oksijenle değil de O’nun kokusu ile mümkün olduğuna inanmışım… Onunla aynı evde yaşamışım ve sonunda maalesef ayrılmışım…

Aradan 2 ay geçmiş ve ilk kez O’nun kokusunun sindiği eve girebilmişim… Yaklaşık 1,5 saat ağladıktan sonra zar zor kendimi evden dışarı atmışım… Eve giremediğim için arkadaşlarım kıyafetlerimi evimden ofisime taşımışlar… Evi satmayı düşünmüşüm ama sonra demişim ki “Hayatta her şeyin acısı geçiyor… Bu da geçecek!”

Beynimde ve kalbimde aşkın acısı geçmiş ama kalbime O’nun kokusu sinmiş bir kere… Akıl sır erdirememişim…

O varken kokusu ile günde 9 saat uyuyup işe güce geç kalırken, O yokken günde ancak 2 saat “kokusuz” uyumaya ve bazı geceler hiç uyumamaya başlamışım, doktora gitmişim, ilaç kullanmışım…

Ama olmamış…

Bazı geceler Bebek sahilde arabanın içinde sabahlamışım, devriye gezen polis ekipleri yanıma gelip arabanın içinde ağlayan beni görünce derdimi sormuşlar, arkadaşlarımın evine gitmişim, sabaha kadar onları da uyutmayıp herkesi bıktırmışım…

Son 1 aydır da çareyi otelde kalmakta bulmuşum… Sadece nefes almaya çalışmışım ve çevreme “yaşıyor” rolü yapmışım…

Ama maalesef sosyal medya “illeti”nin, insanların kalplerindeki “pis” koku ile birleştiğini fark edememişim… Foursquare’de her sabah 04:00 civarı otelde yer bildirimi yapmışım… O pis kokulu insanlar da hakkımda neler düşünmüşler neler…

Bu hafta bir “dostum” beni aramış… Demiş ki “Seni uyarıyorum, insanlar sana kötü gözle bakıyor…”

Neden mi?

Günde 2 saat otelde uyuduğum için!

Ne demiş büyüklerimiz?

Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim…

Şimdi biri çıkıp bana dostumla ilgili kötü bir şey söylese buradan birkaç durum ortaya çıkar…

Dostumun gerçekten kötü biri olduğuna inanırsam, dostluğumu bitirir ve beni uyaran insana teşekkür ederim. Eğer inanmazsam, dostuma (ve dolayısı ile dostum olduğu için bana) iftira atıyor demektir. O zaman da iftirayı atanın canına okurum… Çünkü ben dostumun şerefini kendi şerefim bilirim… Menfaat ilişkileri için kimseyle dost olmam, kimseye “eyv’Allah” demem, kuru ekmek yerim ama dostlarımla ve şerefimle yaşarım!

Sonrasında tartışma biraz daha alevlenmiş… Dostum “herhalde benim jigolo (şakayla karışık) olduğumu düşündüklerini düşünmüş”… Bana yapılan hakareti (dolayısı ile kendi şerefine yapılan hakareti) kabul etmiş ve benim iyiliğim için, 36 yaşında hayatta kimsesi olmayan beni “uyarmış”…

Ben bir kez daha anlamışım ki insanlar çok acımasız olmuş!

Ben günümüzün “dost”luklarını hazmedemez olmuşum!

Hani derler ya “her şerde bir hayır vardır” diye… Bu şerden sonra hayırlısı olmuş ve o gece evimde kalmışım…


Kalbinizdeki koku ile nefes almanız dileğim ile…


Sevgimle kalın…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.