En
Herkesin hayatında bir en vardır…
Bazen en güzel sevişen,
Bazen en güzel seven,
Bazen en güzel kokan,
Bazen de en güzel sarılan…
Bunlar yetmez ama “en”e…
En, en çok adam eden bizi,
En, en çok yanımızda,
En, en çok gurur duyduğumuz,
En, en çok kıskandığımız,
En, en güzel yemeği yapan,
En, en iyisini bilen,
En, en doğrusunu söyleyen…
Ve en, her sabah en çok uyanmak istediğimiz…
Sonra “en”in en büyük hayal kırıklığı gelir…
En son zannettiğin “en”, o “en” değilmiş meğersen…
En büyük isyan,
En kanlı nefret,
En buğulu hüzün,
En ıslak gözyaşı,
En yapışmaz kırgınlık…
Yine hepsi o “en”deymiş meğersen…
Ve en son anlarsın ki, “en” en sonuncuymuş…
En dayanamayacağın bir nefessizlik,
En içinden çıkamayacağın adaletsizlik,
En acımasız nankörlük,
Ve belki en kabullenemeyeceğin aldatma…
Da o endeymiş meğersen…
“En”in en son tartışmasından sonra…
“En”siz ilk en yalnız sabaha uyanınca…
Bu sefer en kahve kokmayan ev…
İsyan eden en yalnız yatak…
Ve sana en sarılan yorgan…
Senden önce uyanmamış bir en seven…
Ya da uyandıracağın bir en güzel…
O sabah en büyük hayal kırıklığınla berabersin…
Ve dersin ki, bana “en”i öğreten artık en sonuncu ben…
Ve başlarsın her yeni gelen “en”i suçlamaya…
Ve artık her “en”de onu aramaya…
Bazen onun savaşı önce bitermiş bazen de seninki…
O ya da sen olmuşsunuzdur başkasının “en”i…
Ve dersiniz ki enlerin hepsi yalan…
Anlayın yeter ki en sonuncu nefes kapınıza dayanmadan…
YORUMLAR