Sosyal Medya Yönetimi!
Yaklaşık 3,5 yıldır, marka ve sosyal medya danışmanlığı veren bir şirketin kurucusu olarak bu reklam, bilinirlik ve güvenilirlik mecralarında çalışıyorum. Geçenlerde yaşadığımız Gezi Parkı olayları neticesinde, herkes sosyal medyanın gücünü bir kez daha “anlayamadı”…
Sosyal medyadan çoğumuzun anladığı her ne kadar “ego”muzu bir üst sınıfta göstermek olsa da aslında kişisel markamızı yanlış bir ifade tarzı ile yerle bir edebiliyoruz.
Sosyal medya kullanıcıları öncelikle bu mecraları hangi amaçla kullanacaklarına karar vermelidirler: daha fazla kişiye kendimizi tanıtmak, daha fazla kişiyi tanımak, daha fazla kişiye (sayı gözetmeden doğru kitleden) kendimizi tanıtmak, daha fazla kişi tanımak (sayı gözetmeden doğru kitleden), sahip olduğumuz bir ürünü ya da hizmeti pazarlamak, siyasi bir görüşü yaymak, çapkınlık yapmak, eğlenmek, yazar olmak, vb. nedenler sayılabilir.
Marka sahibi sosyal medyayı kullanım amacını belirledikten sonra Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest, Linkedin, Youtube, SoundCloud, Kişisel Blog, Kişisel Web Sitesi vb.’larından hangi mecraların kendi marka yönetimi doğrultusunda kullanıma daha uygun olduğunu belirlemeli, bu ağları Google desteği ile optimize ederek birbirine bağlamalı ve bu mecralarda doğru bir hedefleme seçerek aşağıdan yukarı doğru genişleyen bir ağ kurmalıdır.
Reklam; minimum maliyet ile maksimum hedef kitleye ulaşmaktır. Kadın ayakkabısı üretip satan bir kişiyseniz, sosyal medya aracılığı ile haber okumak için bu mecraları kullanan 35–50 yaş arası 200 bin erkeğe ulaşmak ve 1 adet bile ayakkabı satamamak değil 500 ayakkabı çılgını kadına ulaşıp bu kişilere ayakkabılarınızı satabilmek amacınızdır.
Ayrıca başarı, arz ve talep arasındaki dengedir. İstanbul’un en iyi sinemasını açmışsınızdır ama burayı kimseye duyuramaz ve doğru kitleyi sinemanıza çekemezseniz batarsınız. Ya da İstanbul’un en kaliteli sinemaseverlerini sinemanıza yönlendirdiğinizi düşünün ama gelen kitleye bekledikleri hizmeti veremezseniz yine batarsınız. Hem de bu batış ilkinden daha ağır sonuçlar doğurur. İlkinde sadece maddi olarak zarar gördüğünüz halde ikinci durumda maddiyatın yanında kendi marka değerinizi de batırırsınız. Çünkü en etkili reklam dedikodudur. İnsanlar memnun oldukları şeyleri birkaç kişiye anlatırken, memnun olmadıklarını tüm çevrelerine yayarlar.
Dolayısı ile sosyal medya yönetimi; Twitter’da binlerce sahte kullanıcının sizi takip etmesi ama bir Tweet’inizi 2 kişinin paylaşması, Facebook hayran sayfanızı on binlerce sahte kullanıcının takip etmesi ama yaptığınız paylaşımı 1 kişi beğenmesi, Instagram’da binlerce sahte kullanıcının sizi takip etmesi ama paylaştığınız fotoğrafı 5 kişinin beğenmesi, sanatçı iseniz Youtube videonuzun yüzbinlerce sahte hesap tarafından tıklanması ama sokakta sizi kimsenin tanımaması değildir.
Sosyal medyada yapılan en büyük hatalardan birisi de bizi tanımayan insanlara kendimizi tanıtırken, sosyal ağımız ile yani yazıştığımız ve beraber fotoğrafımız / videomuz olan kişilerin markaları ile kişilerin bizi algıladığını kavrayamamış olmamızdır. Daha önce uyuşturucu kullanmak suçu ile hakkında haber çıkan bir kişi ile kalabalık bir ortamda, sadece popüler ve şirin görünüyor diye bilmeyerek fotoğraf çektirdiyseniz ve bu fotoğrafı popüler görünmek uğruna övüne övüne paylaştıysanız ya da sizi tanımadığı halde size samimi bir üslupla yazmış olduğu bir açık mesajı şimdilerde sosyal medyada moda olan “canım” gibi aynı üslubu vurgulayacak kelimelerle yanıtladıysanız gözünüz aydın! Fotoğraf çektirdiğiniz kişinin uyuşturucu ile bağdaşlaştırılmış kimliğini artık siz de bir önyargı ile üzerinize yapıştırmış oldunuz!
Ne iş yaparsak yapalım kişisel markamızı satıyoruz. Görsel medya yani televizyon ile en az izlenen kanalda bile göründüğümüz anda binlerce kişiye ulaşıyoruz. Ama televizyonun etkisi birkaç gün içerisinde kayboluyor. Yazılı medya yani gazete ve dergilerde ise televizyona göre çok daha az bir kitleye ulaşabiliyoruz ve etkisi televizyona oranla birkaç gün daha fazla sürüyor. Sosyal medya profilleri ile görsel ve yazılı medyayı destekleyemeyen ve “arşiv”leyemeyen kişi ya da markanın, anlık popülariteden başka sahip olabileceği bir şey maalesef yok.
Ve bu işi birkaç bin TL’ye üniversite öğrencilerine yaptıran kişiler var. Unutmayın ki Facebook ve Twitter gibi daha onlarca şirket, bu uygulamaları para kazanmak için oluşturdu ve milyonlarca dolar giderleri var. Bu şirketlere para kazandırmadığınız sürece size fayda sağlamaları gibi bir ihtimal kesinlikle yok. Dolayısı ile doğru optimizasyon ve hedefleme ile reklam verilmezseniz, hayal ettiğiniz o mucize gelir ve faydayı elde etme şansınız da yok.
Okuduklarınızın faydalı olması ve “sosyal”leşmeniz dileğim ile sevgiyle kalın…
YORUMLAR