Türkiye’nin Mehmet Erdem’i

Bu ülkenin en büyük baş belalarından biri -belki de birincisi‘gibi olmak’! Hepimiz ‘gibi gibi’ yaşıyoruz şu günlerde... Sinemacılarımız film yapıyor; ‘Hollywood filmi gibi...’ Popçular albüm yapıyor; ‘yabancı popçuları gibi...’ Hadise ‘Beyonce gibi’, Hande Yener, ‘Madonna gibi’. Televizyonlardaki programlar, diziler; ‘Tıpkı Batı’dakiler gibi...’ Avrupalı birileri ‘gibi’ yemek yiyip, Amerikalı birileri ‘gibi’ giyiniyor, Hollywood filmlerindeki birileri ‘gibi’ seviyoruz... Kitap okur, müzik dinler ‘gibi’ yapıyoruz... Bir yanımızla Doğu gibiyiz, bir yanımızla Batı gibi... Kendimiz gibi olmak en zoru olduğundan herhalde ortalık ‘gibi’lerden geçilmiyor...



40 Fırın Ekmek Yese Tom Waits Olamaz

Yukarıda yazmaya çalıştığım ‘gibi’ şeyleri dün Ertuğrul Özkök’ün köşesinde Mehmet Erdem’le ilgili yazdıklarını okurken düşündüm... Ertuğrul Bey, ortak dostumuz Levent Özçelik’le Fransa’nın Saint-Jean-de-Luz kasabası civarında bir tepenin üzerinde Mehmet Erdem’in ‘Hiç Konuşmadan’ şarkısını dinlerken yanlarındaki Fransız, “Kim bu şarkıcı?” diye sorduğunda “Türkiye’nin Leonard Cohen’i” deyivermiş... Bu satırları okurken sanki ben de orada, o tepenin üzerindeymişim gibi söze karıştım: “Ya bari Mehmet Erdem, Leonard Cohen gibi olmasın!” Şimdi tam ne zaman olduğunu hatırlamıyorum ama Mehmet Erdem’le ilgili gelen bir basın bülteninde, o günlerde ‘Hakim Bey’le ortalığı kasıp kavuran genç şarkıcı için “Türkiye’nin Tom Waits’i” deniliyordu. Tom Waits’e olan büyük aşkımdan mı yoksa bu ‘gibi’ alerjimden mi bilmiyorum, o gün o bülteni okurken niyeyse Erdem’e kızıp “Dünyadaki tüm fırınlardan çıkan bütün ekmekleri yese de Tom Waits gibi olamaz” diye için için söylendiğimi hatırlıyorum...


Tanpınar’ın ‘Huzur’u Huzurumu Kaçırıyor

Ne zaman bu topraklardan çıkan bir müzisyeni, bir sinemacıyı, bir sporcuyu dünyadaki başka birine benzettiğimizi görsem aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanı gelir... 70 yıl önce Mümtaz’la Nuran’ın aşkı öyküsünün geri planında inceden inceye Türkiye’nin ‘Doğu ile Batı’yı bir araya getirmesi gerektiğini anlatan Tanpınar, bir tepki çağında yaşadığımızı belirtip ekliyor: “Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu; Dede’yi, Wagner olmadığı için, Yunus’u, Verlaine, Baki’yi, Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya’nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür, her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamağa çalışıyoruz...”


Dev Bir ‘Gibi’ Cumhuriyeti Olmayalım

Çok mu önemli bilmiyorum ama Ertuğrul Özkök’ü okurken keşke, “Türkiye’nin Mehmet Erdem’i” deseydi diye geçirdim içimden... Bence Türkiye’nin Leonard Cohen’lere, Tom Waits’lere, Tarantino’lara, Messi’lere, Antonioni’lere, Rihanna’lara, Justin Timberlake’lere değil Mehmet Erdem’lere, Nuri Bilge Ceylan’lara, Orhan Pamuk’lara, Arda Turan’lara, Çağan Irmak’lara, Hadise’lere, Tarkan’lara ihtiyacı var... Dev bir ‘gibi cumhuriyeti’ olmaktansa kendimizi bir yabancıya ‘kendimiz gibi’ anlatmak en iyisi... Başkası olmasak kendimiz olsak öyle çok daha güzeliz...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.