Ay ay ay!
Geçen hafta düştüm!
Tutunacak hiçbir şey yoktu etrafımda, ellerim boşuna arandı, ne yazık ki havada sallanan kollarım beni dengede tutamadı. O düşme anı birkaç saniye sürse de, gözümün önünden ve beynimin içinden geçenleri, çay/kahve ya da iyisi mi damağımda kekremsi bir tat bırakan bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde, saatlerce anlatabilirim.
Mutfaktayım, kırmızı taburenin üstünde. Üstteki dolaba bulaşık makinesinden çıkardığım cam kavanozları yerleştiriyorum. Büyüklü küçüklü karışmış kavanozlar canımı sıktı, düzenleme sevdasına kapıldım. Hepsini tek tek aşağıya tezgahın üzerine, sonra tekrar büyüklüklerine göre tek tek dolaba diziyorum. Bu işlem sırasında doğal olarak eğiliyor, kalkıyor, eğiliyor, kalkıyorum.
Doğumdan sonra bir denge yitimi söz konusu... Gerçi üzerinden zaman geçti ama niyeyse hala bir miktar dengesizlik var bende. Hoş, tabure dediğin şey de sandalye kadar güvenilir değil ya... Hafif bir baş dönmesi, bir tutam akılsızlık, göz kararı tabure sallantısı ve takip eden ‘ay ay ay’ üçlemesiyle yere doğru altmış santimlik bir uçuş yaşadım. Sol kalçamın üzerine indim. Başımı da alt dolaba çarptım. Neyse ki, sıkıca kavramıştım da elimdeki kavanoza bir şey olmadı!
Dedim ya, gözümün önünden ve beynimin içinden geçenleri anlatmam saatler alır, o nedenle sadece birkaç başlık geçeyim:
Hayat dediğin şey böyledir, bazen kötü düşersin!
Ben galiba kendimi sevmiyorum, baksana dikkat sıfır!
Babamı özledim, çok. Ama o yok!
Keşke annem burada olsaydı, ya da ben İzmir’de...
Oğlum var, kocam var...
Ya kalkamazsam...
Telefonum nerede?
Her çıkışın bir inişi vardır ya...
Her düşüşün de bir kalkışı oluyor haliyle.
Kalçamda hissettiğim ama vücudumun her yanını saran, özellikle de başıma doğru giderek artan ağrı, zaten hasarlı olan sinir sistemimi altüst etmişti ve ben aksak bir ihtiyar aksiliğiyle iki büklüm yürümek nasıldır, o gün anladım. İki günü televizyona bakarak ve kitap okuyarak geçirdim. Babası oğluyla ilgilendi. İki gün sonra toparlandım ama işlere el süremedim, sadece tencere kaynattım... Şimdi geldiğim nokta şu: Ortalığı toparlamak, evi temizlemek ve kirlileri paklamak şart! Ama mutlak bir sorunum var; ben hiçbir şey yapmak istemiyorum. Moralim bozuk; galiba benden iyi bir ev kadını olamayacak...
YORUMLAR