Kanıksamak



Bir kadının çalışma hayatını bırakmak zorunda kaldığında yaşadığı en dramatik şey ne, biliyor musunuz?


Değişen sıfatının bir tokat gibi yüzüne vurulması!


Karnımda çocuk, elimde kocamın eli, yüzümde en şapşal gülümsememle tipik bir ev kadını olduğum gün, ‘sen bir ev kadınısın’ diye dillendirememiştim kendime.

Bunu ilk söyleyen, bankadaki müşteri temsilcisi ‘o kadın’ oldu.


İşten eve transfer olmamın cicim aylarıydı, bir işlem için bankaya gittim. Önüme konan evrakta soruyor; çalışıyor musunuz? İki kutucuk var; biri çalışmıyorum, diğeri ev hanımıyım. Bu aralar çalışmadığıma göre işaretledim; çalışmıyorum. Müşteri temsilcisi ‘o kadın’ doldurduğum evrakı incelerken parmağıyla işaret ederek, “Çalışmıyor musunuz?” diye sordu soğuk soğuk. “Şu anda hayır” dedim şiş karnımı göstererek. Hiç tereddütsüz kâğıdı masaya koydu, yeniden işaretledi; ev hanımı.


Neee!


Kadına baktım. Hayır tartışamayacaktım. Oğlum da içeriden dürtmüştü zaten.


Bankadan çıktığımda yüzüme vuran Bursa lodosu, yediğim şamarın acısını hafifletmeye çalışır gibiydi. Ya da bana öyle gelmişti.


Ağlamaklı yürürken düşünceler arasından bir yazı hortladı.


Uğur Mumcu; Türk insanının her şeyi ne kadar kolay kanıksadığını anlatır hani bir yazısında. Ölümleri, işsizliği, yolsuzlukları falan ‘kanıksıyoruz’ der... (Bugünleri görseydi...)

Ben de o hesap, durumu reddetmek yerine kanıksamam gerektiğini düşündüm.


Gözyaşlarımı sildim ve eve gelene kadar gördüğüm herkese fısıldadım;



“Merhaba, benim adım Belgin. Ben bir ev kadınıyım.”


Kanıksa Belgin, hadi kanıksa...


Akşam oldu, kocam eve geldi, yemek masasının hazır olduğunu görünce gözleri doldu; “Hayırdır, çok mu acıktın?”


“Yok” dedim, “Ben ev kadınıyım ya...”


Kocam, “Hııı” diyerek bir adım geriledi, “Ben bir anneme uğrayayım...” (Kayınvalidemle aynı apartmandayız...)


O gün bankadan eve geldiğimde derhal mutfağa girip sabahtan kalan bulaşığı yıkamıştım. Fayansları sildim. Ocağı sildim. Buzdolabını sildim. Dolap kapaklarını sildim. İçlerine dalmayı gözüm yemedi, bıraktım. Sonra da yemeğe giriştim. Öyle imambayıldı falan bilmem. (Öğrenmeye de pek iştahım yok!)


Ben de...



Önce kızartma yaptım, keşke patlıcanların kabuklarını soysaydım, yandılar...



Yanına köfte iyi gider diye düşündüm. Bugüne dek hep hazırından löplettim ya, o nedenle köfte harcına tahmini olarak kıyma, ekmek içi, kimyon, karabiber ve tuz koydum. Tabii bir de soğanları ince ince kıydım. Keşke rendeleseydim çünkü kızaran yuvarlak köfteler, her yanından fırlayan yanmış soğanlar sayesinde birer gürz gibi göründüler.


Cacık yaptım, salatalıkları rendeledim diye fazla sulu oldu.

Pilav yaptım, suyunu çok katmışım, lapa oldu.


Bir de Kemalpaşa yaptım (hazırından elbette), onun da şekerini kaçırmışım, tadından yenmez oldu.


Yemek boyunca kocamın yüzünü takipteyim. Bir yandan yiyor, bir yandan dün gece izlediği savaş filmindeki hataları anlatıyordu. Yok Alman askerinin bindiği motosiklet aslında Alman değil Japon motosikletiymiş, yok generalin arkasında görünen harita dönemin 10 yıl sonrasındaki sınırlarını gösteriyormuş... Pek eğleniyor... Dudaklarımı ısırarak onu dinlemeye çalışıyorum, arada zorlama gülüşler...


Ve yemek bitti.

“Ellerine sağlık canım, yemek çok güzeldi” demez mi? Dedi.

Tepem atmış!


“Ben ne kadar yoruldum senin haberin var mı? Uğraştım ettim ama inadına hepsinde bir sorun çıktı. Ben kiiiim, ev kadınlığı kim!”


Hüngür... Hüngür... Hüngür...


Henüz hamileydim ya, kocam bana sarılıp teskin etmeye alışmıştı; “Üzülme tatlım, bir dahaki sefere daha güzelini yaparsın!”


Ağlamam daha da şiddetlendi.


O gece başımı yastığa koyduktan birkaç saniye sonra ise müstehzi gülümsüyordum.


Çünkü ‘Savaş Sanatı’na göz gezdiriyordum ve Sun Tzu; “Üstün yetenekli komutan gücü yeterli olmasa da savaş kazanmayı becerebilir” diyordu. İşte o an karar verdim; ev işleri müdürlüğümde Sun Tzu’nun savaş taktiklerini uygulamalıydım.

Veee...

Borazanlar veya davullar çalsın!



Savaş başlasın!



* Bu arada beni bağrına basan hthayat ekibine, yorumlarıyla destekleyen herkese teşekkür ediyorum.

Hoşbulduk...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.