Merhaba...

Merhaba


Desperate Housewives’ta Felicity Huffman’ın, dizinin Türkiye uyarlamasında ise Ceyda Düvenci’nin canlandırdığı karakteri hatırlayın lütfen; çalışma hayatını bırakıp ev kadını olan ve çocuklarıyla boğuşan o kadını...



Hayır hayır hayır ben öyle olmayacağım!


Üniversitede bir hocam vardı, İngiltere’de yüksek lisans yapıp Eskişehir’e dönmüştü, her derste şu cümleyi söylemeden duramazdı: I was in England İngiltere’deyken başına gelenleri anlatmayı çok severdi de...


Ben de şu aralar sıklıkla ‘ben çalışırken’ cümlesini kurduğumu fark ediyorum çeşitli sohbetlerde. Öte yandan inanıyorum ki, ileride bir gün; ‘ben ev kadınıyken’ de diyeceğim, üstelik zevkle ve de gülümseyerek...


Tabii...


Tabiri caizse ben kendim kaşındım!


14 sene kesintisiz çalıştıktan sonra, Cahit Sıtkı’nın deyimiyle ‘yolun yarısında’ (yani neredeyse), hoooop diye evlendim!


Ama aşıktım, n’apayım!...


Gazeteden hemen ayrılmam mümkün olmadı, yedi ay boyunca kocam Bursa’da, ben İstanbul’da yaşayıp gittik...


Tam İstanbul’dan göçe hazırlanıyorken ve kocamın diyarında o şahane işi bulmuşken bir de ne öğreneyim; hamileyim!


Evet, istiyorduk ama yine de hoppala!


Ve Allah aşkına, hangi aklıevvel, hamile bir kadını işe başlatır ki!

Netice...


Karnımda çocuk, elimde kocamın eli, yüzümde en şapşal gülümsemem, olduk mu sana tipik bir ev kadını hem de mecburi...


Diyesim...


Düne kadar kartvizitimde yazı işleri müdürü yazıyordu, o oldu evişleri müdürü...


Tabii ben ‘bu işin (yani ev kadınlığının) altından kalkmakta ne var!’, diye düşünmüştüm ilk başta. Devireceğim kendimi kanepeye; elimde kitabım, meyve suyum falan...


Ohhhhh...


Gel keyfim gel...


Fakaaaaat...


Yahu bu ne!


Bu nasıl bir nankörlük!


İki saat temizlik yaparsın, iki gün sonra her yer toz duman... Sabahtan başlarsın kara kara düşünmeye akşama ne yemek yapsam diye; iyi kötü bir kap çıkarırsın, sofraya oturunca on dakikada boşalır tencere...


“Her şeyi kendim yaparım, başkasına gerek yok arkadaş!” naralarıyla girişmiştim ben bu işe. Heyhaaaat...


Yahu bu kadar mı zordur temizlik yapmak! Bu kadar mı zordur ocağa yemek koymak! Bu kadar mı zordur bir evin içinde evcilleşmek!


Çalışırken bu denli yorulmuyordum be!


Ev kadınlığı, çalışma hayatından çok daha zorlayıcı!

Hele benim gibi ‘elinin klavyesiyle’ bu işlere girişirsen, vah zavallıcık vah körpecik...


Hani bana de ki; bilmem neyle ilgili yazı dizisi hazırla, falancayla röportaj yap, haber takip et! Ya da sayfa yap, editörlük yap, gazeteyi yap! Ya da işte bin türlü yazı işleri...


Oh ne ala ne ala!


Fakaaaaaat...


Ev kadınlığı işleri...


Diyeceğim sevgili okur; burada okuyacakların çalışma hayatının engebeli yollarını aşan bir kadının ev hayatına transfer olmasıyla üstlendiği yeni rolün insancıl hikâyesidir.


Burada okuyacakların, ‘böyle kuşa böyle kuyruk’ demek isteyenlere bir hak tanıma namesidir.


Burada okuyacakların ‘her seçiş bir vazgeçiştir’ cümlesinin altının kalın bir çizgiyle çizilmesidir.


O zaman...


Herkese yeniden merhaba...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.