Disney sihri
The Walt Disney desem ilk aklınıza ne gelir? Elbette Mickey Mouse… Çocukluğumuza uzanır Walt Disney ile bağlantımız. Mickey Mouse’ u seyrettiğimiz dönemde Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerin uzun metrajlı çizgi filmini ilk seyrettiğimde, masalının kafamda canlandırdığım gibi ekranda olmasından çok etkilenmiştim. Ben o zamanlar Disney’in dünyanın en büyük eğlence markalarından biri olduğunu elbette bilmiyordum, en azından dikkatimi bu şekilde çekmemişti. Bizim zamanımızda öyle çok fazla çizgi film de yoktu hatta oturup çizgi film izlemek gibi bir alışkanlığımız da çok sonraları oluşmuştur desem yalan olmaz. Bir de Amerika denilen çok uzak bir yerde Disneyland diye bir hayal dünyasının olduğunu ve ulaşılamaz olduğunu hatırlıyorum.
Daha sonra Disney de bizimle birlikte büyüdü. Mickey yerine sinemada muhteşem efektlerin göz kamaştırdığı filmlerle kaşımıza çıksa da aslında o kulelerin üzerinde havai fişeklerin patladığını gördüğümüzde filmin aslında ailece seyredilecek, içinde şefkat ve sevgi barındıran bir hikaye üzerine kurulduğunu ve çok eğleneceğimiz bir maceraya atılacağımızı hissettiriyordu.
Şimdi kızım ile beraber tekrar büyürken gene Disney kahramanları evimizin vazgeçilmezi. Öncelikle Disney Channel’da hafta içi sabahları ve akşamüstleri gösterilen Prenses Sofia sabah kahvaltımızın konuğu. Derin okula gitmeden kahvaltısını evde yapıyor, saat 09:30 gibi okulda oluyor. Kahvaltısını yaparken televizyonda çizgi film izlemesi serbest. Derin her zaman limitlerini bilen bir çocuk oldu, belirli saatlerde belirli sürede televizyon izlemesine izin veriyoruz. Bu konuda ailenin tavrı bence çok önemli. Bana göre aşırıya kaçmadan televizyon izlemesinde sakınca yok. Şu an beş yaşında, farklı yaşlarda farklı sürelerde izlemesi konusunda her kararı aile verecektir. Derin her çizgi filmi zaten izlemez, fanatik olduğu programlar var. Ben de içerik olarak ne izlediğini kontrol ederim. Biliyorum ki Disney eşsiz hikaye anlatım becerisi ve yarattığı eğlenceli karakterleri üzerinden çocukların benimsediği, ailelerin güvenebileceği içerikler üretiyor.
Bu arada sizi bilmem ama ben Disney prenseslerinin isimlerini sayabiliyorum. Beş yaşında bir kız çocuğunuz var ise sanırım bu kaçınılmaz. Geçtiğimiz kış mevsiminin en favori yıldızı da hepinizin bildiği gibi Karlar Ülkesi Prensesi Elsa idi. Belki şaşıracaksınız ama ben bile izlerken keyif almıştım. Hatta Derin o kadar çok Elsa ve Anna’dan bahsediyordu ki, annem bile dayanamayıp ‘bana da izletin şu filmi’ demişti.
Ben Disney’ in çocukların hayal gücünü tetikleyen, sonrasında onları anlatmaya, paylaşmaya, hikayenin bir parçası olup hikayeyi sürdürmeye yönlendirme konusunda çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Evde zaman zaman Karlar Ülkesi’ni canlandırdığımız oyunlar oynarız, sihirli güçlerimiz vardır ve dokunduğumuz her şey buz olur. Bazı ebeveynlere tuhaf gelebilir ama ben de bu şekilde kızımla oynarken eğleniyorum ve görüyorum ki çocuğum da eğleniyor. Orijinal hikaye dışında kendi hayal gücü ile oyununa farklı renk katması da kaçınılmaz.
Disney bizim çocukluğumuzda bize ne hissettiriyorsa bizim çocuklarımıza da aynı şeyleri hissettiriyor. Demek ki kurulduğu zamandan beri belli bir çizgide olan, belli mesajları verebilen ve gerçekten eğlenceli olan misyonunu hiç bozmadan devam ediyor.
YORUMLAR