Unutmak…
Bundan yaklaşık 16 sene önce, halamı ve iki kuzenimi kaybettiğimiz trafik kazasının ardından taziyeye gelenlerden biri ‘Allah bunu unutturacak acı vermesin’ demişti.
Çok öfkelenmiştim.
‘Bu acı unutulur mu hiç, bu kadın ne dediğinin farkında değil’ demiştim.
Unutulurmuş. Ya da belki o acıyla yaşamayı öğrenmek, hayatını o acıya ve kayba göre düzenlemek demeli, bilmiyorum. Bildiğim, zamanın gerçekten bir şeyleri tedavi ettiği... İz kalıyor ancak ilk günkü gibi can yakmıyor acılar...
Tuhaf bir his bu... İnsanı kaybettiği sevdiğine karşı ihanet ediyormuş gibi hissettiren, ancak içten içe ona iyi gelen, iyileştiren bir his...
O yüzden şimdi, büyük acıların yıldönümlerinde ‘Unutmayacağız dedik, unuttuk’ denilerek bir nevi insanların vefasız olduğu ima edilince, bunun, unutmak üzere kurgulanan (çünkü unutmasa yaşaması mümkün olmayan) insana haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Belki de asıl yapılması gereken vurgu, insanların bu acıları unutması değil, devletlerin bu acılardan ders çıkarmaması... Ne de olsa devletler insan değil, acıları yok, vicdanları yok, unutmak ya da unutmamak gibi duyguları yok. Devletlerin sorumlulukları var, daha doğrusu olması gerekli, ancak bizim ülkemizde göz göre göre suiistimal ediliyor bunlar. ‘Deprem vergilerinden duble yol yaptık’ denildiğini unuttuk mu? İşte onu unutmadık. Değiştirmeye gücümüz yetmiyor belki ama unutmak mümkün değil...
‘Her şey insanlar için’ derdi babaannem... Unutmak da öyle... Cenazeden sonra taziyeye gelen ve sonrasında benzer bir kayıp yaşadığını öğrendiğim bir başkası ‘Bir süre sonra unutuluyor tüm bu olaylar... Ve iyileşiyor insan, alışıyor yokluklarına... Fotoğrafları da olmasa hiç yaşamamışlar gibi’ demişti. Ona da çok sinirlenmiştim. Hatta daha çok sinirlenmiştim. ‘Nasıl ya unutuluyor, ben hiç unutabilir miyim halamı, kuzenimi?..’ demiştim.
Kız kardeşim bir yorum yapmıştı o zaman: ‘Hayat eskisi gibi devam etmeyecek belki ama edecek... Hani Geleceğe Dönüş filminde zaman kırılır, eskisine paralel ama başka bir zamanda yaşamaya başlarlar ya kahramanlar, belki bize de öyle olacak...’
Öyle mi, değil mi, paralel zaman mı, eskisi gibi mi, bilmiyorum. Bildiğim, kayıpların, acıların insanların sonsuza dek değiştirdiği... Ama bunu yaparken, hayat devam ederken, acının ilk günkü yoğunluğunun giderek unutulduğu...
Ve bu çok insansı ve hatta gerekli bir duygu...
Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana
Ben neden aynı kalayım söyleyin bana
Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım
İnanmadım asla inanamam
Her şeyin bir sonu olduğuna
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim
YORUMLAR