Kişisel özgürlük
BaĞzı insanlar “kişisel özgürlük” konusunda bayağı bir kavram karmaşası yaşıyor olmalılar.
Bu karmaşa sosyal medyada Ramazan ayı boyunca “Oruç tutmadığını saklamayanlara ayar verme özgürlüğü” olarak karşımıza çıkıyor.
Mesela, kimileri “Ramazanda kahve fotoğrafı paylaşan bir insanı edebe davet edebilme” özgürlüğüne sahip olduğunu zannediyor.
Bazıları ise “Ramazan’da içki içeni hedef gösterebilme” özgürlüğü olduğuna inanıyor.
Bu insanlar “oruç tutanlara saygı isteme” kılıfı altında “oruç tutmayanlara istediği saygısızlığı yapabilme özgürlüğü” varmış gibi davranıyorlar.
Bakınız bu böyle olmaz.
Kimseyi oruç tuttu-tutmadı, oruç tuttuğunu gizlemedi, oruç tutmadığını saklamadı diye kınayamaz, onu suçlayamaz, ona edep çağrısında bulunamazsınız.
Kimsenin böyle bir “özgürlüğü” yok.
Bunu açıklamak zorunda kalmak çok saçma. Aslında bu yazı baştan sona saçma! Keşke böyle aptalca şeyler olmasaydı ve bugün burada “Çocukları ne yapsak da yaz tatili boyunca ekran karşısına yapıştırmasak?” konusunu tartışabilseydik.
Ve fakat değil mi ki birileri –içinde benim de bulunduğum- birilerine “Ramazanda kahve içti, içki içti, tatile gitti” diye sataşıyor ve mademki benim –- şimdilik- “yazı yazma özgürlüğüm” var, o halde şöyle açıklamaya çalışayım:
T.C. Anayasası madde 24:
Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Yine aynı maddenin devamı:
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Bunu, sosyal medyadaki “ahlak beklentisi ve saygı vurgusu”na uyarlayacak olursak, nasıl kimsenin “İftara yapacağı kuzu külbastının fotoğrafını paylaşarak canını çektiren kişiye çemkirme” özgürlüğü yoksa yine hiç kimsenin bir başkasına “Oruç tutmadığı halde tutuyormuş gibi yapmadığı için ayar verme” özgürlüğü yok.
Oruç tutanlara saygıdan bahsederken, oruç tutmayanlara saygısızlık edilmeyen bir memleket hayaliyle…
YORUMLAR