Anne Sözlüğü – Seçim Özel
Annelik Her Zaman Tozpembe Değil
“Blogcu Anne’den Özlü Sözler” teması etrafında toplandı kitap. Biraz kendimi, biraz anneliği ti’ye alırmışçasına... Kimsenin bilmediği bir şeyi söylemek değil, tam tersi, herkesin bildiği ama söylemekten çekindiği şeyleri ortaya koymaktı amacım. “Bir annenin hayatı ikiye ayrılır: Çocuktan Önce, Çocuktan Sonra” gibi. “Çalışmayan anne yoktur. 1) Evde çalışan anne vardır 2) Hem evde, hem dışarıda çalışan anne vardır” gibi…
Anneliğin hiç de öyle Anneler Günü reklamlarındaki gibi kutsal ve size her gün çiçek alınan ve Pazar günleri yatağınıza kahvaltı getirilen bir gün gibi olmadığını gözler önüne sermeyi hedeflediğim bu kamu hizmeti amaçlı (!) kitabımın sonunda bir de Anne Sözlüğü vardı. Çünkü “Anne olunca her şeyin anlamı değişir”di. Örneğin, Lego, “manikürlü tırnakların en büyük düşmanı” iken, Beyaz Atlı Prens, “akşam işten eve erken gelen babanın ta kendisi” demekti.
Bu kitap bundan bir sene önce çıktı. Bir senede benim hayatımda da, ülke gündeminde de çok şey değişti. Her şeyden önce bir Gezi direnişi oldu. Sonrasında 17 Aralık yaşandı. Devamında da bir yerel seçim oldu ki, bitti mi, bitmedi mi ya da bitecek mi ben şahsen bilemiyorum.
Neyse efendim, bugünlerde gündemimiz elbette seçim, itiraz, hile, hurda gibi terimler tarafından ablukaya alınmış vaziyette. Anneliğimiz de iki tape arası yemek yapmak, iki haber arası çocukları yıkamak şeklinde devam ediyor. Örneğin ben, seçim gecesi sonuçları takip ederken çocukları telaşla yatıracağım diye birini buzdolabına, diğeri de çamaşır makinesine tıkıştırmış olabilirim. Ancak bu benim annelik görevimin rafa kalktığı anlamına gelmiyor. Sadece biraz mutasyona uğradı.
Ve bu mutasyondan Anne Sözlüğü de nasibini aldı. Bundan tam bir sene önce kaleme alıp kitaplaştırdığım Anne Sözlüğü’nü bugün yeniden yazacak olsam bakınız neler söylerdim.
Anne Sözlüğü – Seçim Özel
(Alfabetik sırayla)
Belediye – Yuvada İngilizce şarkı öğrenen bıdıkların bile “Belly diye” şeklinde gündemle dalga geçebilmesini sağlayan güncel terminoloji.
Demokrasi – (1) Çocuklu evlerde çocuklara seçme hakkı tanınarak uygulanan yönetim ve idare biçimi. (2) Şu dünyada kontrol edebildiği şeylerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen çocuk kısmına gerek kendilerini iyi hissettirmek, gerekse arıza çıkarmadan iş yaptırabilmek için sunulan bir uygulama. Ne de olsa kendilerini karar mercii olarak gördüklerinde daha iyi hissediyorlar, özgüvenleri gelişiyor falan. Örneğin: “Dişlerini şimdi mi fırçalamak istersin, beş dakika sonra mı?” ya da “Bugün mavi pantolonunu mu giymek istersin, kırmızı mı?” (Çocuğun burada “hiç de bile fırçalamak istemem!” ya da dışarıda kar yağarken “Ben okula şortla gideceğim!” yanıtı vermeyeceğini umuyoruz. Verirse diktatörlük rejimi karşımıza çıkıyor, o noktada da anne-ne-derse-o-oluyor.)
Elektrik kesintisi – Eskiden gaz lambası ve mum eşliğinde gölge oyunlarının oynandığı eğlence.
Kedi – Seçim sonrası terminolojisine hızla girerek annelere biraz olsun nefes alma alanı açacak olan mazeret. Cümle içinde kullanımı: “Dün gece fırına kedi girdi, o yüzden yemek yapamadım” ya da “Banyonun duşluğuna kedi kaçtı, o yüzden çocukları yıkayamadım.”
İtiraz – Çocuk kısmının, annelerinin söylediği her ama her şeye bir nevi içgüdüsel dürtüyle karşı çıkması. En çok yemekten ya da uyku saatinden önce “Ama ben henüz acıkmadım/uykum gelmedi” şeklinde kendini gösterir. Banyoya girmeden önce “Yıkanmak istemiyorum”, girdikten sonra da “Çıkmak istemiyorum” şeklinde karşımıza çıkar.
Muhalefet – Çok çocuklu ailelerde sıklıkla karşımıza çıkan, “Onun suyunu daha fazla koydun” ya da “Nedenmiş onun pastası benimkinden daha büyük?” şeklinde cereyan bıktırıcı, insanı canından bezdirici, en sonunda “Al, al sana da su, al sana da pasta, ne haliniz varsa görün!” dedirten oluşum.
Sandık – Annelerin, içinde oyuncak stoklamak için kullandıkları, bir süre sonra kara delik görevi görmeye başlayan depo şeysi. Her ne kadar oyuncakların birbirine karışmaması için lego sandığı, araba sandığı gibi ayrıştırmalar yapılsa da karanlık güçler tarafından ondan ona oyuncak aktarıldığı ve sandık muhteviyat ve tutanaklarının karıştığı da bilinmektedir.
Sıfırlamak – Anne kişisinin, çocukluğundan bu yana ömrü hayatında biriktirmiş olduğu tüm uyku stoklarının, anne olduktan sonraki ilk bir yıl içerisinde tamamen tüketilmesi.
Tatava yapmak – Çocukların yatmadan önce kırk kere su istemeleri, yüz kere “çişim geldi” demeleri, sekiz yüz elli iki kere çağırmaları sonucunda annelerinin “Eeeeeh, tatava yapma, yat uyu!” şeklinde çıkışlarıyla sonlanan itirazlar bütünü.
YouTube – Eskiden mini mini bıdıkların bıdı bıdı parmaklarıyla kendi kendilerine açıp çizgi film seyrettikleri uygulama. Ne kadar demokratik bir ülkeyiz ki yasaklardan genç yaşlı demeden hepimiz “yararlanıyoruz.”
YORUMLAR