Ah şu romantik komediler...

İzleyecek onca şey varken, ince eleyip sık dokumanız, bir sürüsünü de elemeniz gerekirken, sizin de eliniz benim gibi daha önce defalarca izlediğiniz eskilere gidiyor mu? Bazısının repliklerini bile ezberlemiş oluyor, ona rağmen vazgeçemiyorsanız bildik sularda konfor vardır dememiş belki atalarımız, ama neden biz demeyelim. Annenizin yemeğini yemek gibi, eski dostlarla aynı macerayı kim bilir kaçıncı kez dillendirmek gibi, zevk azalmaz, hele de paylaşmaktaysanız, çoğalır bile bana kalırsa.


Bu konuya dair listeler yapmak da en sevdiğim işlerdendir. Pazar günü tekrar tekrar izlenecekler, en iyi romantik komediler, sevgiliniz ya da kocanızla bir araya gelip izleyebilecekleriniz, kızlar gecesine uygun olanlar... Başlıklar artırılabilir pekala. Cips ya da patlamış mısır yemek gibi, artık sizin favori abur cuburunuz hangisiyse, size hiçbir şey katmayacağını bilseniz de yine de yemekten/izlemekten geri duramayacağınız. Bir de liste dışı kalan, ama televizyonda zap yaparken karşınıza çıktığında karşı koyamadıklarınız oluyor. X-Men örneğin, en sevdiğim çizgi roman uyarlamalarından, öncesi, sonrası, geçmişinin geleceği, ne zaman görsem bayılan keçiler misali hipnotize ediyor beni. Geçenlerde bir de ailemi ziyarete gittiğimde yayınlanıyordu, bir de onlar izlememiş, bilgilerimi tazelerken bir yandan da altyazı geçiyorum, dublajlı olmasına bile aldırmayacak kadar mutluydum anlayacağınız.


Listeler arasında tartışmasız olarak en sevdiğim ise artık iyi örneklerine artık pek sık rastlanmayan romantik komediler. Konuya dair söylenebilecek akıllı uslu her şey söylendiğinden olsa gerek, tür yön değiştirdi. Artık ana karakterleri bıraktık, yan karakterlerin incelemesine geçtik. Frances Ha ne güzeldi örneğin, benim için bu kategorinin adı bir süredir: ‘Küçük ve Tatlı Filmler Kuşağı’ ya da ‘Tatlı Bağımsızlar’. Yan değil de alternatif diyelim, kalıplar atıldı, ayrıntıya girildi… Bir When Harry Met Sally, Sleepless In Seattle, You've Got Mail değil hiçbiri, olmaya da öykünmüyorlar zaten. Bunların yazarı, çok yetenekli Bayan Nora Ephron da aramızdan ayrıldığından beri hem köküne kadar romantik hem de bir o kadar hazır cevap yapımlarla karşılaşmak zor.


Drew Barrymore'un bir nev-i yeniden doğuşuna işaret eden Never Been Kissed; yine Barrymore'lu ama aslen Adam Sandler'lı The Wedding Singer; Keira Knightley ve yönetmen Joe Wright'ın işbirliklerinin en başarılı halkalarından Pride and Prejudice; Cher ve Nicolas Cage'in başrolünde oynadıkları ve şaşırtıcı şekilde iyi bir çift oldukları Moonstruck; Hugh Grant'ın Hugh Grant olduğu zamanlardan Dört Nikah Bir Cenaze; artık en iyi Noel filmleri denince akla ilk gelenlerden olan bir başka İngiliz Love Actually; Renee Zelwegger'in kilo alıp vermesiyle gündemi uzun uzun meşgul eden Bridget Jones' Diary ve tabii baştan sona defalarca dinlenebilecek soundtrack'i, ezberlenip tekrar edilecek onlarca repliğiyle Dirty Dancing zamansız favorilerim arasında gösterilebilir. Romantik olmasa da yedekten, Sex And The City’nin ilk filmi ve Şeytan Prada Giyer’i de aynı kategoride değerlendirebileceğimize inanıyorum.


Bunların yanına tabii Woody Allen'ın neredeyse her filmini, John Cusack'li High Fidelity'yi, benim şahsi favorilerimden Liv Tyler'ın başrolünde oynadığı Stealing Beauty'yi, Cher, Winona Ryder ve Christina Ricci'nin Deniz Kızları'nı, Julia Roberts'ın hepimizi utandıracak onlarca şey yaptığı ama sonunda gerçekleri kabullendiği, aslına bakarsanız mutlu sonla bitmeyen tek romantik komedi olan En İyi Arkadaşım Evleniyor'u, yakın zamana ait bir başka mutlu değil ama umutlu son 500 Days of Summer'ı, Sandra Bullock'un sevimli kategorisinde değerlendirildiği zamanlardan Sen Uyurken'i de alabilirsiniz.


Hazır hafta sonu da kapıda, bulutlar yağmur dolu kendinizi eve kapatmak isterseniz yukardaki liste keyfinizi birazcık yerine getirebilir diye düşünüyorum. Ha sinemaya da giderim, hemen şurası diyenlere de tavsiyem Saint Laurent. Moda dünyasının son büyüklerinden Yves’in dehasını yaratmasındaki dertleri, tasaları, yoldaşları kimmiş, gidin görün derim. Modacıyı canlandıran Gaspard Ulliel’i ise ayrıca selamlıyorum…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir "annenizin yemeğini yemek gibi, eski dostlarla aynı macerayı kim bilir kaçıncı kez dillendirmek gibi, zevk azalmaz, hele de paylaşmaktaysanız, çoğalır bile bana kalırsa." güzel yazar kızım, böyle güzel cümleleri nerelerden bulursun? bayılıyorum yazdıkların. aklına sağlık. feride dedeoğlu
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.