Biraz ileri mi gittik, ne?

Bu hafta yeni başlayıp çok sevdiğim, 'aman bunu herkes izlesin de izlerken de beni hatırlasın' dediğim bir diziden bahsetmek istiyordum, edeceğim de yalnız biraz arada aklımı karıştıran bir takım olaylar yaşandı, durun anlatıyorum.


Tina Fey'i çok severim, öncelikle bunu belirteyim. Saturday Night Live etiketli bu komik kadın kameranın hem önünde hem de arasında yıllardır yeteneklerini gözümüze gözümüze sokup durmakta. Onun gibi çok tatlı arkadaşları var, hepsinin tek tek hastasıyım: Amy Poehler, Seth Meyers, Jimmy Fallon, Will Forte, Louis CK... say say bitmez cinsinden bir grup insan.


Tina Fey'i aslında ben Mean Girls ile tanıdım, çok sevdiğim lise filmleri arasından hemen sıyrılan, zeka, espri ve gerçeklik yönü ağır basan, başrolünde Ellie Kemper'in oynadığı bir komedi. (Evet Lindsay, n'oldu, bğenemediniz mi? İzleyin de öyle oturup konuşalım!) Filmde Fey'in kendisinin de orta büyüklükte bir rolü vardır ama aslen yazarıdır. Ama tabii asıl büyük buluşmamız 30 Rock ile oldu ve Alec Baldwin'i bile sevdik, komedi oynayabileceğini gördük, ya da hatırladık diyelim (bkz. Beter Böcek) onun sayesinde.


Fey'in son numarası The Unbreakable Kimmy Schmidt de geçtiğimiz ay başladı. Netflix'te yayınlanan dizi bu internet kanalının politikası nedeniyle, nasıl da müteşekkiriz anlatamam, tüm bölümlerini bir seferde yayınladı. Orange Is The New Black gibi, House of Cards gibi. Dizinin konusu şu; başlıkta da adı geçen Kimmy Schmidt (Ellie Camper oynuyor, onu da bir başka çok komik film Bridesmaids'den hatırlayabilirsiniz) 'Köstebek Kadın' olarak anılan, hayatının son 15 yılını toprağın altında bir odacıkta, başka üç kadınla birlikte, dünyanın sonunun geldiğine inandırılmış olarak nükleer sızıntılardan saklanarak geçirmiş. Kimmy oraya kaçırılıp getirilmiş, diğer kadınlar ise kendini peder olarak tanıtan ve dizinin son bölümlerine kadar kimliğini öğrenemediğimiz (öğrenince çok mutlu olacaksınız, bana güvenin) bir sahtekar tarafından kandırılmışlar. Dizi Kimmy ve diğer tutsak arkadaşlarının yerin altından kurtarılmalarıyla başlıyor. Hepsi farklı yerlere dağılıyorlar, bizimki ise kendini New York'ta Broadway starı olmak isteyen ama bu hayaline ancak Times Square'de sahte bir Iron Man kıyafetile broşür dağıtacak kadar yaklaşabilmiş açık eşcinsel Tituss'la yaşarken ve 30 Rock'tan hatırlayacağınız Jane Krakowski / Jacqueline Vorhees için çalışırken buluyor. Her karakteri ayrı ayrı, güzelce tanımak için vaktimiz oluyor, bazen arka arkaya büyük kahkahalar patlatırken bazen de sessizce gülümserken buluyorsunuz kendinizi, tatlı bir denge, belki biraz sabretmeniz gerekse de bana güvenin hepsine alışıyor, hepsiniz seviyorsunuz.


Gelelim beni kontrpiyede bırakan duruma... Dördüncü bölümde Kimmy patronu Jacqueline'i takiben estetisyene gidiyor, doktoru ise ünlü komedyen Martin Short oynuyor, fakat oynadığı karakter Madonna gibilerin cerrahı Botoksun Baronu olarak bilinen Dr. Frederic Brandt'in tıpkısının aynısı. Dr Brandt kendi cilt bakımı ürün gamı da olan dünyaca ünlü bir doktor, estetik müdahalelerini kendi üstünde de denemekten kaçınmayan bu adamın hayli karakteristik bir yüzü ve saçları var. Short'un canlandırdığı karakter ise ilhamını kimden aldığı konusunda şüphe bırakmayacak cinsten. Şahsen durumu biraz abartılı bulmuş, ama herhalde tanışıyorlar ve onayını da almışlardır, endişelenmek bana mı kaldı diye düşünmüştüm geçen hafta bölümü izlerken.


Geçtiğimiz pazar günü doktorun kendini Miami'deki evinde asmak suretiyle öldürdüğünü ve zaten uzun süredir depresyonda olduğu haberini okuyunca ise durdum. Haberde 'ona yakın olan kaynaklar' Brandt'in dizinin malum bölümünü izlediğini, gördüklerine üzüldüğünü fakat onu ölüme sürükleyen sebeplerin asla bundan ibaret olmadığını söylüyorlardı. Mutlaka. Onun yerinde bunu gülüp geçilecek bir şey olarak ya da ilham verdiğini düşünüp sevinenler bile çıkardı eminim. Reklamın iyisi kötüsü yok malum günümüzde.


Gülmeyi çok seven ve esprilerin dozunun şaşmasına aldırmadan, kadına, erkeğe, ırka, dine kadar gitse bile içindeki dürüst tavra bakmaya çalışan biri olarak, durdum. Keşke bu kadar ileri gitmeselermiş dedim.


Haber çıktığından beri Tina Fey'den bir açıklama geldi mi diye ağları kontrol edip duruyorum. Henüz yok, dizinin aynı zamanda da yapımcısı olan kocası hiçbir şeyden haberi olmadığını, karısının eve gelmesini beklediğini söylemiş, o eve geldiğinde beni de ararlarsa sevinirim, kelimelerle arası hep çok iyi olmuş bu son derece yetenekli kadının yapacağı tatmin edici açıklamaya kanmadan rahat edemeyeceğim çünkü...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.