Turuncunun 50 tonu

Orange Is The New Black'in yeni sezonu başlıyor bu hafta sonu. Binge-watching, yani bir dizinin tüm bölümlerini ardı ardına izleyip hemen bitirivermek deyimiyle özdeşleşen dizi işte bu. Kısaca OITNB (dizinin Instagram hesabındaki ismi de böyle), House of Cards'la aynı evden çıkıyor: Netflix. Bu sabah Instagram'da dolaşırken Huffington Post'un şu şahane fotoğrafını gördüm, Netflix'ten gelen mesajın ekran resmini paylaşmışlar “İyi halden ötürü ödüllendirildiniz, OITNB bir gün önce yayında.” Dizinin meraklıları ve belki de bu yazıyı okuduktan sonra meraklısı olacaklar için daha iyi bir haber düşünemiyorum doğrusu.

‘Yeni Siyah Turuncudur’, diye çevirebileceğimiz dizinin ismi de günümüzde pek çok kullanılan bir söyleme işaret ediyor (turuncunun 50 tonu da buradan geliyor, son birkaç yılımız bu ikisinin hükümdarlığında geçti ne de olsa). Belki de diziden sonra bunca meşhur oldu, muhtemelen öyle. OITNB'ten önce adını neredeyse hiç duymadığımız (Zac Efron'la oynadıkları The Lucky One diye bir filmleri vardı, akranlarmış gibi yapıyorlardı, belki oradan bilirsiniz) Taylor Schilling'in canlandırdığı Piper Chapman bir zamanlar lezbiyen bir ilişki yaşadığı Alex'in çalıştığı uyuşturucu kartelinde çok etkin olmasa da taşıyıcılık rolü üstlenmiştir. Hapse mahkum edilmese de, daha sonra başına iş açmamak adına, biraz da kendi kendine kaşınmaktan, hatta tam da evlilik arifesinde teslim olmaya karar verir. Evleneceği adam da American Pie filmlerinden hatırlayacağınız Jason Biggs. Piper hapse girdikten sonra ona karşı ilk en büyük ayıbı (çünkü daha sonra başka ve daha büyük ayıpları da olacaktır, spoiler alarmı!) Mad Men'in yeni bölümlerini izleyerek yapıyor. Kalbimi çok kırmıştı ilk sezondaki o sahne, neyse... Cezası 15 ay sürecektir ve Piper belki sizin de, ama kesinlikle benim gibi, evinin dışında kullanmak zorunda kaldığı her duşa terlikleriyle filan giren o kızlardandır.

Ayrıldığı sevgilisiyle aynı hapishanede olması ayrı, hayatta bir şeyler hep onun istediği gibi gitmiş ve sanki hiç dert tasa çekmemiş havalarında, kuralların işlemesini bekleyen yaradılışı ayrı dert, dürüst davransa ayrı, bu kapalı alandaki kadınların adetlerine uygun davranmaya çalışsa ayrı dert bir haldedir. Ha bu arada, Piper'ın hikayesi gerçek ve aynı isimli romandan uyarlanıyor diziye. Asıl adı Piper Kerman olan bu kadın bu olumsuz tecrübeyi hem paraya hem de kahkahaya çevirmesini bilmiş.

Dizi komedi tadında ve hatta resmen, dalında. Bunu kabullenmekte en çok zorlananlardan biri de olsam, dizinin kara mizahını görmezden gelme şansım yok. Ama kara mizah dediğin dramın Allah'ıdır bence o da ayrı. Emmy ve Altın Küre gibi ödüllerde kendini 'En İyi Komedi Dizisi' olarak konumlandırdı OITNB. Oysa ondan ya drama ya da mini dizi dalında katılması beklenirdi törenlere. Bu şekilde şimdilik özellikle de oyuncularıyla ödül kazanmışlığı mevcut. Hem öne çıkan bazı karakterleri hem de tüm kadro olarak Emmy'yi kucakladılar.

Dizinin ana karakteri Piper ve olaylar onun etrafında şekilleniyor, fakat her bölüm farklı bir karaktere odaklanıyor, onun geçmişine, şimdi neden hapishanede olduğuna bakılıyor. En çok öne çıkanlar ilk sezon Piper'a delicesine aşık olan ve Uzo Adouba'nın canlandırdığı (ödüllere doymadı) Crazy Eyes. Benim şahsi favorilerimden ilki hapishanenin mutfağının başındaki Rus asıllı Red, diğeri ise Piper'ın hapishanede ilk tanıştıklarından birisi olan Lorna 'Morello'. İkinci sezonda ortaya çıkan hikayesiyle yüreğimi ayrıca burktu Yael Stone'nun Morello'su, fakat hiç izlememiş olanların tadını kaçırmamak için fazla detaya girmeyeceğim.

Şahsen bu haftasonunu buna ayıracak gibiyim, hele de sevdiğim tüm diziler bir bir biterken, değmeyin keyfime. Hatta içimden bir his, görmek istediğim pek çok grubun bir arada olacağı One Love Fest14'e bile gitmeye üşenip şu koltuktan kalkamayacağımı söylüyor, umarım sesi dinlemem, ayağımı yorganıma göre uzatır, sosyalleşir, temiz havaya çıkar, ha bir de saklarım samanı ki gelsin zamanı!