Bhaji Puri: Bir nevi puf böreği

Her gördüğüm Hint lokantasına girip içerdeki her şeyi yemek istiyorum bazen. İnsan farklı ülkelerde kendini çok özgür hissediyor, zaten değişik coğrafyaların olmazsa olmazı yeni tatlar denemek benim için. Hiç gocunmam, hiç düşünmem, illa ki tadına bakarım her şeyin. Hint esnaf lokantaları da çok güzel, özellikle kalabalık olanları tercih etmeli, demek ki yemekleri iyi ve tercih ediliyor, kalabalık restoranlar işlektir, yemekler tüketiliyordur, sirkülasyon var demektir, yani güveniyorum şahsen.


“Yurtdışına çıkınca hiç bir şey yiyemem Türk yemeklerini ararım, fast food’a yönelirim” diyenlerin çok zorlandığını, gezilerden keyif alamadıklarını düşünmüşümdür hep. Bir ülke insanını anlamak için aralarına karışmak, yemeklerini yemek ve hatta giydiklerini giymek lazım. Ara sokaklarda kaybolmak, hiç turistin olmadığı lokantalarda adını bilmediğiniz şeyler ısmarlamak lazım. Gerçek macera bu demek. Biz de öyle yaptık, kaldığımız yere yakın vejeteryan bir esnaf lokantası vardı ismi, Sita.


Sita Devi, Hint mitolojisinde Vişnu'nun yedinci avatarı olan Rama'nın eşidir. Kadınlığın ve eşlik erdeminin örneğidir. Hint inancına göre, Sita kendisi Vişnu'nun ebedi ve ilahi eşi olan tanrıça Lakşmi'nin bir avatarıdır. Hint efsaneleri oldukça karmaşık, pek çok tanrı mevcut ve onların yeniden reankarne olmuş halleri. Sita da ondan biri. Hatta Rama’yı hepimiz biliriz, bu isimde bir markamız bile vardı. Güzel isimler, güzel destanlar hikayeler, inanç sistemleri dolayısı ile, pek çok kişi ve mekan ismi bu varlıklardan seçiliyor, yani çok yaygın bir isim Sita.


Yol için yanıma aldığım kitabım da Hindistan’da geçiyordu, yola çıktığımda, gittiğim topraklarda geçen hikayeler okumayı çok seviyorum. Yalnız bu sefer zorlu bir hikaye seçmişim, konusu ‘Hindistan’da Tsunami’ idi, ben de tam kumsalda konaklarken bu kitabı okumaya başlamak gibi bir talihsizlik içinde bulundum ve içim ürperdi açıkçası. Neyse, hikayedeki ana kahramanın ismi de Sita idi. Nerden nereye, bizim en sevdiğimiz Hint lokantamız da zaman içinde Sita oldu. Güzel de bir kız ismiymiş...


Sita, geniş bir menü içeriyor, kahvaltıdan, öğlen ve akşam yemeğine, tatlıdan taze sıkılmış meyve sularına kadar her şey mevcut, üstelik tabi ki çok da ucuz! Tamamen vejeteryan olan bu restoranlarda et yemeyen vegan ve vejeteryan arkadaşlar çok rahat eder, keşke Türkiye’de de olsalar diye iç geçiriyorum.



Biz Sita’da genellikle kahvaltı ettik, özellikle Masala Chai - baharatlı sütlü Hint çayı - çok başarılı idi. Öncelikle menüden bildiğim ve sevdiğim dosa isimli kahvaltılığı sipariş ettik, Masala Dosa, güney Hindistan başta olmak üzere Srilanka ve Singapurda da popüler olan, bir tür pirinç un ve mercimekten oluşan, incecik kağıt gibi pişirilen ve çıtır çıtır olan değişik bir krep türü. Büyük ve yayvan bir tabakta sunuluyor, içinde kimyonlu patates ve yanında da hindistan cevizi sütlü acılı sebze sosu ile servis ediliyor. Biz bunu çok sevdik, sosu acı ama kendisi değil, bu sebepten çocuklara da uygun, sadesi, peynirlisi, tereyağlısı, üçgen şeklinde olanı gibi türleri de mevcut.


İkinci denememiz hüsrandı, hiç bir fikrim olmadığı halde İdli diye bir şey söyledim ve sabah asla yiyemeyeceğim bir şeyle karşılaştım. 2 adet pirinçten ve fermente olmuş mercimekten oluşan yuvarlak ve 2 adet de sulu yemek olan bu idli beni hiç mi hiç açmadı, seveni illa ki vardır, denedim, yapamadım, denemeden bilemeyecektim tabi ki. Gördüğünüz gibi ana maddeler mercimek ve pirinç, yanında da sulu soslar. Sebzeli hindistancevizli ve acı.


Üçüncü ve son keşfimiz ise, favorimiz oldu, pek çok kere yemeye gittik. Bhaji Puri. Puri ekmek manasına da geliyor, kızarmış puf böreği kıvamında şişkin sıcacık yuvarlaklar, yanında da gene güzel bir sos veya kimyonlu patates ile. Yalnız içi boş, puf böreği gibi içi dolu değil, olsun, biz bunu pek beğendik. Tarifi ise çok basitmiş, bizim motorlu taksi sürücümüz anlattı. Sen de evde yapabilirsin ne var ki onda diye, bizim Türk mutfağından aşina olduğumuz bir lezzet. Bazı şeyler bize çok yakın burada...






Malzemeler :

  • 1.5 bardak un
  • ¼ çay kaşığı tuz
  • 1 çorba kaşığı sıvıyağ
  • Yarım bardak sıcak su
  • Kızartmak için sıvıyağ

Yapılışı :

  • Un, tuz ve yağı iyice karıştırın
  • Sıcak suyu az az karışıma ekleyin ve karıştırın
  • Dilerseniz mikser ile de karışımı daha kıvamlı hale getirebilirsiniz daha pratik olur
  • Karışımın üstünü kapatarak yarım saat dinlendirin
  • Daha sonra, tekrardan bir karıştırın hamuru
  • Geniş bir tavada yağı kızdırın –orta ateşte-
  • Hamuru masa tenisi topu büyüklüğünde toplar halinde ayırın
  • Toplardan birini elinizde iyice düzleştirerek, bastırın ve un kullanmadan iyice açın –yuvarlak bir disk gibi- birazcık kalın olması öneriliyor böylece puf puf oluyormuş
  • Yağ iyice kızınca purileri kızartmaya başlayabiliriz. Bir süre sonra puriler puf gibi şişmeye başlamalı
  • 1 dakika sonra diğer tarafını da kızartarak, kağıdın üstüne alabilirsiniz ki yağını emsin kağıt
  • Sıcakken servis edilir, yanında patatesle tüketilebilir lakin benim favorim bal olacaktır, tatlı daha çok hoşuma gitti.

Yapımı çok kolay görünmese de el alışkanlığı gerektirdiği kesin, hamur işi sevenler ve yapanlar için farklı ama bizim damak zevkimize yakın olduğunu düşündüğüm bir lezzet. Meraklıları muhakkak denesin, çok seveceksiniz, afiyet olsun.

Yeni yerler keşfetmeye ve yeni tatlar denemeye devam.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.