Bodrum Marina’dayım. Fatih Erkoç ile teknesinde buluşacağız. Tekneye doğru ilerlerken, yüzünde denizde olmanın sakinliği, kötü günleri geri bırakmanın huzuruyla beni karşılıyor. Tekne yaz aylarında evi de olduğu için çiçek gibi... Sohbet sırasında yelkenin sesi eşlik ediyor bize, bir de komşu teknelerin selamı... Tekne hayatı sakinleştirmiş Erkoç’u. Stresten uzak durmak için tercih ettiği bu hayattan çok mutlu. Ancak boş durmuyor. 46 yıllık sanat yaşamında kalbimize dokunan birçok şarkısıyla yer edinmesinin yanı sıra 11 yıldır yaz aylarında pazar ve pazartesi geceleri Marina Yacht Club’da çıkıyor. Geçen yıl lenf kanseri teşhisiyle hepimizi korkutsa da kötü günleri geride bırakmış. Artık kendini çok daha iyi hissediyor. Hastalığı boyunca da üretmekten hiç geri durmamış. Hem albümü için hem de çıkaracağı anı kitabı için kalemi elinden hiç bırakmamış. Fatih Erkoç ile teknesinde kahve saatinde buluştuk, hastalığının hayatını nasıl değiştirdiğini, aşkı ve yeni projelerini konuştuk.


Çok iyi görünüyorsunuz, sağlığınız nasıl, yaz nasıl geçiyor?


Geçen sene bu namussuz hastalığa yakalandım ve ilk birkaç saat şok yaşadım. Bildiğim bir şeydi, bir arkadaşımın kızı yakalanmıştı. Lenfoma, tedaviye çok iyi cevap veren bir kanser türü. Olabildiğince hayatımı önceki gibi devam ettirmeye çalıştım. Tedavi 6 ay sürdü. 3 haftada bir 6 kemoterapi aldım. Çekilen pet ct’ler temiz çıktı. Tekrar etmesini engellemek için 3 ayda bir hafif bir kemo ilacı veriyorlar, umarım tekrar etmez. Ben de doğru beslenmeye, kafayı bir şeylere takmamaya çalışıyorum. Şu an çok iyiyim. Hayat güzel bir şekilde devam ediyor. Yaz farklı başladı bu sene.


Nasıl farklı?


Marina Yatcht Club’da 11’inci yılım. 10 yıldır piyanistim Zafer Çebi’nin orkestrasıyla çalışıyordum. Bu sene çalışmama kararı almıştım. “Teknemle Yunan adalarına giderim, motosikletimle yurtdışı gezisi yaparım” diyordum. Konserler güzel gidiyor ama sanatçıları asıl yaşatan ekstra işlerdir. Onlarda azalma olduğu için tekrar çalışma kararı aldım. Çünkü masraflarımın çoğunu götürüyor. Ancak çalışmayacağımı söylediğim için benim günlerimi Aşkın Arsunan grubuna vermişlerdi. Bu defa onlarla birlikteyim. Benim etkim bir gıdım azaldı çünkü onların kendilerine göre bir repertuvarı var. İlk yarıda yabancı parçalar, ikinci yarıda kendi şarkılarımdan 3-5 tane söylüyorum. Müthiş müzisyenlerle birlikteyim. Tarkan’ın davulcusu Volkan Öktem de ona çalmadığı günlerde bizimle oluyor.





Tarkan demişken, albümünü dinlediniz mi?


Albümle ilgili bir sıkıntım var. Tamamını dinlemedim ama ‘Yolla’ şarkısını duydum. Geçen kış Bursa’daki evimin stüdyosunda 15 şarkı yaptım. Çıkış parçam da ‘Yolla Yolla’ olacaktı. O yüzden ters oldu. Aynı ismi kullanırsam çok ayıp etmiş olurum, önce o çıktı. Sözleri değiştirdim ama henüz okumaları yapmadım. Her işte bir hayır vardır ama bula bula aynı sözü bulmuşuz.


Stressiz yaşamak çok mümkün değil tabii ama hastalıktan sonra hiçbir şeyi kafaya takmamayı öğrenebildiniz mi?


Yazın Bodrum, kışın da Bursa’dayız. İstanbul’a nazaran avantajı var. Burada yazın arabaya binmiyorum, motosiklet sürüyorum. Bizi okuyanlar motosikleti tehlikeli bulabilir ama sürerken dikkatli olduğunuzda gerisi biraz da alın yazısı bence. Eşler, anne-babalar haklı olarak korkuyor. Zamanında bana da yaptılar. Benim de çocuğum olsa tepki verebilirdim. Ne kadar alın yazısına inansam da tehlikeli. Ama işimizi çok kolaylaştırıyor.



Hayat kışın nasıl geçiyor?


Bursa’nın Bademli Köyü’nde müstakil villa almıştım, orayı 5 yıl önce müzik okulu yaptım. 2 yıl gitar, saksafon, şan ve repertuvar caz ile ilgili dersler verdim. Bu kış yine düşünüyorum. Ebeveynlerin çocuklarını bu tarz eğitimden geçirmelerinin büyük fayda sağlayacağına inanıyorum.


Sosyal medyada görüyoruz, bazı çocuklar 3-4 yaşında piyano çalabiliyor; nasıl oluyor o?


Deha onlar. Ne zaman öğreniyorlar akıl erdiremiyorum ama o normal değil. Çocuğum yok ama olsaydı da öyle olsun istemezdim doğrusu. O yaşta onu yapan çocuk 13 yaşında ne olur? Mesela Fazıl Say’ın çok normal olmadığını düşünüyorum. Çok konsantre oluyor. Senede 200’e yakın konser veriyor ki bu da büyük bir çalışma gerektiriyor. Fiziksel ve mental olarak büyük yorgunluk, dolayısıyla normal ötesi bir durum. Ben öyle olamadım. Yolumu öyle çizseydim dünyanın en iyi 3-5 tromboncusundan biri olabileceğimi düşünüyorum.





Pişmanlık mı bu?


Değil. Dünyanın en iyi tromboncusu unvanını almak bir onur. Birçok müzisyen onun için yarışıyor belki ama dünyanın en iyilerinden olmak mutluluğun garantisi değil. Ama İstanbul trafiğinden kurtulmak benim için daha büyük mutluluk.


‘Bazen çocukça şeyler yapabiliyoruz’

Sanırım kafasına estiğini yapan birisiniz…


Koç burcuyum ve öyleyim. Eşime sorarsan da öyle. Hatta motosiklete binmekten nefret ediyordu ama beni kırmamak için bindi. Tekne hayatını sevmiyordu, kendini biraz zorladı ama rahatız şimdi.


Deniz tutkunuzu bilmeyen yok. Teknede kaç yıl oldu?


2008’den bu yana... Ama diğer konularda olduğum gibi burası da yarım. 13-14 tane müzik enstrümanı çalıyorum hepsi yarım, müzik tarzı olarak türkü, Türk sanat müziği, pop, caz derken onlar da yarım. Bu kadar çok şey olunca biri tam olamıyor.



Denizde olmanın en çok nesini seversiniz?


Teknede rüzgâr kolayımıza geliyorsa yelken yapmak, rüzgarın sesi, denizin şıpırtısı ve güzel Türk Bana o sevgi ki... Belki sonra ilgililer ama olsun, bayrağımızın dalgalandığında çıkardığı sesler bana ilaç gibi geliyor.


‘Avuç İçi Kadar Mutluluk Yeter’ adında bir kitap yazıyordunuz…


Evet, eylül gibi çıkmasını planlıyoruz. Albüm de ocak gibi çıkacak. Çok güzel şarkılarım var, geçen gün hepsini dinledim. Özellikle hastalıkta yazdığım parçalar var ve bazıları da şiir olarak kitapta yer alacak.


Kafa olarak 40’lı yaşlara mı yoksa 50’lere mi daha yakınsınız?


7-8 desek daha doğru olur. Bizler çocuğuz aynı zamanda. Bazen çocukça şeyler yapabiliyoruz. Eşime sorarsanız “64 yaşında motosiklete binilir mi?” der.


‘İzmirliler çok sevgi gösterdi Allah razı olsun’

Biz sizi dinlemekten keyif alıyoruz ama siz müzikseverlerden memnun musunuz?


Dinleyici müziğe eşlik ettiğinde sanatçılar daha verimli oluyor. 11 yıldır pazar-pazartesi günleri tabiri caizse en ölü günlerde ilgi çok yoğun. Şükrediyorum tabii, “Seni dinlemek için geliyorlar” denilmesi moral oluyor. Konserlerde özellikle İzmir öne çıkıyor. 10 Kasım’da senfoni orkestrasıyla sahnedeydik, tarihi bir konserdi. Bana o kadar çok sevgi gösterdiler ki... Belki hastalığa yakalandıktan sonra biraz daha ilgililer bilmiyorum ama Allah razı olsun, çok duacı oldular. Konserleri dolduruyor ve katılımda bulunuyor. Çok müthiş bir şey. Hepsine müteşekkirim.





‘Evlilikte gurur murur olmamalı’

Eşinize çok düşkün olduğunuzu, ona besteler yaptığınızı biliyoruz. Mutlu evliliğin sırrı nedir?


Evliliklerde bir taraf diğerini aldattıysa, kesin kanıt varsa, o zaman çocuk da olsa ayrılmak kaçınılmaz olur. Ama artık insanlar incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden ayrılıyor. Başka bir kadınla bu kadar başarılı bir evlilik sürdüremeyebilirdim. 19 Ağustos’ta evliliğimizin 30 yılı bitiyor. Bu kadar uzun soluklu olmasının nedeni belki de eşim Mehlika. Ama ben de fena değilim, en ufak anlaşmazlıkta bavulumu alıp gitmiyorum.


Ama zaten genelde kadın gider…


Koç burcu her şeyi yapabilir. Bazen erkek de evi bırakıp gidebiliyor. Çocuk olduktan sonra bazı şeyleri sineye çekmek gerekir. En önemli ipucu anlaşmazlıkları kısa tutmak, kin beslememek, bir taraf kızdığında diğerinin çaba sarf etmesi. Arkadaşın kazık attıysa gururun kırılır ama evliliklerde gurur, murur olmamalı.



İlişkilerdeki tutarsızlık sizin gibi romantik aşk şarkıları yazan birinin üretimlerini nasıl etkiliyor?


İnsan kendini belli bir moda sokarsa ilham da gelebiliyor. Bazı olayları yaşamadan da hissedip bir şeyler yazabiliyor. Hakikaten konsantre olup kendini verebiliyorsan bir şeyler çıkabiliyor. Ne kadar kitap okursan o kadar iyi yazma şansın oluyor.


‘Ağlarım duygusal bir insanım’

Bu hayat size ne öğretti?


Çocuklarımıza zengin olmayı değil, mutlu olmayı öğretmek lazım. İnsanları kırmamaya çalışsam da bazen başarılı olamayabiliyorum. Bursa’da bir AVM’deydik, çok sıcaktı, içeride kuyruk vardı. Bir hanım gelip “Fotoğraf çekebilir miyiz?” dedi, “Hayır çekemem” dedim. 5 dakika geçti eşime “Kadını bulup özür dileyeyim, onun ne suçu var?” dedim. Aradık, bulamadık. Duyuyorsa beni bağışlamasını diliyorum. İçime dert oluyor.


En arıza yönünüz nedir?


Bazı olaylarda çabuk sinirleniyorum. Trafikte daha sakin olmam lazım, o yanımı sevmiyorum.


En son neye ağladınız?


Ben ağlarım, duygusal bir insanım. Eşimin gözlerinin içine bakarken o gülümsediği zaman gözlerim dolar.


Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.