Birazdan bir anı terapisine katılacağım. Gazeteden çıkarken “Acaba neyi unutmalıyım?” diye düşünüyorum. Arkadaşlarım “Artık şu klostrofobinden kurtul” diye bağırıyorlar. Hiç düşündünüz mü, siz neleri unutmak isterdiniz?


Baştan başlayayım... Birkaç gün evvel mailbox’ıma bir davet düşüyor: “Merhaba, sizi Japon kundalini yoga eğitmeni ve anı terapisti Mutsumi Adachi ile bir araya getirmek isteriz. Anı terapisi ile insanların çocukluk travmaları çözülebiliyor ve yaşam tecrübelerinin kötü etkileri beş duyu aracılığıyla temizlenebiliyor.” Bu tip şeyler oldum olası ilgimi çeker, ancak üzerimde uygulanması fikri beni biraz tedirgin ediyor. Yine de merakım tavan yapıyor ve bir randevu ayarlıyoruz. Önce ne olduğuna dair fikrim olması açısından bir seans yapılacak, ardından da röportaj gerçekleşecek.


Röportaj yapacağımız yere vardığımda Mutsumi Adachi’nin beni odada beklediği söyleniyor. Kısaca birbirimizi selamlıyoruz ve önce bana yaşımı, adımı, bugüne kadar hiç ameliyat olup olmadığımı soruyor. “36 yaşındayım ve bugüne kadar hiç ameliyat olmadım” diyorum ve kapalı yerlerde kalmaktan sıkıldığımı anlatıyorum. “Tamam” diyor, “Şöyle uzanın ve rahatlayın”. Sol elimi tutuyor hafifçe ve kendi kendine konuşuyor. Birden parmaklarım hareket ediyor. Ve sırasıyla çocukluğumdan itibaren bende sıkıntı yaratan olayları anlatıyor. 9 yaş, 16, 22 ve 34 yaş. Bütün bu anılarda yaşadığım sıkıntılar kalın bağırsakta toplanmış, öyle diyor. Bunun ne anlama geldiğini sorduğumda ise “Kalın bağırsak bırakamamakla ilgilidir” diyor. Çok doğru. “Şimdi bedeninizden bu anıları şifalandırmak için izin isteyeceğim” diyor. Ben izin verdiğimi ve bende sıkıntı yaratan olayları artık taşımak istemediğimi, bedenime sormasının gereksiz olduğunu söylüyorum. Oysa sistem böyle işlemiyor. Beden izin vermedikçe şifalanmaya izin yok! Sonra gözlerimi kapatmamı istiyor ve elleriyle önce hafifçe başıma, omuzlarıma ve ayaklarıma dokunuyor. Ardından hafiflemiş şekilde yerimden doğruluyorum. Kendimi iyi hissediyorum. Hafif, sakin. “Peki artık benim klostrofobim yok mu oldu?” diyorum. O da, “Artık bu rolü oynamak istemiyorum diyebilirsiniz” diyor. Ve bunun etkilerini zamanla göreceğimi söylüyor.


16 yıl budist olarak yaşayan, bir dönem kundalini yoga yapan ve daha sonra enerji çalışmalarıyla ilgilenen Mutsumi Adachi’nin 2 yıl önce geliştirdiği kinesiyoloji ile yaptığı anı terapisi aslında çok basit bir yöntem. Adachi yönteminin strese, uykusuzluğa, depresyona ve derin çocukluk travmalarına etkili olduğunu söylüyor. Ve sizin sorun zannedip söylediğiniz şeye değil, bedenin yönlendirmesine bakıyor. Gerisini, çok müdavimi olan ve Türkiye’ye üçüncü kez gelen Adachi’den dinleyelim.




Anı terapisinde nasıl bir teknik uyguluyorsunuz?

Hayatımız boyunca bazı olaylar farkında olmadan bizi çok etkiliyor. Bu teknik kasların hareketiyle ilgili. Bedene soru sorarak “Evet” ya da “Hayır” yanıtını alıyoruz. “Evet” dediğinde kas gevşiyor, “Hayır” dediğindeyse kasılıyor. Parmaklar yoluyla beden cevap veriyor. Bilinç bir buzdağına benziyor. Bizim kim olduğumuz sadece buzdağının tepesinde kalan kısım gibi düşünülebilir. Ama aslında bilinçaltımızda daha fazla ve farklı bir işleyiş var. Bu toplumlar oluşmadan önce çok eski hayatlarda insanlar doğayla iç içe yaşıyordu ve üst bilinçleriyle bağlarını rüzgârla, suyla doğadaki pek çok şeyle sağlıyorlardı. Ancak günümüzde bu ne yazık ki çok azaldı. Günümüzde sol beyni kullanmaya başladık, bu daha çok analitik düşünce anlamına geliyor. Bu biraz da bilinçle bağını koparan bir şey. Oysa sağ beyin doğayla bağ kuracağımız, yaratıcılığı teşvik eden daha çok sanatçıların kullandığı kısımdır.


Elimi tuttunuz, bedenimden izin istediniz ve çalışmaya başladınız. Peki bedeni bu seansa müsaade etmeyen kişiler var mı?

Evet. Bazı bedenler en başından izin vermeyebiliyor. Antidepresan alan ya da çok fazla alkol içenlerin bedenlerine işlemiyor. Bazen de kişi zorla geldiğinde beden izin vermiyor. Bazıları da sanki ben sihir yapacağım diye korkuyor. O zaman da beden otomatikman izin vermiyor.


Teknik içerisinde bedenin tam olarak sıkıntıyı tespit etmesi nasıl oluyor?

Bedene soru soruyorum. Önce hangi duyu organıyla ilgili olduğunu bulmaya çalışıyorum ve sorunun görmeyle mi, kokuyla mı, işitmeyle mi, tatmayla mı yoksa hissetmeyle mi ilgili olduğunu soruyorum. Hangi yaşta bu sıkıntının oluştuğunu kişi parmaklarının yardımıyla dışa vuruyor.


Bu teknikle insanların hayatında kalıcı olarak neler çözülebilir?

Yaşadığınız herhangi bir olayda eğer bir şeye kızdıysanız o kızgınlık sizin vücudunuzda bir yerde kayıt altına alınıyor. Ve siz hiç bunun farkında olmuyorsunuz. Ama aslında bu hayatınızda bir sinir patenti oluşturuyor. Bu teknik onu ortaya çıkarıyor. Öfke kalın bağırsakta birikiyor. Kalın bağırsak da bırakamamakla ilgili. Bunu fark ettiğinizde hayatınızdaki pek çok şeyin değiştiğini görüyorsunuz. Nedenini bildiğinizde yaydığınız enerji değişiyor ve sorun dönüşmeye başlıyor.


‘Evrenin söylemek istediği şeyleri görmezden gelemeyiz’

Bedenin hafızası tam olarak ne zaman oluşuyor, bu teknikten kaç yaşından itibaren faydalanılabilir?

Bebeklere bile yapılabilir. Çok sakin hamilelik geçiren bir kadının bebeği çok hareketliydi. Benden bebeğine yapmamı istedi. Annenin vücudu yoluyla bedeninden izin isteyerek bebeğe yaptım ve bebek sakinleşti.


Biz neden her şeye tutunmaya meyilliyiz? Eski ilişkimize, kötü anımıza... Bırakmak neden bu kadar zor?

Tutunduğumuz gibi bırakabiliriz de. Bu zor bir şey değil. Yeni kayıt oluşturmak aksine çok kolay. Ancak insan bilmediği şeye karşı her zaman çok açık olamayabiliyor. Bu teknikte beden izin vermediğinde sormaya devam ediyorum. Bırakmaya hazır olana kadar soruyorum. Hepsi birbirine bağlı noktaların birleşimi gibi düşünebilirsiniz. Bedeniniz izin verdiğinde ise her kötü anıyı kazımayı istiyor.


Çakra noktalarına mı dokunuyorsunuz?

Hayır. Her beden farklı olduğu için herkese aynı şey yapılmıyor. Vücudu bir radyo istasyonu gibi düşünün. FM, AM ayarları yapmak gibi... Omuzlardan başlamak daha rahat çünkü enerji aşa- ğıya doğru akıyor. Bazen ayakları tutuyorum, o da gereksiz enerjilerin dışarı atılmasına yardımcı oluyor. Uzaktaki insanlara da şifa verebilirsiniz. Mutlaka yanınızda olması ya da dokunmanız gerekmiyor. Adını, soyadını ve yaşını bilmeniz yeterli bunun için. Çoğu insanın kafasında “Ben bu kadına para verdim ama bana hiç dokunmadı” hissi olmasın diye dokunuyorum.


Bu sistemde her şey bırakmak ve kabul etmekle mi ilgili?

Sorunu bildiğinde otomatikman bilinçaltından bilince çıkıyor ve iyileşme başlıyor. Olumsuz enerjinin gitmesiyle iyileşmeyi fark ediyorsunuz.


Gittiğiniz ülkelere göre problemler değişiyor mu yoksa genelde sorunlarımız aynı mı?

Herkesin spesifik olarak kültürel problemleri oluyor. Mesela Müslüman erkeklerde genelde küçük yaşta sünnet oldukları için, o bir travma yaratabiliyor. Kendilerinin değil ailelerinin verdiği kararı yaşamak zorunda kalıyorlar. Müslümanlarda bakirelik, İtalya’da erkeklerin eşlerini rahatça aldatabilmesi sayılabilir.


Neyle ilgili travmalar daha çabuk tedavi edilebiliyor?

Net bir şey söylemek zor, kişiye bağlı. Eğer kişi hazırsa önemli travmalar bile tek seansla iyileşebiliyor. Çok soru işaretiyle gelenlerse bir sonuç alamayabiliyor. Bazı insanlar hastalandıklarında çevrelerindeki insanların onunla ilgilenmesi hoşlarına gittiği için iyileşmek istemeyebiliyor.


‘Hayatta her şeyi yaşamamızın bir anlamı var’


‘Eternal Sunshine’ filmindeki gibi eski sevgiliyi tamamen unutmak mümkün mü?

Hayır. Zaten ben öyle şeyler yapmıyorum. Bu beynin bir parçasını yok etmek demek. Hayatta her şeyi yaşamamızın bir anlamı var. Ruhun bu dünyaya gelmesinin amacı zaten bir şeyleri deneyimlemek. Bunları tamamen silersen öğrendiğin dersleri öğrenmemiş olacaksın ve bunları tekrar yaşayacaksın. Bir daha farklı bir insanla farklı bir yerde aynı deneyimi yaşayacaksın. Kötü gibi görünen bir şey olması aslında evrenin sana “Aferin çok iyi bir şeyi başardın” deme şekli, çünkü artık o deneyime sahipsin.


İyi yaşam tecrübesi biriktirmek için neler yapmak gerekir?

Hayatta yaşadığın deneyim ne olursa olsun bırakmayı öğrenmek gerekiyor. Kötü anı biriktirmek diye bir şey olamaz çünkü kötü diye bir şey yok. Onlar alman gereken dersler. Bir ilişkin bittiğinde bunu kötü olarak değerlendirmen gerekmez. Bu insanın yapısıyla ilgili. “Bu kişiden ayrıldım demek ki daha iyisi çıkacak karşıma” da diyebilirsin, kendini eve de kapatabilirsin.


Bu teknikle amacınız nedir?

Bu benim özel yeteneğim değil. Bunu herkesin yapabileceği şekilde öğretmek istiyorum. İnsanlara çok farklı şekillerde bir şeyler öğretebilirsin. Hastalık bu dünyanın sorunu. İyi hissetmediğimizde doktora gidiyoruz, ilaç veriyor. Ama en iyi doktor kendinsin, insanlara bunu öğretmek istiyorum. İyileşme zihinsel, fiziksel ve ruhsal alanda tedavi edilmediğinde tam bir iyileşme olmaz. İleride herkes kendisinin şifacısı olacak. Siz hiç bir kedinin bir diğerine “Al sana 5 dolar, beni de yalar mısın?” dediğini gördünüz mü?



Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.