Kentsel dönüşümle birlikte, İstanbul’da yeni yapılan binaların çoğunda artık teras var ya da en azından Kadıköy’dekiler için, böyle denebilir. Öte yandan şimdiye kadar balkonu bile olmayan evlerde, dört duvar içinde büyüttüğünüz çiçekleriniz varsa ve benim gibi onları yeni evinizin terasına koyduysanız, şu karlı günlerde başınıza gelenleri tahmin edebiliyorum.
Çiçeklerimin soğuktan donmadan önceki halleri.
Çiceklerim soğuktan donduktan sonra bu hale geldi.
Geçen hafta terasımdaki çiçeklerimin gece -4’lere inen soğukla birlikte donması üzerine, yaklaşık 45 yıldır bahçıvanlık yapan Baki Bey’i, serasında ziyaret ettim. Baki Kaygusuz, bahçıvanlığa 1978 yılında başlamış. Malatya’dan İstanbul’a geldiğinde önceleri tekstil işi yapmış sonra sağlığı elvermeyince bitki yetiştirmeye merak salmış. Hatta bir dönem, sinemacı Ayhan Işık’ın Bebek’teki villasında bahçıvanlık yapmış. Şimdilerde İstanbul Kadıköy’de Halitağa Caddesi ile Taşköprü Caddesi’nin kesiştiği yerde, tren köprüsünün hemen dibindeki Arda Süs Bitkileri’nin sahibi. Büyük torunu Arda’nın adını verdiği serasını oğlu ile birlikte işletiyor. 15 sene olmuş, burayı açalı. Seranın hemen gerisindeki evde de eşi Nezahat Hanım’la birlikte yaşıyor.
Baki Kaygusuz ve ben.
Telgraf çiçeğim dondu
Her zaman baharda ziyaret ettiğimden olacak seranın bahçesinde görmeye alıştığım renk renk çiçekler yoktu. Baki Bey’i; biraz ileride, açık alandaki bütün renk renk çicek açmış bitkilerini bir arada topladığı üzeri kapalı bölümde buldum. Hazırlıklı gitmiştim. Terastaki çiçeklerimin bir gece önceki dondan etkilenmiş, mahvolmuş videosunu gösterdim ve sordum:
“Küçük saksılarımı terastan odaya aldım, ama bazıları dışarda kaldı. Kaktüslerim iyi sanırım ama kurdela çiçeğim, telgraf çiçeklerim soğuktan yanmış, erimiş durumda. Ne yapmalıyım?”
Gösterdiğim videoya baktıktan sonra , “Şu an yapacak bir şey yok” dedi. “Don yemeden önce, meteorolojiyi takip etmek lazım. Eğer don olacaksa hemen nalburlarda çatapatlı özel ambalaj naylonları vardır, onunla terasınızdaki bitkiler için mini bir sera yapmanız lazımdı” diye de ekledi.
Seranın açık bölümü boş.
“Narkoz yemiş hasta gibi uyur”
Bir de şu an artık su vermemek gerekmiş. “Suyu kesin” diyor Baki Bey ve sanki bir insandan söz edermiş gibi, sözlerini şefkatle sürdürüyor: “15 Kasım ile 15 Mart arası tabiat, narkoz yemiş hasta gibi uyku moduna girer. Uyur. 15 Mart’tan sonra uyanma, can gelmeye başlar. Su verdiğiniz zaman, hava da soğuk ya bitki, suyu vakumlayamıyor. Bir haftada vakumlayacağı suyu, bir-iki haftada vakumluyor. Bitki bu nedenle üşüyor.”
Açık terasta yağmur, kar nedeniyle saksıların kendiliğinden sulandığını söylüyorum. “O zaman, dediğim gibi sera durumuna getirin. Üzerini naylonla kapatın. Havalar ısındıkça ara ara bakın, güneşli havada açık tutun, akşam olduğunda kapatın” diye konuşuyor.
Baki Bey’in “burada huzurlu” dediği bitkileri kapalı bölümde.
Bitkiler gibi meyveler de üşürmüş
Oturduğu yerden kalkıp, kumkatlarının meyvelerini okşuyor, konuşmasına şöyle devam ediyor: “Bunlar -15’e kadar dayanıklı, ama meyveleri üşüyor. Onun için hepsini kapalı mekâna aldım. Dışarıda sadece hercai menekşe ve lahanalarım kaldı. Çuhalar ve sıklamenleri de kapalı alana aldım, tropik bitkileri de arkadaki tamamen kapalı seraya. Orada kaloriferim yanıyor. Bitkiler sıkıntısız şekilde huzurlu yaşıyorlar. Dediğim şekilde yapın artık. Kurtarabildiğinizi kurtarın. Bir dahaki yıl, hava raporunu izleyerek dediğim gibi sera durumuna getirin ki bitkileriniz üşümesin.”
Son olarak; terasımdaki soğuktan yanmış, erimiş telgraf çiçeği ve kurdela çiçeği, yeniden patlar mı, diye soruyorum... “Telgraflar gider, kurdela çiçeği soğanlıdır. Baharda çıkar” diyor. “Ancak baharda bakım yapacaksın” diye de ekliyor.
“Nasıl bakım yapmalıyım?” diyorum Baki Bey, şöyle yanıtlıyor:
“Toprak değiştireceksin. Yanmış yapraklarını makaslayıp, gübreleyeceksin. Bitkinin çabucak boy atmasını istiyorsan da azotlu gübre vereceksin.”
Baki Bey’in eşi Nezahat Kaygusuz, seranın gerisindeki kaloriferli bölümde tropik bitkilerle birlikte.
YORUMLAR