Bir hormon sağlığı şirketi tarafından yapılan yeni bir çalışma, kritik bir sağlık krizini ortaya koyuyor: Kadınların %68’i, ciddi hormonal bozukluklara işaret edebilecek semptomlar yaşadıklarında bile tıbbi yardım aramıyor; oysa bu bozukluklar tedavi edilmezse uzun vadeli sağlık komplikasyonlarına yol açabiliyor. Yapılan bir ankete göre:
- Kadınların %73’ü, PCOS, tiroit hastalıkları ya da endometriyal kanserin potansiyel belirtisi olabilecek düzensiz adet döngülerini görmezden geliyor.
- %76’sı, metabolik bozukluklar, adrenal yorgunluk veya hipotiroidizm için bir uyarı işareti olan sürekli yorgunluğu önemsemiyor.
- %77’si, menopoz geçişi şüphesini göz ardı ederek osteoporoz, kardiyovasküler hastalıklar ve bilişsel gerileme riskini artırıyor.
- %91’i ise cilt ve saç problemlerini fark etmiyor; oysa bu belirtiler, doğurganlık ve metabolizmayı etkileyen PCOS gibi altta yatan ciddi hormonal dengesizliklere işaret ediyor olabilir.
Ciddi hormonal bozuklukları işaret edebilecek belirtiler nelerdir?
Hormonlarınız; ruh halinizden sindiriminize, uykunuzdan cinsel isteğinize kadar her şeyi düzenlemek için durmaksızın çalışır. Ancak bu denge bozulduğunda, yalnızca stres, kötü uyku alışkanlıkları ya da aşırı egzersiz gibi sık görülen sebeplerin ötesinde bir sorunu işaret edebilecek bazı belirgin uyarı işaretleri ortaya çıkar. Naturopatik hekim, bütünsel menopoz uzmanı Dr. Michelle Sands: “Hormonal dengesizlikler yalnızca ruh hali dalgalanmaları veya kilo alımıyla ilgili değildir; görmezden gelinirse ciddi sağlık sorunlarına dönüşebilecek daha derin işlev bozukluklarının habercisi olabilir” ifadelerini kullandı. Uzmanlara göre dikkat edilmesi gereken başlıca belirtiler şunlardır:
Düzensiz veya yok olan regl dönemleri
Birçok kadın, özellikle ergenlikten sonraki ilk yıllarda düzensiz regl döngüleri yaşayabilir. Ancak düzensiz döngüler; polikistik over sendromu (PCOS), tiroit bozuklukları veya erken yumurtalık yetmezliği (POI) gibi durumların belirtisi olabilir. Üreme endokrinolojisi uzmanı Dr. Ali Chappell: “Normal bir döngü 21 ile 35 gün arasında kabul edilir ve bu aralığın dışına çıkan her şey genelde anormal olarak değerlendirilir. Eğer döngünüz düzenli olarak 90 günden uzunsa, mutlaka bir sağlık uzmanıyla görüşmelisiniz çünkü bu endometriyal kanser riskini artırabilir” açıklamasında bulundu. Dr. Sands, bu durumların tedavi edilmemesi halinde kısırlık, osteoporoz, kalp-damar hastalıkları ve metabolik bozukluk riskini artırabileceğini ekliyor.
Aşırı yorgunluk
Eğer her gün 'çok yorgunum' dediğiniz kadar olumlu onaylamalar söyleseydiniz, yepyeni bir insan olabilir miydiniz? Peki bunun hayatın getirdiği yoğunluktan ve tükenmişlikten mi, yoksa daha fazlasından mı kaynaklandığını nasıl anlayabiliriz? Dr. Michelle Sands: "Kronik yorgunluk, sıradan yoğun hayat yorgunluğunun ötesine geçtiğinde; adrenal yetmezlik, hipotiroidi ya da insülin direnci gibi ciddi durumların habercisi olabilir ve bunların her biri uzun vadede otoimmün hastalık, diyabet veya kalp hastalığına yol açabilir” ifadelerini kullandı.
Dr. Ali Chappell ise, sürekli yorgun hissedip iyi bir gece uykusu çekmekte zorlanıyorsanız bunun insülin direncine işaret edebileceğini ekliyor: “İnsülin direncinde salgıladığınız insülin düzgün çalışmaz, bu da vücudunuzun yediğiniz besinlerden gelen glikozu kullanmakta zorlanmasına neden olur. Bu da bedeninize ve beyninize ihtiyaç duydukları enerjiyi veremediği için sizi yorgun, zihninizi ise bulanık bırakır. Ayrıca insülin direnci melatonin üretimini de etkileyebilir, bu da uykuya dalmayı ve uykuda kalmayı zorlaştırır. Kötü uyku ise insülin direncini daha da kötüleştirir, bu kısır döngü de zamanla metabolik sağlığı bozar” açıklamasında bulundu.
Açıklanamayan kilo alımı veya kaybı
Ani kilo değişimlerinin pek çok nedeni olabilir; ancak Dr. Sands bunun tiroit işlev bozuklukları, kortizol dengesizlikleri veya metabolik rahatsızlıklarla bağlantılı olabileceğini söylüyor. Bu durumlar kalp sağlığını, metabolizmayı ve uzun ömürlülüğü etkileyebilir. Ancak suçlu yine insülin direnci de olabilir.
Dr. Chappell: "Eğer kilo vermek için her şeyi denediğinizi hissediyor ama tartı bir türlü oynamıyorsa, bu insülin direncinin işareti olabilir. İnsülin, kan şekerini düzenlemekle görevli bir hormondur ama aynı zamanda vücudun ‘yağ depolama’ hormonudur. İnsülin seviyeleri çok yükseldiğinde, vücut enerji kullanımından çok enerji depolamaya öncelik verir, bu da zamanla yağlanmaya neden olur. Yüksek insülin seviyeleri geleneksel diyet ve egzersizle kilo vermeyi neredeyse imkânsız hale getirir" açıklamasında bulundu.
Şiddetli ruh hali değişimleri, depresyon veya anksiyete
Her ay düzenli olarak gelen 'o dönem'le birlikte gelip geçen duygusal iniş çıkışlarla karıştırılmamalıdır. Uzmanlar şiddetli ruh hali değişimleri, depresyon ya da anksiyetenin yalnızca zihinsel sağlık sorunları olmadığını, östrojen, progesteron ya da tiroit hormonlarındaki dengesizliklerden kaynaklanabileceğini vurguluyor.
Endokrinolog Dr. Amber Wheeler: “Bu belirtiler sıklıkla sadece ‘stres’ olarak geçiştirilse de, uzun vadede zihinsel sağlık üzerinde ciddi sonuçlara yol açabilir" ifadesini kullandı. Tedavi edilmeyen hormonal kaynaklı ruh hali bozuklukları, uzun vadeli anksiyete, depresyon ve hatta nörodejeneratif hastalık riskini artırır. Örneğin; Annual Review of Clinical Psychology’de 2022 yılında yayımlanan bir araştırma, östrojenin stres tepkisini, duygusal işleme sürecini ve bilişsel fonksiyonları optimize eden beyin işlevlerini desteklediğini ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, östrojen seviyeleri düştüğünde, vücudun stres ve duygulara verdiği tepkileri düzenleme yeteneği de azalır ve bu da depresyona yol açabilir. Üstelik hormonal dengesizlikler uykuya dalma veya uykuda kalma sorunlarına neden olabilir ve bu da kalıcı sağlık sorunlarının riskini daha da artırır.
Kronik şişkinlik veya sindirim sorunları
Ara sıra yaşanan sindirim sıkıntıları, aşırı yeme sonrası, seyahatte ya da regl öncesi, genellikle geçici olur ve en bol eşofman altını kaçınılmaz kılar. Ancak sürekli şişkinlik, karın ağrısı, ishal ya da kabızlık 'normal' değildir ve vücudun bir şeylerin yolunda gitmediğini haber verme şekli olabilir. Bağırsak sağlığı doğrudan hormonlardan etkilenir; kalıcı şişkinlik ya da İBS benzeri belirtiler, östrojen fazlalığı, kortizol dengesizliği veya teşhis edilmemiş bir tiroit bozukluğuna işaret edebilir. Uzun süreli sindirim sorunlarını (örneğin İBH – inflamatuvar bağırsak hastalığı) görmezden gelmek, hemoroide ve ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir.
Ciltte ani değişiklikler
Kalıcı akne, istenmeyen tüylenme ve saç dökülmesi, yalnızca yüzeysel ve estetik kaygılarla kaçınmaya çalıştığımız sorunlardan ibaret değil. Tüm bu belirtiler yüksek androjen (testosteron gibi erkek tipi hormonlar) seviyelerinden kaynaklanmaktadır. Bu fazla androjenler genellikle insülin direnci gibi altta yatan metabolik sorunların sonucudur ve bu durum uzun vadede tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları gibi metabolik sağlık riskleriyle ilişkilidir.
Saçlarda dökülme ya da yüz ve vücutta aşırı tüylenme, PCOS (polikistik over sendromu), yüksek kortizol seviyesi ya da tiroit problemleri gibi androjen dengesizliklerine dayanmaktadır. Bunlar tedavi edilmediği takdirde kalıcı saç kaybına ya da metabolik bozukluklara yol açabilir.
İlginizi çekebilir: Kadın sağlığı araştırmaları artıyor mu?
Kadınların hormonal belirtileri deneyimlemesiyle yardım arama konusundaki isteksizlikleri arasındaki kopukluğun nedeni
Uzmanlara göre bu kopukluğun temelinde; toplumsal şartlanma, tıbbi geçiştirme ve yanlış bilgilendirme yatıyor.
- Buna katlanmamız gerektiği öğretiliyor. Ergenlikten menopoza kadar kadınlara, kramp, yorgunluk ve ruh hali değişimlerinin 'kadın olmanın bir parçası' olduğu öğretiliyor. Oysa bu belirtiler, altta yatan bir işlev bozukluğunun sinyalleri olabilir.
- Tıbbi geçiştirme gerçek. Kadınlar yardım aradığında, çoğu zaman “Sadece stresten”, “Bu yaşta normal” ya da “Kilo ver, geçer” gibi yanıtlarla geçiştiriliyor. Bu tutum, sağlık sistemine olan güveni zedeliyor ve gelecekte yardım arama isteğini azaltıyor.
- Eğitim eksikliği. Birçok kadın, yaşadığı belirtilerin hormonal bozukluklardan kaynaklanabileceğini bilmiyor. Ne olduğunu bilmeyen biri, kendini nasıl savunabilir? Üstelik çoğu doktor, endokrin uzmanları ve kadın doğumcular dahil, perimenopoz ve menopoz dönemine özgü kadın hormonlarıyla ilgili çok az eğitim alıyor.
- Doğum kontrol hapı veya antidepresan yazılmasından korku. Kadınlar çoğu zaman yardım aramaktan çekiniyor çünkü kendilerine sorunun köküne inmeden, herkese aynı şekilde uygulanan reçeteler yazılacağını düşünüyorlar.
- Zaman ve enerji engeli. Kadınlar kariyer, aile ve kişisel sorumluluklar arasında bölünüyor. Özellikle bakım veren bir roldeyseler, kendi sağlıklarını önceliklendirmeleri, belirtiler katlanılamaz hale gelene kadar erteleniyor.
Kadınların, tıbbi yardım arasın ya da aramasın, karşılaştıkları engeller
Kadınlar harekete geçip destek almaya karar verdiklerinde bile, uzmanların belirttiği gibi, karşılarına çıkan engeller devam ediyor:
- Geçiştiren doktorlar. Birçok sağlık çalışanı, hamilelik ve doğum kontrolü dışındaki kadın hormonları hakkında yeterli eğitime sahip değil. Belirtilerin kökenine inmeleri gerekirken, geçici çözümler sunuyor ya da kadınlara 'bu normal' diyorlar. Ayrıca birçok kadın, doktorların semptomlarını sadece strese, diyete veya yaşam tarzına bağlayarak dinlemediğini ifade ediyor.
- Uzmanlara erişim kısıtlılığı. Hormon sağlığını gerçekten anlayan bir endokrinolog ya da fonksiyonel tıp uzmanına görünmek çoğu zaman sevk, uzun bekleme süreleri veya cepten ödeme gerektiriyor.
- Maliyet ve sigorta kısıtlamaları. Birçok sigorta planı, özel hormon testlerini ve tedavilerini kapsamıyor; bu da kadınları ihtiyaç duydukları bakımı kendi ceplerinden karşılamaya zorluyor.
- Kafa karıştırıcı, çelişkili bilgiler. Kadınlar doktorlardan, markalardan ve sosyal medyadan sürekli tavsiyelere maruz kalıyor; bazıları güncel değil, bazıları ise tamamen yanlış. Bu bilgi bombardımanı, kadınların hangi adımı atacaklarını belirlemelerini zorlaştırıyor.
- Araştırma ve test eksiklikleri. Hormon seviyeleri için standart laboratuvar aralıkları çok geniş. Bu da, bir kadın rahatsız edici belirtiler yaşasa bile test sonuçları “normal” denilerek dikkate alınmamasına yol açabiliyor.
- Yargılanma korkusu. Özellikle libido, kilo alımı veya ruh sağlığı gibi hormonlarla ilgili sorunlardan bahseden kadınlar çoğu zaman utandırılıyor, damgalanıyor ya da sadece “yaşlandıkları” söyleniyor.
Ne yapılabilir?
Hormon sağlığı, genel sağlık için temel bir unsurdur ve artık kalp sağlığı ya da ruh sağlığı kadar aciliyetle ele alınması gerekiyor. Kadınlar daha iyi araçları, daha doğru bilgileri ve en önemlisi bir şeylerin ters gittiğini söylediklerinde ciddiye alınmayı hak ediyor.Peki, tıbbi ilgi ve yanıtları alabilmek için ne yapabiliriz?
Kendi hormon döngünüzü anlamak, bir işlev bozukluğunu (ya da 'içinize sinmeyen' herhangi bir durumu) fark etmenizi sağlar. Bunun için şunları kullanabilirsiniz:
- döngü takibi
- regl uygulamaları
- zihin-beden farkındalığı (örneğin mindfulness, nefes çalışmaları ya da somatik egzersizler)
- hormon testleri (idrar veya kan yoluyla)
Bunlar sayesinde, ihtiyaç duyduğunuz bakımı savunma konusunda çok daha donanımlı olabilirsiniz. Anlatıyı değiştirmeli ve yardım almayı normalleştirmeliyiz. Hormon sağlığı için bakım almak, diş hekimine gitmek kadar rutin bir şey olmalı. Bir şeylerin ters gitmesini ya da semptomların dayanılmaz hale gelmesini beklemek yerine, ideal olarak bir endokrinolog ya da fonksiyonel tıp uzmanıyla düzenli hormon kontrolleri planlayın.
İster yaşam tarzı değişiklikleri, ister alternatif tedaviler ya da hormon replasman tedavisi (HRT) olsun, kadınlar hormon sağlıklarının kontrolünü ellerine aldıkları için desteklenmeli, yargılanmamalıdır.
Kaynak: Katherine Chang. “68% of Women Ignore These Dangerous Symptoms”. Şuradan alındı: https://theeverygirl.com/women-ignore-hormonal-health-symptoms/.
YORUMLAR