İnsanın bir ailesi olmalı mı gerçekten? Bir annesiyle babası, kardeşleri, akrabaları? Yoksa yetiştirme yurdunda mı büyümeli? Ya da en fazla beş çocuğun bulunduğu, çocuk seven, çocuk ruhundan anlayan, insan yetiştirmenin inceliklerini tecrübeleriyle bilen birkaç yetişkinin çekip çevirdiği kocaman bir evde mi?


“Kocaman ev” demem, açgözlülükten değil, içinde yaşayan herkesin ihtiyaç duyduğunda çekilebileceği, kişiye özel alanlar hayal ettiğimden. Meselâ herkesin odasının kapısında ismi yazıyor, beş yaşında da olsa, kapısı çalınmadan içeri girilmiyor. Kimse kimseyi bir şey yapmaya zorlamıyor. Ama kim ki üzerine düşeni yapmıyor, sonuçlarıyla baş başa kalacağını deneyimleyerek öğreniyor.


Evi idare eden yetişkinler bütün çocukları eşit seviyor, onlara eşit davranıyor. Birbirlerini sevmeyi, birbirlerine yardım etmeyi, destek olmayı, başkalarına saygı duymayı, saygılı davranmayı öğretiyor. Özgüven aşılıyor. İçlerindeki kötücül duyguları ehlileştirirken iyicil duyguları okşuyor.


Bu beş çocuk, bu evde başkalarıyla beraber yaşarken, kendi alanını koruyarak özgür olabileceğini, kalabileceğini kavrayarak büyüyor. Özgürlüğün yalnızlık ya da kaçmak olmadığını, fakat bencilliğin de özgürlük anlamına gelmediğini; beraber yaşamanın paylaşmak gibi bazı hoş gereklilikleri bulunduğunu, ancak paylaşmanın hep vermek ya da hep almak değil, vermekle almak arasında denge kurmak olduğunu öğreniyor. Kimseye anne veya baba demeden, aynı anne veya babadan doğmadan kardeş olunabileceğini bilerek yetişiyor.


Böyle bir ev kurulsun, içine beş çocukla birkaç eğitimli ve sevgi dolu yetişkin yerleştirilsin ve çocuklar büyüyüp yuvadan ayrıldıktan sonra aralarındaki ilişkilere bakılsın çok isterim. Bu tür bir evde yetişen beş insanla, bir anne ve bir babadan doğup beraber büyüyen beş kardeşin birbirlerine ve onları yetiştirenlere duyguları ve davranışları yıllar yıllar sonra incelensin isterim gerçekten.


Böyle bir araştırma yapılsa ve iki grupla ilgili varılan sonuçlar karşılaştırılsa ortaya nasıl bir tablo çıkar acaba?


Çocuklar, ileriki yıllarda onları büyütenlere ve kardeşlerine dair neler hissediyorlar? Büyüklerini ve kardeşlerini hangi sıklıkta arıyorlar, görüyorlar? Görev icabı mı, yoksa içlerinden gelerek mi araşıp görüşüyorlar? Ortak geçmişlerini nasıl hatırlıyorlar, birbirlerine nasıl hatırlatıyorlar? Birbirlerini gerçekten seviyorlar mı, yoksa düşmanca duygular içindeler mi? Üzerinde yasal hakları olan ortak varlıklarını paylaşırken birbirlerine düşüyorlar mı?


Böyle kocaman bir evde yetişecek çocukların harika olacaklarını iddia etmiyorum. Böyle bir beklentide de değilim. Gerçekten ortaya ilginç sonuçlar çıkabilir. Aile kavramına fazla anlam yüklediğimiz sonucuna varabiliriz. Fakat aralarında kan bağı olmayan, şefkatli ve adil büyüklerin elinde yetişen, birbirlerini kardeş gibi sevmelerini bekleyebileceğimiz çocukların birbirine düşman kesildiklerini de görebiliriz.


Bu tür bir araştırma, bize aile kavramına ve insan doğasına dair çok şey anlatabilir. Aile kavramını yeniden tanımlamamızı gerektirebilir. Nerede, kimlerle, nasıl yetişirse yetişsin, taleplerinin ve tepkilerinin pek değişmediğini gösterebilir. Neticede bildiklerimizin, kabul ettiklerimizin doğruluğunu test edebilir.


Bu arada baktım, benzer bir araştırmaya rastlamadım. Dilerim bir gün gerçekleştirilir.


Özlem Kartal

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir cok ilginç
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.