Neredeyse okuduğum her Şiddetsiz İletişim ile ilgili kitapta referans olarak verilen ortak tek bir isim var, o da teolog Walter Wink. Bu vesileyle keşfettiğim Wink'in, ''Powers That Be'' ve ''Jesus and Nonviolence'' kitaplarını okurken karşıma çıkan İsa'nın 'öbür yanağını dön' söylevine dair yorumları şiddetsiz eylemlilik üzerine ufkumu genişletti.


'Öbür yanağını dön' alıntısının aslı şöyle; 'Size göze göz dişe diş dendiğini duymuşsunuzdur. Ama ben size diyorum ki kötülük yapana direnmeyin. Eğer biri sağ yanağınıza vurursa, öbürünü dönün; eğer biri size dava açar ve paltonuzu isterse, pelerininizi de verin; eğer biri sizi bir kilometre yürümeye zorlarsa, onunla iki kilometre yürüyün.'


Wink diyor ki birinin sağ yanağınıza yumruğuyla vurabilmesi için sol eliyle saldırması gerekir ama çoğunlukla sağ elini kullanan bir toplumda bu mümkün değil. O halde sağ elinin ancak tersiyle tokat atabilir. Elinin tersiyle vurma da birini aşağılamak, onu utandırmak için yapılır. Yumruk yumruğa dövüş birini eşit şartlarda kabul ederken, tokat onu insandışı konumlar ve kendinden daha aşağıda olduğunu karşı tarafa gösterir. Sahiplerin kölelere, kocaların karılarına, ebeveynlerin çocuklara davranma şeklidir. Eşit olunamayan bir durum yaratılmıştır.


O halde aşağılanan biri neden diğer yanağını dönsün? Ezik, korkak, güçsüz ya da enayi olduğunu kanıtlamak için mi? Aslında öbür yanağını dönen şöyle der karşısındakine bu hareketiyle; 'Bir daha dene. İlk tokadındaki niyet yerini bulmadı. Senin beni aşağılama gücünü reddediyorum. Senin gibi ben de bir insanım. Senin statün ya da konumun bu durumu değiştirmez. Seninle eşitim. Beni küçük düşüremezsin.'


Bu tavır ve duruş, dışarıdan bakıldığında pasiflik ve acizlik olarak okunabilir, halbuki esas nokta bu eylemin arkasındaki niyet. Kendi insanlık onurunu ve haysiyetini onarmayı seçen, gücünü bir başkasına teslim etmeyen, aşağılama, suçlama ve şiddet sarmalına dur diyen bir niyet. Boyun eğme, pasifize olma, geri çekilme, teslim olma ya da savaşma, silaha sarılma, hakaret etme, aşağılama, intikam alma yerine üçüncü bir yolu öneriyor İsa: Şiddetsizliği. Ve görüldüğü üzere şiddetsizlik ne acizlik, ne soğuk öfke, ne de eylemsizlik. Şiddetsizlik binlerce yıldır süregelen kaç ya da savaş tepkimesi halinde var olan ve sürüngen beyniyle hareket eden insanları insan olduklarını hatırlamaya, ön beyinlerini devreye sokmaya bir davet. Kendi acını fark etmeye ve onu dönüştürmeye, kendi değerini kendine hatırlatmaya ve bunu diğer kişiye göstermeye, onun da eylemi arkasındaki acı ve korku dolu insanı görmeye, bu şefkat ve sevgi dolu bağlantıda onu da değişmeye davet.


İki mağdur ancak hangimiz daha mağdurun savaşını verir. Halbuki biri gücüyle, erdemiyle kavuştuğunda diğeri de bundan feyz alabilir. Her ne olursa olsun kendini ve bir başkasını sevmeye devam edebilmek bir seçim, bir inanç şekli ve ömür boyu pratik istiyor her zorlu anda.


Bu minvalde, 'Diğer kişide kendimi/Tanrı'yı nasıl bulurum?' sorusunu kıymetli görüyorum. 'Düşmanını sev' derken İsa, belki de önce kendi değerini sonra da diğer insanın insanlık değerini hatırla diyor bizlere.


Çarmıhtayken İsa'nın son sözleri; 'Baba, onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar' idi. Yaptığı onca iyiliğe rağmen işkence edilen ve idama götürülen bir insan. Yüreğinde, hem emeğiyle ve niyetiyle görülememenin acısını, hem karşısındaki insanların nefret dolu eylemlerinin ve sözlerinin arkasındaki acıyı hem de kendine, onlara ve Tanrı'ya duyduğu sevgi yer alıyordu. Bu yazıyı okuyanları böyle bir yürek nasıl hisseder, kendilerini bu hale açmaya sıklıkla davet etmek istiyorum.




Aykut Atasay





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.