“San Francisco'da bir zamanlar kilise olan bir binadan sürekli bir uğultu yükseliyor.” diye başlıyor The New York Times’daki makalesinde Dr. Bonde Thylstrup. Bu uğultu, yüzlerce bilgisayar sunucusunu soğutan yüzlerce fanın sesiymiş ve dijital geçmişimizin yaşadığı yermiş. Burası “Internet Archive”, dünyanın en büyük arşivlenmiş web sayfaları koleksiyonuna ev sahipliği yapan ve dijital geçmişimizin kırılganlığını hatırlatıp duran bir yer.


Yazısında Dr. Dr. Bonde Thylstrup, ABD’de federal bir mahkemenin Mart ayında aldığı bir karardan bahsediyor, bu karara göre İnternet Arşivi’nin bazı ödünç verme uygulamalarının, yayıncı haklarını ihlal ettiği tespit edilmiş. Makale, “insanlığın toplu dijital hafızasının nasıl sahiplenileceği, paylaşılacağı ve korunacağına - veya sonsuza dek kaybolacağına - dair büyüyen bir mücadeleden” söz ediyor.


"Veri kaybı ve dijital etiğin geleceği"

“Bugün yaşanan çok sayıda veri kaybı, hem kültür hem de politika için devasa sonuçları olan ve tamamen adaletsiz yollarla ortaya çıkıyor. Az sayıda kar amacı gütmeyen kuruluş veya kamu destekli dijital kütüphane, dijital bilginin kontrolünü gerçekten demokratikleştirecek ölçekte çalışabiliyor. Bu da dijital arşivcilik konusunun nasıl ele alınacağına dair önemli kararların güçlü, kâr odaklı şirketlere veya belirli amaçları olan politik liderlere bırakıldığı anlamına geliyor. Veri kaybını yönetmek, hafifletmek ve kontrol edebilmek için, toplumlarımızın dijital olarak neleri unutup neleri hatırlayacağını belirlemek için bu “büyük güçleri” anlamalıyız.”


Kopenhag Üniversitesi'nden Profesör Dr. Nanna Bonde Thylstrup, “Verilerin yitirilmesi, dijital geçmişimizin aşınması ve yok edilmesi, zaman zaman trajik olmayabilir” diyor ve dijital verilerin hızla yok olduğuna dikkat çekiyor. İnternet Arşivi'nin kurucusu Brewster Kahle, verilerin hükümet baskısı veya basit bir hata sonucu genellikle büyük ölçekli silinmelere maruz kaldığını belirtiyor. Web sayfaları silindiğinde, genellikle bakılacak tek yer Internet Arşivi oluyor.


Dr. Thylstrup, "veri kayıplarının kültürel üretim, tarih yazma ve nihayetinde demokrasi uygulaması için sonuçları olabileceğini" belirtiyor. İngiliz yetkililerin hükümet işlerini WhatsApp üzerinden yürütmekle suçlandığını, bunun da denetim ve hesap verebilirlikten kaçınmak için kendiliğinden silinen mesajlaşma uygulamalarına güvendiklerini ekliyor. Benzer bir skandal, 2021'de Danimarka'nın başbakanıyla da gündeme gelmişti.


Thylstrup, teknoloji şirketlerinin de veri, içerik düzenleme ve sansür konularında tartışmalı politikalara sahip olduğuna dikkat çekiyor. Bu şirketlerin, çeşitli veri kapamaları oluşturarak ve donanım ve yazılımın eskimesine dayanan bir iş modeline sahip olduğunu, aynı zamanda karmaşık bir politik ve düzenleyici ekosistem içinde var olduklarını belirtiyor. Bu ekosistem genellikle, bazı verileri seçici bir şekilde saklayarak karı maksimize etme ve diğer verilere erişimi kaldırarak düzenleyici yükleri azaltma teşvikleriyle hareket ediyor.


Teknoloji şirketlerinin sanatın yayılmasını kontrol etme yeteneği, filmler ve müzikler artık fiziksel bir formda satın alınmaktan ziyade dijital olarak sunulduğu bir dünyada büyük bir güç. Hatta bazen kitaplar bile sadece e-okuyucular için çıkarılır.


Ancak, her şeyin muhafaza edilmesi gerekmez. Arşivciler ve kütüphaneciler, korunması veya silinmesi gereken dosyaları değerlendirmeyi ve ayıklamayı öğrenir. İnternet alanlarında, bu uygulamaların anlam oluşturabileceği biliniyor ve “dijital ev işleri” olarak adlandırılıyor.


İlginizi çekebilir: Dijital ortamda çocuk hakları



Dijital arşivleme ve kamusal kontrol

Thylstrup, hükümetlerin kamusal idarenin günlük işleyişinde özel olarak sahip olunan iletişim platformlarına bel bağlamayı bırakması ve kamusal arşivlemeye daha yüksek öncelik vermesi gerektiğini belirtiyor. Kamu güveninin korunması ve kolektif kültürel hafızamızın korunması gerektiğini belirterek, müzeler, kütüphaneler ve arşivler gibi kurumların daha proaktif bir rol alması gerektiğini söylüyor.


Sonuç olarak, Dr. Thylstrup, bazı verilerin yok edilmesinin, bazılarını korumak kadar etik olabileceğini belirtiyor. Bilginin tarihi, basit bir ilerleme veya birikim hikayesi değildir. Dijital çağda bilgi üretimi, kazançlar ve kayıplar arasında sürekli bir dalgalanma olarak gerçekleşiyor. Bu nedenle, veri ilişkilerimizi düzenleyen etik ve düzenleyici çerçeveleri sürekli olarak yeniden değerlendirmek gerekiyor.





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.