...

“Yaramaz bir çocuk muydunuz?”


Yoo...

Hayda! Hiperaktif miyim diye soruyor kesin!


“Ergenliğiniz peki?”


Yok. Hiç uslu bir ergen değildim, olamadım. Yaramazlıktan değil ama o, beni çok kısıtlardı annemler, ondan öyle...


“Ne iş yapıyorsunuz?”


İşte... Şey. Yazıyorum. Yazarlık ve editörlük yapıyorum.


“Başka ne iş yapıyorsunuz?”


***


Adam ya müneccim, ya da acayip becerikli bir psikiyatrist. Boşuna profesör yazmıyor adının yanında, okumuş etmiş... Başka işler de yapıyorum, evet. Şunları bunları... Nereden anladınız?


“Kadınlarda özellikle 30’lu yaşların ortalarında ancak teşhis edilebiliyor bu durum. Küçükken size oğlanlara kıyasla daha fazla sus otur dedikleri için, zihinsel hiperaktiviteye dönüyor konu. Aklınızdan aynı anda yirmi mesele geçiyor olması da bundan yani. Tipik bir DEHB tablosu.”


Doktorun ofisindeki sandalyeye oturduğumdan beri yüzüğümü bir o parmağıma bir bu parmağıma takıp çıkarıp oynadığımı fark ediyorum konuşurken. Adamın masasında eski patronumun ofisindeki fil biblosunun bir boy büyüğü var. Pencereler de Ali’nin ofisindekilerin aynısı. Her şey bir şeye benziyor. Gözüme güneş vurmaya başlıyor. Profesör eline bir kumanda alıp panjuru indirmeye başlıyor, gölge omuzlarıma inince duruyor.


“Ben aslında çok ilgiliyim psikolojiye, nörobilime özellikle. Araştırır yazarım bu konularda. Beyin çok acayip bir şey, sinir sistemi...”


“Sizinki biraz değişik işte. Devreler başka türlü bağlanmış diyelim. Nöroçeşitlilik dendiğini de okumuşsunuzdur.”


Okumuşumdur kesin. Şu anda, aşındırdığım psikiyatrist kapılarından hep yanlış teşhisle döndüğümü öğrendim, bana biraz müsaade edin, acayip hissediyorum. 40’ında otizmli olduğunu öğrenen arkadaşımdan biliyorum, biraz baş döndürücü...


Adam daha iyi hissedeceğime dair neredeyse söz veriyor. Önerdiği ilaçları aksatmadan kullanmamı, bir tuhaflık olursa onu hemen aramamı istiyor. Bir tuhaflık olduğunu nasıl anlayacağımı anlatmıyor. Bir saat kadar süren seanstan (portaldan) çıkıp hemen en yakın arkadaşımı arıyorum:


“Yemin ediyorum adamın odasında bir portal vardı. Çıkarken başka evrene çıktım, başka bir yerdeyim. Bütün dünya bi değişik, acayip de rüzgar esiyor şu an. Hayatımda tuhaf şeyler olduğunda hep çok rüzgarlı günlere denk gelir. Hani Yeldeğirmeni’ne taşınırken de lodos çarpmıştı ya.”


Her şey bu kadar tuhafken bir tuhaflık olduğunu nasıl anlayacağım?

36 yaşımda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu teşhisi aldım. Durum böyle, kısaca DEHB diye tanımlanıyor ama isim çok da durumu tanımlamıyor aslında. Dikkat ve hareketle ilgili bozukluklardan çok daha fazla farklılığı içeren bir tür nörogelişimsel vaziyet bu. Nasıl anlatacağımı düşünürken 1 yıl geçti bile üzerinden. Nasıl anlatacağımı hala bulamadım ama bir yerinden başlasam iyi olur gibi geldi. Birlikte deneyelim mi?


Yıllardır tekrarlayan depresyon, herhangi bir işte ya da ilişkide dikiş tutturamama, keyfim geldi mi her şeyi halledebiliyorken o “hâl” geldiğinde elimin kolumun tutulması ve kendimi genel olarak uzaylı gibi hissettiğim zamanların korkutucu şekilde artıyor olması sebebiyle koştuğum profesörün kapısında bir portal buldum. Meğer her şeyin bir açıklaması varmış.


İşin ilginci, çaresi de varmış.


Umarım burada paylaşacağım yolculuğum birilerinin 36 sene kendini uzaylı gibi hissetmesini bir nebze olsun engelleyebilir.


DEHB günlüğüme hoş geldiniz.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.