Kanser tedavisinde batı tıbbının yöntemlerinin egemen olduğunu ve bu alanda çok ilerleme kaydedildiğini biliyoruz. Bu bilgi bir tarafta hepimizin zihninde ancak en eski tıp bilimi olan Ayurveda’nın kansere yaklaşımı nasıldır? Ayurveda’da kanser nasıl tanımlanır?

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre artık resmen dünyanın en tehlikeli hastalığı haline geldi. Kanserin, modernleşmenin ve Batı tıbbının egemen olduğu modern dünyanın düzensiz ve stresli yaşamının yanında buna bağlı hatalı yaklaşımların sonucu olduğu gerçeği inkar edilemez. Batı tıbbının bilim insanları tedavi için çok çabalamasına karşın, tıp sisteminin yapısından dolayı kanserin oluşmasına neden olan faktörlere odaklanmadığı için tam bir çözüm bulunamıyor.


Bitkisel ilaçları kullanan Ayurvedik tıp sisteminin, özel prosedürler ve doğal ilaçları kullanarak çeşitli tümörleri önlediği veya baskıladığı çok eski zamanlardan beri bilinmektedir.


Günümüzde ise bilim insanları kanser tedavisi için tamamlayıcı ve alternatif tıp araştırmalarına daha fazla yönelmektedir. Ayurveda tıp sisteminin temel kaynakları olan, 'Charaka Samhita' ve 'Sushruta Samhita’ya göre kanser, enflamasyonlarla veya enflamasyonla seyretmeyen şişlik olarak tanımlanır ve 'Granthi' (küçük neoplazm) veya 'Arbuda' (büyük neoplazm) olarak bahsedilir.


Sinir sistemi (Vata veya hava), venöz sistem (Pitta veya ateş) ve arteriyel sistem (Kapha veya su) Ayurveda tıbbında normal vücut fonksiyonu için çok önemlidir. Kötü huylu tümörlerde her üç sistem de kontrolden çıkar (Tridoshalar) ve karşılıklı koordinasyonu kaybederek doku hasarına neden olur, bu da kanserle sonuçlanır. Tridoshalar aşırı metabolik krize neden olarak proliferasyonla sonuçlanır.


İlaçların neden olduğu toksik yan etkilerin yükünü taşıdığı bilinen modern kanser tedavisi, tamamlayıcı ve alternatif tıp sisteminden hastalığın mükemmel tedavisini ummaktadır. Ayurveda terapisinin ana hedefi bir hastalığın asıl nedenini bulmaya odaklanır.


Ayurveda’ya göre kanserin olası nedenleri nelerdir?

Ayurveda'ya göre kanserin olası nedenleri arasında aşağıdakiler bulunabilir:


Dosha dengesizlikleri: Vata, Pitta ve Kapha'nın dengesizliği veya aşırılığı, vücutta sağlıksız bir ortam yaratarak kanser riskini artırabilir.


Amaçsız yaşam tarzı: Ayurveda, uygun olmayan diyet, uyku eksikliği, düzensiz yaşam tarzı gibi faktörlerin dosha dengesini bozarak kanser oluşumunu teşvik edebileceğine inanır.


Toksin birikimi: Vücutta biriken toksinler, srotas tıkanıklığına neden olarak kanserin ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Ayurveda, Panchakarma gibi detoksifikasyon terapilerini kullanarak vücuttaki toksinleri temizlemeyi önerir.


Duygusal faktörler: Ayurveda, duygusal stresin ve negatif duygusal durumların, dosha dengesizliklerini tetikleyerek kanser riskini artırabileceğine inanır.

Sizinle daha önceki yayınımızdan aldığım notlarda şöyle bir cümleniz gözüme çarpıyor “Ayurveda’da temel mantık hastalığı tedavi etmek değil hasta olmayı engellemek”… Bu konuda ilk sorum Ayurvedik sistemde kanseri engellemeye yönelik nelere dikkat etmeliyiz?

Ayurveda'nın tedavi yaklaşımı 4 kategoriye ayrılır:

-Prakritisthapani chikitsa (sağlığın korunması),

-Rasayana chikitsa, (normal fonksiyonun restorasyonu),

-Roganashani chikitsa (hastalık tedavisi)

-Naishthiki chikitsa (manevi yaklaşım)


Ayurveda'da yaygın olarak kullanılan bitkisel dekoksiyonlar, kanser tedavisi için büyük potansiyele sahip birden fazla bitkiden yapılır; bilimsel olarak bu formülasyonlar birden fazla biyokimyasal yol üzerinde çalışır ve farklı organ sistemlerini bir arada etkiler ve vücudun bağışıklık sistemlerini destekleyerek vücudun bir bütün olarak direncini, yani hastalıkları yenme performansını artırır.


Kişiye özel tedavi planları:

Ayurveda tıbbı her bireyin yapısının benzersizliğini kabul eder ve tedavi planlarını buna göre düzenler. Ayurveda'ya göre kanser, herkes için aynı değildir. Tedavi yaklaşımı, bireyin doshik dengesizliğini, yaşam tarzını, diyetini, ruhsal durumunu ve çevresel faktörleri dikkate alır.


Diyet değişiklikleri:

Ayurveda, sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesinde diyetin rolüne büyük önem verir. Kanser bağlamında, Ayurveda doktorları, doshaları dengelemek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için özel diyet programları önermektedir.


Bu, anti-enflamatuar gıdaların, detoksifiye edici bitkilerin ve güçlü tıbbi özelliklere sahip baharatların dahil edilmesini içerebilir.


Ayurveda “kişiye özel” bir sistem ancak yine de kanser hastalarına ilişkin genel geçer önerileriniz nelerdir? Şunu yemeyin, bunu mutlaka tüketin diyebileceğiniz şeyler var mıdır?

Bu noktada en önemli meyveler: Ananas, Karpuz, Orta, Muz, Kavun, Avokado, İncir, Şeftali, Papaya, Kivi, Kiraz, Yaban Mersini, Hurma ve Böğürtlen yiyebilirler.


En öncelikli sebzeler ise: Baklagiller, Soğan, Brokoli, Kuşkonmaz, Çiğ ıspanak, Kabak, Kişniş yaprağı, Buğday filizi, ve Maydanozu öncelikle tüketmeliler.


Öncelikli yağlar: Zeytinyağı, Ayçiçek yağı ve Sade yağ.


Dana eti ve derin su balıklarından ise özellikle uzak durulmalı. Koyun eti az miktarda tüketilebilir. Baharatsız (özellikle, Kimyon, Kişniş, Zerdeçal, vs) et ve et suyu dahi tüketilmemelidir.


Geçtiğimiz haftalarda Hindistan Mumbai’de Ayurveda tedavisi sunan ilk kanser hastanesinin kurulması için önemli adımlar atıldı haberi paylaşıldı. Bu hastanenin amacının ise modern tıpla Ayurveda’yı birleştirerek bir tedavi uygulamak, bu konuda araştırmalar yapmak… Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kanser tedavisine ilişkin nasıl bir yaklaşım olmalı, nasıl bir yol çizilmeli?

Bitkisel tıp

Ayurvedik bitkiler kanser tedavisinde çok önemli bir rol oynar. Zerdeçal, Ashwagandha, Tulsi ve Triphala kanser karşıtı özellikleri nedeniyle yaygın olarak kullanılan bitkiler arasındadır. Bu bitkilerin antioksidan, anti-enflamatuar ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahip olduğuna ve vücudun kanser hücrelerine karşı doğal savunma mekanizmalarına yardımcı olduğu tespit edilmiştir.


Bunun yanında tedavilerde kullanılan çok sayıda ilaç vardır. Araştırmalar da sürekli devam etmektedir.


Detoksifikasyon terapileri:

Ayurveda, toksinleri vücuttan atmak için bir dizi detoksifikasyon prosedürü olan Panchakarma'yı kullanır. Bu terapiler kanı, lenfatik sistemi ve hayati organları arındırarak genel sağlığı desteklemeyi amaçlar. Panchakarma, hastalığa katkıda bulunabilecek birikmiş toksinleri gidermek için Ayurveda kanser tedavisinde mutlaka kullanılır.


Panchakarma tedavileri, Kanser tedavilerinde ve Kanser oluşumunun engellenmesi konusunda olağanüstü etkilidir.


Modern Tıp ile Entegrasyon:

Ayurveda kanser tedavisine bütünsel bir yaklaşım sunarken, modern tıpla entegrasyonu da giderek daha fazla kabul görmektedir. Günümüzde birçok hasta, kapsamlı bakım için her iki sistemin güçlü yönlerini birleştiren bütünleştirici bir yaklaşımı tercih etmektedir. Ayurveda terapileri, kanserin fiziksel ve duygusal yönlerini ele almak için cerrahi, kemoterapi ve radyasyon gibi geleneksel tedavilerin yanında kullanılır.


Bilindiği gibi Kepoterapi ve Radyoterapi, Kanser hücreleri yanında insan vücuduna da çok zarar vermektedir. Hatta ölümlerin önemli bir nedeninin Kemoterapi ve Radyoterapinin bedeni yıpratması nedeniyle olduğu bilinen bir gerçektir.


Ayurveda tam bu noktada da çok önemli destekleme gücüne sahiptir. Bu ağır tedavilerin yanında kullanılacak destekleyini Ayurvedik ilaçların, hastanın kötüleşmesini hatta ölmesini engelleyip tedavi başarısını çok çok artırabilir.


Destekleyici Bakım:

Ayurvedik terapiler, geleneksel kanser tedavileri sırasında ve sonrasında destekleyici bakım sağlayabilir. Bunlar arasında tedaviye bağlı yan etkilerin yönetilmesi, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve genel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi sayılabilir. Ayurveda'nın ayrılmaz bileşenleri olan yoga ve meditasyon, stresi hafifletmek ve zihinsel refahı artırmak için sıklıkla dahil edilir.


Bütünsel Şifa:

Bütünsel kanser bakımı, fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak tam sağlık ve mutluluk halini amaçlar. Ayurveda'nın bütüncül yaklaşımı, sağlığı etkileyen çeşitli faktörlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu kabul ederek modern tıbbı tamamlar. Bu entegrasyon kanser tedavisinin etkinliğini artırabilir ve hastanın genel tedavi başarısını artırabilir.


Hekimlikte fanatiklik olmamalıdır. Yıllardır hastalarıma ve danışanlarıma, “Öncelikle Ayurvedik Tıp tedavileri uyguluyorum ancak tabii ki batı tıbbına da karşı değilim” derim. Hekimin amacı, öncelikle hastasına zarar vermeden onu iyileştirmeye çalışmaktır. Biz sadece kimyasal ilaç kullanarak tedavi edeceğiz şeklinde yemin etmedik. Umarım sadece batı tıbbı eğitimi almış meslektaşlarım, bir an önce bu çok değerli ve etkili Ayurvedik Tıbbı fark eder ve yararlanmaya başlarlar. Böylece artık herkes hastalanmayı beklemek yerine sağlıklı mutlu bir yaşamın mümkün olduğunu öğrenebilir.


Bu içerikler ilginizi çekebilir:

Ayurveda hakkında bunları biliyor musunuz?

Ayurveda’ya göre beslenme pratiği





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.