Hamilelik bilindiği üzere 40 hafta civarında sürer… 2 hafta eksik ya da 2 hafta fazla sürmesi halinde de bebek zamanında doğmuş kabul edilir. 37 haftadan önce doğan bebeklere prematüre (olgunlaşmamış) denir… Prematürelik de kendi içinde evrelere ayrılıyor 32–36. Gebelik haftasında doğan bebeklere arası sınırlı prematüre; 32 – 28 orta prematüre, 24 ile 27 haftalar arasındaki doğumlar ise yaşam sınırında prematürelik olarak nitelendiriliyor… Kasım ayı prematüre doğum konusunda farkındalık ayı… Bu vesileyle çok ilginç bir kadınla tanıştım: İnci Candemir. Şimdi size ondan, oğlu Can’dan ve prematüre ebeveyn danışmanlığından bahsedeceğim…
İnci Candemir bundan 6 yıl önce, hiç belemediği bir anda, yerde ve şekilde oğlu Can’ı, henüz gebeliğinin 24. Haftasındayken dünyaya getiren bir anne… 24 hafta (6. Ay) demek gebeliğin neredeyse yarısı henüz tamamlanmamış demek. İnci ve eşi 5 günlüğüne tatil için gittikleri Amerika’da Can’ı dünyaya getirdiğinde bebek yalnızca 670 gr. ağırlığındaymış. Doğumu 24 haftalık gebelikte gerçekleştiği için ABD yasalarına göre İnci ve eşine: “Yaşatmak için uğraşalım mı?” diye sormuş doktorlar… “%40 yaşama şansı var ve %95’i hasarlı kalacak...” İnci Candemir ve eşi fazla düşünmeden “Yaşatın” demişler…
5 gün diye planladıkları seyahat Can’ın doğumuyla 135 güne uzamak zorunda kalmış. Düşünün evinizde binlerce kilometre uzaktasınız, bebeğiniz beklediğinizden 3 ay önce doğduğu için sürekli yoğun bakımda kalmak zorunda, her an bir komplikasyon olabilir; bebeğinizde bir maraz kalabilir, bir arkadaşınızın evinde misafirsiniz ve destek olacak kimseniz yok. İnci’nin yardımına ABD hastanelerinde görev yapan Prematüre Bebek Danışmanları yetişmiş… İnci Candemir hamileliğinden bugüne kadar yaşadığı süreçleri “670 Gram ile Hayata Tutunmak adlı kitabında detaylıca anlatmış… Başına gelenleri bir filmde seyretseniz “Pes, bu kadarı da olmaz” dersiniz; lakin hepsi gerçek… Bütün bu yaşantıların 6 sene sonrasında İnci Candemir kendisi gibi prematüre bebek sahibi ailelere destek olmanın bir yolunu bulmuş ve Türkiye'nin ilk Prematüre Bebek Ebeveyn Danışmanı olmuş… Gerisini ondan dinleyelim…
670 gramlık bir ‘Can’
Can’ın doğumuyla başlayan bir kriz süreci yaşamışsınız evinizden uzakta. Nasıl geçirdiniz o günleri?
Tarifi mümkün değil. Cinnet anları. Ben resmen o odaya kamp kurmuştum. Sabahları kahvaltımı yapar yapmaz kendimi hastaneye atıyordum. Sadece öğle aralarında bir bankım vardı orada bir şeyler yiyordum, sonra tekrar yukarı çıkıyordum. Şöyle bir şey var; Amerika’daki sistem anneyle bebek arasındaki bir bağın yoğun bakımda da devam ettirilmesi gerektiğini söylüyor. Sizin için yoğun bakım ünitesine bir sandalye koyuyorlar. Uyuma haricinde orada 24 saat bulunabilirsiniz. Can 670 gr doğdu. Çok düşük doğum ağırlığıyla… Bebeğiniz sürekli yoğun bakımda olduğu için sizin de psikolojiniz alt üst oluyor.
Peki dokunabiliyor musunuz?
İleriki aşamalarda dokunma tekniklerini öğretiyorlar. Dokunmanız gerekiyor çünkü bebek sizi hala hissediyor. Aslında çoğu zaman prematüre anneleri bebeğe bakmak ve dokunmak istemez ilk zamanlarda. Ama aslında anneler dokunmaya ve konuşmaya teşvik edilmeli. Buradan yola çıkarak kanguru bakımı denilen teknikler öğretiliyor. Aslında buradaki amaç, anne ve babayı yoğun bakıma adapte etmek…
Size o sıralarda bir terapi desteği sağladılar mı?
Evet danışmanlar vardı, prematüre bebek anneleri için özel danışmanlar.
Ne yapıyor bu danışmanlar?
Prematüre bebek ebeveyn danışmanları, bebekleri erken doğan ailelere günlük yaşamlarında destek sağlayan, prematüre bebeklerinin gelişimi için doğru bakımın uygulanmasına rehberlik eden teknikleri öğreten uzmanlar. Psikolog değil, sosyal danışmanlar. Çünkü anneler bu süreçte bir psikologdan çok bunu yaşamış bir anneyle konuşmak istiyorlar. Oradaki dört görevli de daha önce bunu yaşamış insanlar. İlk olarak anneye “Kendine gel, gücünü kaybetme” diyorlar; ikinci ise süt temin et. Bir gün ağlama nöbetine tutulduğumda biri bana gelip orada ağlamamı, bu stresi atmak için yollar denememi söyledi. Çünkü bebek sizin endişenizi de hissediyor. Kalp atışları bile bir anda değişebiliyor. Oturup düşündüğünüzde güçlü olmalıyım demeye başlıyorsunuz. Sonuçta bu bir sağlık süreci ve sizin dik duruşunuz diğer süreçleri de etkiliyor. Orada gerçekten sağlam duygularla bulunmak gerekiyordu.
Sütünüz geldi mi?
Ben doğum yaptıktan sonra bir hemşire gelip bana bir göğüs pompası verdi ve ne olursa olsun 3 saatte bir sütümü sağmamı söyledi. “Sütün gelsin gelmesin, bu senin asli görevin’ dedi. Bence bu çok önemli; anneye sen bu işin bir paçasısın, senin bir görevin var demek bu. Çok şükür ki dördüncü gün sütüm geldi ama Can yaşama savaşı verdiği için ona verilemedi, saklandı. Ben sabrettim. “Anne sütünü verdiğim günden sonra iyileşecek” dedim. Bana sihirli bir iksir gibi geliyordu. Dördüncü gün anne sütü verdiler.
Ondan önce ne veriyorlardı?
Serum. Çünkü bağırsakları soğan zarından bile inceydi. Ben durmadan pompa yaptım. Stresten sütün kesildiği günler de oldu. Ama azmettim ve böylece Can’a bir buçuk yıl anne sütü verebildim. Bu çok önemli bir süreç. Annenin de bir süreden sonra kendini suçlama evresi başlıyor. Prematüre bebekler organları ve merkezi sinir sistemi olgunlaşmadan doğuyorlar. Dolayısıyla göz, kulak, ciğer, kalp ya da beyinde bir hasara yakalanma ihtimali hep var.
Şimdi kaç yaşında Can?
6 yaşında ve sapasağlam. 3-4 yaşına ‘acaba’larla geldik. 5 yaşına geldiğinde hiçbir terapi uygulanmadan bütün istatistik verilerinin dışına geçince “Benim bunu hikayeleştirmem lazım” dedim ve kitabı yazdım. Sonra danışman olmaya karar verdim. Bu süreçten geçince bunu yaşayan başka ailelere de ışık tutmak istiyorsunuz. Ben de gidip eğitimini aldım.
Başka çocuğunuz var mı?
Araştırmalar ilk bebekleri normal doğum sonucu prematüre olan annelerin ikinci bebekleri yüzde seksen oranda erken doğabilir diyor. İlki 24 haftada doğduysa ikincisi bunun da altında oluyor. Vücut bunu öğreniyor. Dolayısıyla benim riskim çok yüksek. Ben bunu geçirdim ve bir daha yaşayamam. Öyle bir riski bir daha bile bile alamayacağım.
Can kaç yaşına geldiğinde yaşıtlarıyla eşitlendi becerileri?
4 – 5 yaşında farkı tam olarak kapattı. Fiziksel olarak kapatabilir, nörobiyolojik olarak kapatamaz. Çok etken var... Ailenin sağladığı bakım koşulları ile çok orantılı... Bu bebeklerin gerçekten özel bakımla büyütülmesi gerekiyor. Sizin tutumunuz bebeği direk etkiliyor. Çok kaygılı bir tutumunuz varsa o kaygı düzeyi bebeğe de geçiyor, ileriki yaşını da etkiliyor. Bu iyi bir şey değil. Prematürelik bir risktir ve herkes kendi koşullarında değerlendirilir. Herkes kendi koşullarını ve genetiğini taşıyor. Bunu doktorlar hep söylüyor. Can doğduğu gün ben yoğun bakım profesörüne “N’oluyor, bizi ne bekliyor?” dedim. “Tıp çok ilerledi, elimizden gelenin en iyisini şuan yapıyoruz” dediler. Fakat iki konu söylediler bize. Birisi “Rabbin bileceği iş” ikincisi ise “Genleriniz güçlüyse bunu atlatacak” genlerinize çok bağlı, herkesin genetik mirası farklı... Bu çok önemli bir faktör...
Türkiye prematüre bebek bakım teknolojisinde dünya kalitesini yakaladı. Lakin bu bebekler çok hassas oldukları için ileriki yaşlara kadar takip edilmeleri gerekiyor.
Evet, ama Türkiye'de böyle bir takip yok... Prematüre bebeği eve götürdüğünüzde periyodik bakımı için gidiyorsunuz, 15 dakika profesörün odasında kalabiliyorsunuz yalnızca. Ailelerin bu noktada neyi, ne için ve nasıl yapacakları konusunda bilgilenmesi gerekiyor. Kaynak sunulması lazım… Türkiye'de duyu bütünlemesi de var, oyun terapisti de var, fizyoterapi, vs. bütün bu terapiler var artık... Bu gibi noktalarda bu danışmanlığın bir nebze de olsa boşlukları kapatma özelliği var.
Evde Bakım Kalitesi Sağlığı Etkiliyor
Prematüre bebek ebeveyn danışmanlığı hastanede sonra da devam ediyor mu?
Benim verdiğim eğitimin yarısı evde bakıma yönelik... Bebeğin daha sonraki yaşam kalitesi anne – babasının bakım koşullarına çok bağlı... Anne – baba ne kadar bilgi ile desteklenirse ilerleyen dönemde hayat kalitesinde o kadar başarılar oluyor. Gelişimde nelere dikkat edilmeli, beslenme, uyku... Bilinçli bakmak başarıyı etkiliyor. Bütün bebekler iyi bakılmak ister ama bu bebekler bir tık daha özel bakım istiyorlar.
Aileler size sürecin hangi kısmında ulaşıyorlar?
Keşke ilk günden ulaşabilseler… Çünkü o birinci gün travmasını atlatmak çok zor... Ailenin konuşmaya çok ihtiyacı var. Çünkü anneanne, dede, baba "Aman kızım o koltuğu öyle çekmeseydin, o şeyi de yapmasaydın, dünkü o köfteyi de yemeseydin." gibi annenin hiç duymak istemeyeceği şeyler söylüyorlar. Mesela geçen gün bir danışanım dedi ki "Eve bir usta geldi geçmiş olsun dedi. Ya ben bebek dünyaya getirdim, tebrik edilmek istiyorum" gibi... O noktalarda danışmanın devreye girmesinde çok büyük fayda var.
Prematüre Ebeveyn
Araştırmalar şunu gösteriyor: 3 evreye ayrılıyor prematürelik... Anne baba ilk evrede yoğun bakıma teslim ediyor bebeği kendisi izleyici oluyor o noktada hayata tutundurulması için doktora, hastaneye, hemşireye bir minnet, bir tapınma hissediyor... Ama sinirler geriliyor... İkinci evreye geçiyoruz... 70., 80., 90. günlere gidiyoruz. İletişim kazaları başlıyor. “Bunu böyle yapmadı, sütünü geç verdi, ateşi oldu, bu oldu” diye kritikler başlıyor. Bilemediğiniz dokunamadığınız bir şey var çünkü orada... Üçüncü evreye geldiğinde de bu sefer de karı-koca birbirine düşüyor... “Sen onu yapmadın, bunu yapmadın...” silahlar çekiliyor... Biz de diyoruz ki “Sen gel, bırak doktoru, hemşireyi, biz en iyi bildiğimiz işi yapalım."
Röportaj: Damla Çeliktaban
Prematüre bebekler ile ilgili diğer haberlerimize de göz atın:
Prematüre bebeklerin büyüme takibinde önemli noktalar
Prematüre doğan bebekler aileleri etkiliyor
Her 8 bebekten biri erken doğuyor!
YORUMLAR