Eşime güvenimi yitirdim

Merhaba Yeşim Hanım,

Ben 48 yaşında, 20 yıllık evliyim. 18 yaşında, üniversiteye giden 1 kızım var. 1 hafta önce eşimin beni 4 aydır aldattığını öğrendim. Kadınla 2 kez beraber olmuş, Facebook’tan öğrendim. Eşim, yaşadığımız ilin yazlık tarafında birkaç yıldır çalışıyor. Yazın kızımla eşimin yanına gidiyorduk. Diğer zamanlarda 10-15 günde bir gelir, iş durumuna göre 1 hafta veya 3-5 gün kalır. Eşim evliliğimizin 4-5. yıllarında sanal aleme çok takılıyordu, Facebook’tan yabancı kadınlarla konuşuyordu, yabancı dilini geliştiriyormuş. İlk sanal alemde aldatma başladı. Sanal alemdeki konuşmaları aldatmadan saymıyor, hala aynı şekilde devam ediyor. O zamandan itibaren kendisine karşı güvenimi yitirdim. Buna rağmen telefonunu, sosyal medyasını karıştırmıyordum. Ta ki geçen yıla kadar, geçen yıl ameliyat oldum, 3 ay özel birlikteliğimiz olmadı, ondan sonra sanki uzaklaşmaya başladı ama sonra düzeldi. Aramızda sorunlar 2017 Kasım ayında başladı, yazlığa komşu olarak bir kadın geldi. O sıralar maddi olarak çok sıkışık bir durumda olduğumuzdan kendine yardımcı olacağını, para bulacağını söylemiş. Eşim böylelikle bana yalan söylemeye başlamış. Haliyle, şüphe duymaya başladım. Yanıma geldiğinde kızım telefona uygulama indirmiş ve babasını dinlemiş, sonra bana dinletti. Kendisine konuşmayı sorunca inkar etti, sonra dinlettik, söz aldık bir daha aramayacağına dair ama hiç sözünde durmadı. Kızımın panik atak geçirmesine sebep oldu. Şimdi ilaç kullanıyor. Sürekli yalanlar, sonra sanal alemde arkadaşlık ve sohbet sitelerine yine girmeye başlamış. “Ben sadece zaman geçirmek ve kafamı dağıtmak için o sitelere giriyorum” dedi. Yine söz aldık, yine sözünde durmadı. “Niye telefonuma bakıyorsun?” diye kızmaya başladı. “Ben seni aldatmak istesem ruhun duymaz” dedi. “Ben seni gerçekten aldatmadım ama sen ‘aldatıyor’ diyorsun, o zaman seni gerçekten aldatayım” dedi ve yaptı da. Yine bunlara ek olarak, komşu kadın ve kocası bizde kalıyorlardı, onlar yüzünden büyük bir tartışma yaşadık. Eve gelmesi gerekirken gelmedi. Komşuları da evden kovmuş, sonra kadını eve çağırmış, yattığımız yatakta beraber olmuş, resim çekmişler. “Sen çok üstüme geldin, sen beni ittin” diyor. Ben kızım için affetmeyi deneyeceğimi, onun da dürüst, güvenilir olmasını ve yalan söylememesini, ona göre değerlendireceğimi söyledim. Ertesi gün eşim, kadınla yaşamak istediğini, ondan çocuk yapmak istediğini, benden boşanmak istemediğini söyledi. Kızım da bu duruma çok üzüldü. Bir sonraki gün de “Saf anneni kızdırmak için söyledim” diyor. Çok tutarsız. Ben nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum. Şu an çalışmıyorum, kızımın okul taksitleri var. Daha yüz yüze gelip konuşmadık. Onu tokatlamak istiyorum. Uzun bir metin oldu, bunlar yaşadıklarımın sadece %1’i. Yeşim Hanım, yardımcı olursanız çok sevinirim.


Yeşim Tijen’in cevabı:


Geçen gün şehir dışından bir arkadaşım geldi, kendisi danışmanlık yapıyor. İş için buradaydı, onun işinden arda kalan vakitleri beraberce gezerek, sohbet ederek geçirdik. İkimiz ruh ikizi gibiyiz. Yalnız onun bir de tasavvufi yanı var. Sohbetlerine doyamadığım iki gün, sonunda bitti. Her güzel şey gibi bitti. Gitmeden bana dedi ki “Abla, sana bir sürprizim var.” Ben de merak ettim ama ne, bilemiyorum. Adı üstünde, sürpriz. Neyse, gideceği gün daha çok vakit geçirebilelim beraberce diyerek sabah erkenden başına dikildim. “Hadi Esra, kalk!” Acımadan erkenden kaldırdım, ardından sabah saatlerinde telefonumun alarmı çaldı. “Hay Allah, telefonun alarmını mı kurmuşum yanlışlıkla?” dedim. Kapatmak için elime aldım. Bir baktım, “Günaydın prenses” yazıyor. “Kraliçe” falan demeliydi, Esra beni gençleştirmiş. Bir an şaşırdım ama anladım Esra’nın yaptığını. Dudaklarımda bir gülümseme, bir mutluluk, bir keyif, ona sevgiyle baktım. “Abla, insanın kendini şımartması gerekiyor” dedi, gülüştük. Bu nasıl bir incelikti, benim küçük arkadaşım sonra gitti. Bugün bir ara yine telefonumun alarmı çaldı. Kapatmak için elime telefonumu aldım, “Hayat seninle güzel” yazıyordu. İçimde bir mutluluk, bir sevgi taşkınlığı, ne güzel, ne düşünceli hareketlerdi bunlar...


Esra haklıydı, hayatın karmaşası içinde insan kendini unutuyor. Kendimizi sevmeyi ihmal edebiliyoruz oysa arada kendimizi sevmeliyiz. Evet, başkaları da bizi sevsin, değerli bulsun ama önce biz kendimizi sevmeliyiz. Şimdi ben Esra’nın alarmları kurup oraya daha ne güzel sözler yazdığını merakla bekliyorum doğrusu. Siz de sevgili okurlarım, arada kendinizi hatırlayın, kendinizi sevin. Siz değerlisiniz, siz özelsiniz, değil mi?


Size gelirsek sevgili okurum, eşiniz sizi neden değerli bulsun? Siz kendinize değer vermezken; “Bana ne yaparsan yap, kabulüm” derken, eşinizin ne yapmasını bekliyorsunuz? Eşinizin aldatmalarına, hakaretlerine, “yapmasaydın iyiydi” der gibi bir tepki veren siz, yoksa eşinize bağımlı mısınız? Evet, eşler çok sevilmeli, değer verilmeli ama defalarca aldattı mı, ya kendi evden gitmeli ya da eşi, evden göndermeli. Kimse bu kadar imtiyazlı olmamalı. Siz bu zayıf duruşunuzla, kızınıza da kötü örnek olan bir anne oluyorsunuz, farkında değil misiniz? Erkek aldatır, kadın affeder. Erkek yine aldatır, kadın yine affeder. Kadının bir kişiliği ve sabrının sonu yoktur, hatta kadın bir ezilir. Eşinize, kızınıza ve dışardan görenlere bu intibaı veriyorsunuz.


Bütün bu genişlik karşısında eşiniz de kendisini aşmış, resmen sizi kale almamaya başlamış. “Karım ne yaparsam yapayım, beni nasıl olsa affeder” düşüncesiyle rahat rahat takılmış. Adam haklı, bu tutumunuzla kim olsa aynısını yapar, aldatmaya devam ederdi. Halbuki yapacağınız şeyler var. Bir; aldatıldınız mı? Tepkinizi en sert şekilde ortaya koydunuz, o kendisini af ettirmek için uğraşacak, eğer affetmeyi tercih edecekseniz onu yoracaktınız, hemen gevşemeyecektiniz. Baktınız, bir daha mı yapıyor? O zaman kapıyı gösterecek, boşanma davası açacaktınız. Durumun vehametini anlayacaktı. Bu şekilde eşiniz kaybetme korkusu yaşamıyor, siz yaşıyorsunuz. Kaybetme korkusunu yaşasaydı o zaman bu şekilde davranması biraz yürek isterdi. “Birbirimize söz verelim, artık üzmeyelim” diye söyleyerek olayı basitleştirmişsiniz. Eşinize sürekli bir taviz verme halindesiniz. Ya aldatmalarını görmezden gelerek evliliğinizi devam ettirecek, dolayısıyla susmak zorunda kalacaksınız ya da bir kadına yakışır gibi davranarak ona kapıyı göstereceksiniz, en kısa zamanda dava açacaksınız.


Olabilir mi böyle bir evlilik tarzı? Aldat, aldat, gel. Siz hem araştırıp hem bir şey yapmayarak bu durumu kabullenmiş oluyorsunuz, bunu anlamalısınız. Bunları yapmaya neden korkuyorsunuz? 48 yaş hayatın sonu değil, daha yaşanacak güzel yıllarınız olacaktır. Her şeyin artık yeterince bilinip anlaşıldığı bu yaşta bu kadar zayıf durmamalısınız. Çalışma hayatı yaşamış bir kadın olarak kendinize inanmalı, güvenmeli, başınızı dik tutmalısınız. Size yazımın başında bağımlı olmanızdan söz ettim. Cesur olmazsanız, işte böyle bağımlı olarak her şeyi yaşayabilirsiniz. Seçim sizin… Ya susacak, yaptıklarına göz yumacaksınız ya da yaşayabileceklerinizi göze alıp korkmadan ona hak ettiği dersi vereceksiniz. Bunun ortası ne yazık ki yok.


Sevgiyle kalın…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.